Evin ön bahçesine girdiğimizde kapıyı açıp koşarak eve girdim. Şok etkisi üstümden gitmiş neler olduğu kafama anca dank etmişti. İkinci kata çıktığımda Seth, kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Bağırarak “Orada neler oldu öyle? Hala aklım almıyor! Arkadaşlarımın ne durumda olduğunu bile bilmiyorum. Üstelik erkek arkadaşımda oradaydı!” dedim.
“Arkadaşlarınızı o anda düşünmemi beklemiyordunuz, herhalde! O sırada düşündüğüm tek şey sizdiniz. Sizi oradan bir an önce çıkarmam gerektiğini düşünüyordum. Eğer sizi değil de arkadaşlarınızı düşünmüş olsaydım şuanda ölmüş olurdunuz!”
Elimi saçlarımın arasına götürüp düşünmeye başladım. “Bak, çantamı orada unuttum. Erkek arkadaşıma ve arkadaşlarıma ulaşmam gerekiyor. Onlara bir şey olmadığını bilmem gerekiyor. Lütfen bana yardım et.”
“Bay Mills, orada kaldı. Birazdan bizi arar ve ne olup bittiğini bize aktarır. Şimdi arkadaşlarınızı kafanızdan çıkarın ve odanıza gidip dinlenin. Bir şey olursa ben burada olacağım.”
Kaşlarımı çattım. “Bay Mills mi? O da kim?” sorumla bir gözlerini kıstı ve beni çekiştirerek odama soktu. Camın yanına gidip yine etrafı inceledi ve perdeleri örtüp yanıma geldi. “Seth, orada neler oldu?” diye sorduğumda elini omzuma koyup aynı boya gelmek için eğildi.
“Bilmiyorum, Bayan Kutlu! Sadece sizden şunu istiyorum. Ben olayın ne olduğunu öğrenene kadar odanızdan dışarıya çıkmamanız.” Üzgün bir ifadeyle başımla onayladığımda ellerini omuzlarımdan çekip kapıya doğru yürümeye başladı.
“Seth?” omzunun üstünden bana döndüğünde yüzündeki ifadede öfke kesinlikle yoktu. “Sence arkadaşlarım iyi midir?”
“Sadece dinlenin!” dedi. Bana cevap vermek yerine beni geçiştirmişti ve bu deli gibi korkmama sebep olmuştu.
“Bana sadece Derin de.” Dedim gülümseyerek. “Bayan Kutlu ya da siz deme!” gözlerini kıstı. Söylediğim şey hoşuna gitmemiş gibiydi. Ama cevap vermedi. Hayır, demedi. Tamam da, demedi. Sadece önüne dönüp odadan çıkıp gitti.
Seth’in peşinden laptopumu alıp yatağımın üstüne oturdum. Son dakika haberlerine girip saldırı hakkında bir şey yazılıp yazılmadığına baktım ve o anda haberi hemen gördüm. Yazıyı okumaya başladım. Sekizi ağır yirmi yaralı yazıyordu. Sadece yirmi yaralı! Ölü yoktu. Sebebi bilinmiyordu. Ama araştırmanın devam ettiği yazıyordu. Yaralılarında en yakın hastaneye kaldırıldığı yazıyordu. Laptopun kapağını indirip koşarak odadan çıktım. Seth, duvara yaslanmış biriyle konuşuyordu. Umursamadım. Tam önünde dikildim.
“Beni hemen hastaneye götürmelisin!” dedim. Kulağındaki telefonu indirip bana gözlerini devirdi. “Lütfen! Arkadaşlarımın yanına gitmek zorundayım. Lütfen, Seth!”
“Bu çok riskli Bayan Kutlu! Sizi oraya babanızın izni olmadan götüremem. Lütfen odanıza geri dönün.”
“Sana arkadaşlarımın yanına gitmek istediğimi söyledim!” diye bağırdım. “Öyle ya da böyle oraya gideceğim.” Koşarak merdivenden inmeye başladım. Ama alt katta Seth kolumdan tuttu. “BIRAK BENİ!”
“Hayır.”
“Sana bırak dedim!” kafasını hızla iki yana sallayınca çığlık atmaya başladım. Hem de bütün gücümle. Evdeki çalışanların hepsi anında korkuyla başımızda toplandı. Seth ise yüzünü buruşturmuş kolumu daha sıkı tutuyordu. Ben susmayınca sırtımı göğsüne yapıştırıp ağzımı tek eliyle kapattı. Diğer eli de karnımın üstünden belime doğru sarılmıştı. Beni kendi bedenine resmen çivilemişti. Göğsü her nefes alıp verdiğinde sırtıma baskı yapıyordu. Bir anda sustum. Teması beni ele geçiriyordu. Bunu nasıl yapıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMAM DEGIL SEVGİLİM OLUR MUSUN? (Komando Serisi -I-)
RomanceBelindeki silahi hizlica cekip aldim ve korumaligi indirip gozlerine baktim. Korkuyla acilan gozlerle bakiyordu. Olduğu yerde tas kesilmisti ve cenesindeki kaslarin segirdini, alninda biriken ter damlaciklarini cok net gorebiliyordum. Silahi yukari...