Patron Kim?

487 17 0
                                    

17 Ekim 2015
İstanbul/Atatürk Havaalanı
13.00

Bavulumu alıp etrafa bakındığımda babamın nerede olduğunu bulmaya çalıştım. Söz konusu beni bir yerden almaksa oraya en az bir saat önceden gelirdi. Annemin ölümünden sonra üstüme çok fazla titremeye başlamıştı ki bu benim için gerçekten berbat bir durumdu. Alt tarafı trajik bir kazaydı. Annem kazada öldü diye benimde bir yerde düşüp bayılacak halim yoktu ya! Kafamı iki yana sallayıp sensörlü kapıdan geçtiğimde babamın sesiyle sağa döndüm. Kollarını bana sımsıkı sarıp alnımdan öptü. Bir süre bana sarıldıktan sonra geri çekildi. Yanındaki iki adamı gösterdi. Vay canına! İkisi de fena halde yakışıklıydı. Bu inanılmaz bir şeydi.

“Bu senin şoförün Seth.” Ne? Seth mi? Adam yabancı mıydı yani? Hah, şimdiden hava atmaya başlamıştım bile. Kesinlikle Zeynep’le Burcu’ya bunu söylemem lazımdı. Gülümseyerek adama baktım. “Danny’de onun kardeşi. Seninle ikisi ilgilenecek.”

O anda gözlerimi kısıp babama baktım. “Ne için? Neden ikisi benimle ilgilenecek?”

“Bu sene işlerim çok fazla yoğun olacak. Yurtdışı ve yurtiçi toplantılarım var. Uzun süre evde olmayacağım. O yüzden de sana yardımcı tutmak istedim.”

İki yardımcım ve ikisi de taş gibi! Kim hayır derdi ki? Omuz silkip bavulumla bir yürümeye başladım. Ama Danny bavulu elimden alıp önden yürümeye başladı. Ama etrafa bakınıyor, sanki gözleriyle etrafı kolaçan ediyordu. Hah, işte bu ilginçti.

Hep birlikte arabanın olduğu yere giderken dip dibeydik. Arabanın arkasına oturduğumda direkt kızlarla mesajlaşmaya başladım. Belki akşama bir parti falan düzenlemeliydik. Üniversitede dersler zorlaşmadan birkaç parti yapmak harika olabilirdi.

ж

Akşam siyah kaşe elbisemi giyip saçlarımı atkuyruğu yaptım. Siyah opak çorabımla siyah botlarımı giydim. Makyajımı da her zamanki gibi göz alıcı bir şekilde yaptıktan sonra çantamı aldığım gibi aşağıya iniyordum ki birisi kolumu tuttu. Dönüp baktığımda Seth, kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Gözlerimi devirip kolumu çekiştirdim. Ama bu daha çok kolumun acımasına sebep oldu. Kaşlarımı çatıp ona baktım. O benim sadece şoförümdü. Ne hakla kolumu tutup canımı acıtabilirdi?

“Bırak şu lanet kolumu seni salak!” diye bağırdım ama o bana anlamayan bakışlarla bakınca elimle eline cimcik attım. Oflayıp elini bıraktı ve bana afallamış bir ifadeyle bakınca sırıtmamı engellemek zorunda kaldım. “Sakın bir daha kolumu tutma. Canımı yaktın.”

Kaşlarını çatıp İngilizce “Türkçem yok.” Dediğinde afallama sırası bendeydi. Türkçesi olmayan bir adam mı benim şoförlüğümü yapacaktı yani? Daha Türkçeyi bile bilmiyordu. Adresleri nereden öğrenecekti? Bu çok kafa karıştırıcıydı.

“Pekâlâ!” dedim İngilizce. “Kulağını aç ve beni iyi dinle, koca adam! Sen benim şoförümsün. Aramızdaki sınırı sakın aşma. Kolumu da bir daha o şekilde tutma. Yoksa kendine başka bir iş ararsın! Şimdi çek o koca gövdeni önümden de bende beni bekleyen arkadaşlarımın yanına gideyim.”

Tek kaşını kaldırıp kaslı kollarını göğsünde bağladı. “Hayır, Küçük Hanım! Siz şimdi arkanıza dönüyor ve odanıza gidiyorsunuz.”

Birden yüksek sesle kahkaha atmaya başladım. Şaka mıydı bu? Bir şoför bana emir mi veriyordu? İşaret parmağımı ona doğrultup “Sakın bana bir daha emir verme! En nefret ettiğim şey birilerinin bana emir vermeleridir! Şimdi çekil önümden!” diye bağırdım. Ama o kolumdan hızla tutup beni bir nevi sürükleyerek odama geri soktu ve içeriye geçip kapıyı kilitledi. Anahtarı da cebine attı. Ben ona şok olmuş bir şekilde bakarken o cama yaklaşıp etrafa bakındı.

“İyi! Buradan kaçabileceğinizi sanmıyorum.” Dedi ve camın yanındaki berjere oturup yatağımı işaret etti. “İyi geceler!” derken ise ukalaca sırıtıyordu. Ayakta durmuş ona afallamış bir şekilde bakıyordum. Ne? Nasıl?

