Patlama

221 10 0
                                    

12 Kasım 2015
İstanbul/Üniversite kafeteryası
14.40

Defterime kitapta çizdiğim yerlerin notlarını yazıyordum. Grup arkadaşlarımdan uzak kalmak artık o kadar zor olmuyordu. Beni gördüklerinde bana bakıp selam veriyorlardı. Ama ben herhangi bir harekette bulunmadığım için yanıma gelmiyorlardı. Bu yüzdende onlara minnettardım. Çünkü artık onlarla görüşmeyi gerçekten de istemiyordum. Gözlerimi defterimden kaldırıp yanımda oturan iki adama çevirdim.

“Bugün tiyatro var. Ona gitmek zorundayım.” Kitabımı kapatıp defterimin üstüne koydum. Çayıma uzanıp bir yudum aldım. “Babam benim ve sizin için çoktan yer ayırttığını söyledi.”

“Merak etmeyin, Bayan Kutlu.” Dedi Danny. “Biliyoruz.”

Gözlerimi devirip, “Benim adım Derin!” dedim sertçe. “Bana sadece Derin de! Tamam mı?” o bana şaşırmış bir şekilde bakarken defterimin arkasına yazdığım Türkçe ve İngilizce kelimeleri açtım. Sandalyemden kalkıp ikisinin arasına oturdum. İlk İngilizce kelimeyi gösterdim. Sonrada karşısındaki Türkçe karşılığını gösterdim. “Ben.” Bunu bastırarak ve uzatarak söylemiştim. Elimle kendimi işaret ettim. “Ben.” Sonra Seth’i işaret ettim. “Sen.” İkisi hala bana şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. Küçük bir kahkaha attım. “Hadi ama! Ben İngilizceyi ana dilim gibi biliyorum. Ne var yani sizde iki üç kelime öğrenseniz.”

Seth, hala tuhaf tuhaf bakarken Danny elimdeki defteri aldı ve gülerek “Ben.” Dedi. Ama o kadar tatlı söylemişti ki gülmemi tutamadım. Seth, elindeki defteri alıp masaya sertçe koydu.

“Türkçeyi öğrenmekle vakit kaybedeceğimize yapmamız gereken daha önemli işlerimiz var.”

Ona kırılgan bakışlarımla uzun uzun baktım. Onunla vakit geçirmek istememi vakit kaybı olarak mı görüyordu? Hızla ayağa kalkıp defterimi ve kitabımı aldığım gibi sandalyede asılı olan çantamla montumu da alıp koşar adım oradan çıktım. Koşarak okulun bahçesinden çıktığımda boş geçen taksiyi durdurdum. Araba ani frenle yanımda durduğunda kapıyı açtım. Ama arkamdan biri uzanıp kapıyı geri kapattı. Sonrada kollarımı sıkıca tutup beni kendine çevirdi. Öfkeyle kolumu kurtarıp ona en hızlı ayarında tokat attım. Bu elimin içinin yanmasına sebep olmuştu. Ama umursamadım. Seth, yediği tokattan çok sebebine şaşırmış gibi bana afallayarak baktı.

“Bu beni vakit kaybı olarak gördüğün içindi!” dedim. “Şimdi bırak kolumu ve sakın peşimden gelme. Kovuldun!”

Taksinin kapısını geri açtım. Ama o yine kapattı. “Beni kovma yetkisine sahip değilsiniz.” Dedi öfkeyle. Ona gülerek dönüp aşağılayıcı bakışımla onu tepeden tırnağa süzdüm.

“Öyle mi?” başıyla onaylayınca kapıyı tekrar açtım. Şoför dizi izler gibi ikimize bakıyor, konuşulanları anlamasa da kıkırdıyordu. Seth, kapıyı tekrar kapattı. Ama bu sefer kapıya sırtını yaslayıp açmamı engellemeye çalıştı. Benim hakkımda bilmediği bir şey vardı. Ben o kapıyı açmak istiyorsam, açardım! Bu yüzden onun kollarından tutup kendime doğru çekmeye başladım. Ama çok güçlüydü. Dişlerimi sıkıp dizine tekme attım. Acıyla yüzünü buruşturduğunda kollarından kendime doğru tekrar çektim. Ama bu sanırım çok yanlıştı. Çünkü Seth, dengesini kaybedince birlikte yere düştük. O düşerken bile ağırlığını bana vermemek için anında iki eliyle yerden destek aldı. Ama kalçası kalçama tamamıyla baskı yapıyordu. Karnı da karnımı eziyordu. Yüzümüzün arasında mesafe hiç yok denecek kadar azdı. Burnunun ucu burnuma değiyordu. Araladığı dudaklarından çıkan nefesi dudaklarıma çarpıyordu ve bu altında titrememe sebep oldu. Şuanda milim bile kımıldasam dudağı dudağıma değerdi. Bunu istiyordum. Altından kurtulmaya çalışıyormuşum gibi yapıp hareket ettiğimde dudaklarım dudaklarına değdi. Ama bu tahmin ettiğimden daha çok heyecan verici olmuştu. Ben nefesimi tutup beklerken Seth, gözlerini sımsıkı yummuş kımıldamıyordu. Bundan cesaret alarak dudaklarımı dudaklarına daha da bastırdım. Kolları titredi. Ama sonra birden ayağa kalkıp beni de kaldırdı. Hiçbir şey olmamış gibi üstümü kontrol etti.

KORUMAM DEGIL SEVGİLİM OLUR MUSUN? (Komando Serisi -I-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin