"Tut, tut, tut! Yibo bırakırsan düşerim, bırakma!" Xiao Zhan motorun üstünde dengede durmaya çalışırken bir yandan da bağırıyordu. "Hala dengeyi sağlayamıyorum, bırakma." Sakince söyledikten sonra Yibo'nun onu itmesine izin verdi.
İkisi birlikte daha önce geldikleri araziye gelmişlerdi. Yibo vakit kaybetmeden basit şeyleri öğrenmesi gerektiğini düşündüğü için onu sabahın 6'sında bu sefil yere sürüklemişti. Saat 10'a geliyordu ama burası normalde bile ıssız bir yer olduğu için bu saatlerde kimsecikler yoktu.
Yibo da bunu bilerek erken saatlerde çalışıyordu zaten. Onları rahatsız edecek kimse yoktu. Jiyang ve diğerleri mekana öğle vakti gelirlerdi. Onlardan önce gelip biraz pratik yapmalılardı çünkü Xiao Zhan'ın katedecek uzun bir yolu vardı.
"Bisiklet sürmeyi biliyorum demiştin! Bu ne?" Dayanamayıp azarladığında Xiao Zhan da bağırarak karşılık verdi.
"Biliyorum! Ama bu bisikletten farklı! Ağır ve hareket etmek daha zor. Yön veremiyorum..." Sesi giderek kısılırken Yibo iç çekti.
"Ben bunu öğrendiğimde senden bile küçüktüm. Nasıl olur da beceremezsin?"
"Ahh, özür dilerim Yibo hazretleri. Sizin kadar yetenekli değilim ama bu kulunuzu bağışlayın lütfen." Elleri titreyerek motora yön verirken bir taraftan dalga geçiyordu.
"Bırakırım bak!"
"Tamam tamam! Bırakma, şaka yaptım!"
"Ha şöyle. Yola gel."
İtişip kakışmalı, bol bol bağırmalı birkaç saatin ardından Yibo yorulup pes etmeye karar verdi. "Yeter. Ben gösterebileceğim her şeyi gösterdim. Bundan sonrası sana kalmış."
Xiao Zhan ses etmedi. Haklıydı. Kaç saattir onun için uğraşıyordu ama o da biraz kavramaya başlamıştı olayı. Yavaş yavaş başaracağına inanıyordu. Zaten bir günde kusursuz bir şekilde öğrenmesi mucize olurdu. Motordan inip köşedeki yüksek taş tribünlerden birine otururken "Teşekkür ederim, bundan sonrası benim yeteneğime kaldı artık." dedi.
"Öyle. Ben senin için yapabileceğim her şeyi yaptım, artık senin çabalaman gerekiyor. Sana uçmayı öğretebilirim ama senin kanatların olamam, unutma."
"Biliyorum," bacaklarını sarkıtıp sallamaya başladı ve yanaklarını şişirirken sordu. "Şimdi ne yapacağız? Saat 12'ye geliyor."
"Jiyanglar gelecek birazdan. Öğle vakti burası bizimdir."
Xiao Zhan heyecanlandı. "Öyle mi?" Hızla duvardan atlayıp Yibo'nun kolunu çekiştirdi. "Ben de sizi izleyebilir miyim? Lütfeeeen..."
"İzle." Çok büyütülecek bir değilmiş gibi bıkkınca söyledi. "Hemen sıkılırsın zaten, neyini izleyeceksin ki?"
"Olsun, büyük yarışçıların nasıl yarıştığını ve antrenman yaptığını görmek istiyorum. belki sizin taktikleriniz işime yarar." Gülümseyerek heyecanla anlatırken Yibo ters ters baktı. "Yürümeyi öğrenmeden koşmaya çalışıyorsun, ağırdan al bakalım."
Xiao Zhan cevap vermedi. Onunla zıtlaşamayacak kadar yorgun ve açtı. "Onlar gelene kadar bir şeyler yesek? Acıktım ben."
Yibo arkasını dönüp giderken ağzında geveledi. "Beni ye."
"Ne? Ne dedin?" Xiao Zhan arkasından koştururken, kahvaltı için mekana doğru yol aldılar.
***
Birlikte yemek yedikleri esnada Jiyang, Haikuan ve Bowen de mekana gelip onlara eşlik etmişti. Ardından hep beraber motorlarla araziye geri döndüler. Onlar geldiğinde alan çoktan onlar için hazırlanmıştı. Zhu Zanjin az önce oturdukları taştan yapılmış tribünlerde onları bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fake loser || yizhan
FanfictionXiao Zhan, okulun sevilen, yakışıklı ve popüler çocuğu; Wang Yibo ise gözlerden uzak, çoğu kişinin tanımadığı, tüm derslerde uyuyan o pasif öğrenci tipi... Birbirinden oldukça uzak olan bu iki gencin yolları Xiao Zhan'ın Wang Yibo'nun gerçek kimliği...