Çantamdan telefonumu çıkarıp babamı aradım. Ama telefonu kapalıydı. “Lanet olsun!” diye bağırdım. Telefonumu komodine koyup çantamı yere fırlattım. Ama Seth, hiç umursamıyordu. Arkasına yaslanmış gözlerini üstümden bir saniye bile ayırmıyordu. Bu koca gövdeyi asla aşamazdım. Ama belki ikna edebilirdim. Seksiliğimi kullanıp bir bacağımı diğerinin önüne geçirdim ve ona kirpiklerimin arasından bakmaya başladım. Sesimi biraz kısarak “Bak, bu parti benim için çok önemli, Bay Black!” dedim. Ama Black derken sesim tam bir fısıltıya dönmüştü. “Babam, sana ne dedi bilmiyorum. Ama eğlenmek benimde hakkım, öyle değil mi? Hem sende benimle gelirsin. Hemen yanımda arkadaşımmış gibi takılırsın. Hatta kardeşinde gelir. Olmaz mı?”

Seth, sert bakışıyla kafasını iki yana salladı. O zaman en büyük seksiliğimi kullanmalıydım. Omuz silkip dolabıma yaklaştım ve dolabımın kapısındaki boy aynasından ona bakmaya başladım. Gözleri üstümdeydi. Harika! İlk eteğimin mini olmasını umursamadan eğildim ve botlarımı çıkardım. Gözümü tekrar boy aynasına kaldırdım. Seth, tam tahmin ettiğim gibi bakışlarını öne eğmişti. Ama odamda kendime ait bir banyo ve giysi odası yoktu. Buda benim için süper bir avantajdı. Gülümseyerek sırtımdaki fermuara uzanıp açmaya başladım. İçimde sadece sutyenim vardı. Fermuarı indirdikten sonra tam omuzlarımdan elbiseyi düşürüyordum ki Seth hızla berjerden kalkıp elbiseyi omuzumda tuttu. Vay canına! Süper öfkeli görünüyordu. Tek kaşını kaldırıp aynadan gözlerime baktı.

“Sakın! Beni bu şekilde oyuna getirebileceğinizi sanmayın. Burada anadan doğma da kalsanız bu gece evden dışarıya çıkamayacaksınız!”

Fermuarımı çekip berjere geri otuurdu. Of! Şuanda tepinip zırlayasım vardı. Ama bu deli gibi yakışıklı olan şoförümün yanında imkânsızdı. Ona en ölümcül bakışlarımı atıp telefonumu aldım ve Burcu’yu aradım. Uzun uzun çaldıktan sonra telefonu açtı.

“Çok üzgünüm, Burcu! Bu gece gelemeyeceğim. Murat’a çok üzgün olduğumu söyler misin?”

“Ah, tatlım! Çocuk senin için deli gibi süslendi. Neyse… Ona resmini çekip sana atmasını iletirim. Yarın görüşürüz.”

Murat, benim takıldığım çocuktu. Takıldığım diyordum. Çünkü bağlanmak bana göre değildi. Annemi kaybettikten sonra sevebilme kabiliyetimde kaybolmuştu. Sevmekten deli gibi korkuyordum ve bunun için kendime engel oluyor, sınırı hep çiziyordum.

Bu düşünceyi bir kenara atıp dolabıma tekrar gittim. İçinden tayt ve bluzumu çıkardım. İlk opak çorabımı elbisemin altından çıkardım. Taytı elbise üstümdeyken giydim. Tam fermuarımı açıyordum ki Seth’e döndüm. “Gözlerini kapat!” Seth, burnundan soluyup ayağa kalktı ve arkasını döndü. “Hey!” diye bağırdım. “Camdan bakacaksın bana değil mi? Yemezler! Elinle kapat gözlerini!” Seth, bu sefer bana dönüp gözlerini devirdi. Yatağıma yaklaşıp yastığı aldı ve suratına bastırdı. Kıkırdayarak fermuarımı indirip elbiseyi çıkardım. Bluzu da giydikten sonra sırtımı duvara yasladım. İnadına ona giyindiğimi o fark edene kadar söylemeyecektim. Sessizce kahkaha atmaya başladım. Birkaç dakika sonra yastığı öfkeyle indirip beni duvara yaslanmış kahkaha atarken görünce gözleri sinirle kısıldı.

“Bu çok çocukçaydı!” dedi. Ama ona omuz silktim. Dişlerini sıkıp burnundan soluyup ellerini ceplerine soktu. “Ya benimle bir anlaşmaya varır işi ikimiz için kolaylaştırırsınız, ya da böyle şımarık hareketlere devam eder kendinizi daha da zora sokarsınız. Karar sizin Bayan Kutlu!” ses tonundaki öfkeyi işitince duvardan uzaklaşıp ona meydan okuyan bakışlarımı takındım.

“Vay canına! Burada emirleri kim veriyor, koca adam? Yerini ve haddini bil! Şuanda babamın telefonu kapalı olduğu için konuşamıyorum. Ama böyle kendini bilmezlik yapmaya devam edersen seni kapının önüne koydurturum. Akılına bunu sok! burada patron sen değilsin! BENİM!” örtümü açıp içine girdim ve uzanıp başucumdaki iki lambayı da söndürüp arkamı ona döndüm. Yarın kesinlikle dışarıya çıkacaktım. Buna engel olamayacaktı. Asla!   

KORUMAM DEGIL SEVGİLİM OLUR MUSUN? (Komando Serisi -I-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin