Suikast

225 11 2
                                    

15 Kasım 2015
Sakarya/Köy Evi
21.05

Laptoptan babama bağlanırken gülümsüyordum. Çünkü ekrana baktığında karşılaştığı ilk şey gülen yüzüm olsun istiyordum. Yaşadıklarımızdan sonra kafayı yediğinden emindim. Ama gülen yüzüm ona güçlü olmasını hatırlatacaktı. Seth ve Danny, güvenlik işlemlerini hallederken babamla konuşabilmek için bende internetten onunla görüşmek istemiştim.

Babam görüntülü aramama cevap verince “Geç oldu!” dedim. Beni görünce anında ağlamaya başladı. “Hey, baba! Lütfen ağlama. Ben çok iyiyim. Seth ve Danny işlerinde süperler. Aç kalmamı bırak üşümeme bile izin vermiyorlar.” Dediğimde Danny kahkahasını bastırmak için öksürdü.

“Buna çok sevindim, meleğim. Sana bir şey olursa yaşayamam. Merak etme, sizin için daha güvenli bir yer oluşturacağım. Durumu polislere de bildirdim. Şuanda o adamlara ulaşmaya çalışıyorlar. Ama sen bunu düşünme ve iki koruman sana ne diyorsa onu yap, tamam mı?”

“Yapıyorum zaten, babacığım.” Derin bir nefes aldım. “Evimiz için üzgünüm. Orada annem ile hatıraların vardı ve-”

“Hayır, meleğim. Hiçbiri senden daha önemli değil. O evin yıkılması umurumda bile değil. Sana sapa sağlam kavuşayım bana yeter.”

“Baba, bu durumlar bitene kadar gittiğin o yerden sakın dönme! Lütfen, seni kaybetmek istemiyorum. Biz şuanda idare ediyoruz. Ama sen bu olaya ayak uyduramazsın. Bu yüzden orada kal ve sakın Türkiye’ye gelme!”

“Seni seviyorum, bebeğim. Ama bu dediği-”

“Lütfen, baba! Lütfen! Şimdi kapatmalıyım. Recep abi gittiğinden beri tek bir şey bile yemedim. O yüzden bir şeyler hazırlamak zorundayım. Tabii mutfağı yakmadan yapmalıyım. Seni seviyorum.” Aramayı durdurup ayağa kalktım. Ama Seth, anında önümde dikildi. “Ne?”

“Gel benimle.” Dedi ve beni masanın üstünde duran laptopun yanına çekiştirdi. Ekrandaki haritada kırmızı nokta ışık gibi sürekli yanıp sönüyordu ve kırmızı noktanın tam üstünde koordinatları vardı. “Bu sensin.” Kaşlarımı çatarak daha da yaklaştım.

“Bu bileğimdekinin verdiği sinyal mi?”

“Hayır. O başka. Bu sana verdiğim küçük çip.” Laptopun yanındaki telefonunu alıp gösterdi. “Sistemi telefonlarımıza da aktardık.” Sonra beni Danny’nin durduğu yere çekti. Bavulun içinde bir ton silah vardı.

“Zombi istilasına uğrarsak kesinlikle hayatta kalırız.” Dedim gülerek. Ama Seth ve Danny, buna sadece hafif bir şekilde gülümsemekle yetindi. Seth, bir silah alıp bana uzattı. “Hey, o hurdalıkta sadece rastgele sıkıyordum. Bunu bir daha yapmayı istemiyorum.”

“Yapacaksın.” Dedi Seth ve gülerek bana uzattığı silahın tetiğini çektiğinde korkuyla yerimden sıçradım. Bakışlarımı hızla üstüme indirdiğimde kırmızı leke görünce ise nefesimi tuttum. “Gerçek silah değil.” Dediğinde ise afallayarak kaşlarımı çattım.

“Ha ha!” dedim elinden silahı hızla çekip alırken. “Birileri burada oyun oynuyor sanırım.”

“Onu bilerek istedim. Gel hadi.” Dedi ve beni beyaz duvarın önüne çekiştirdi. Cebinden bir kalem çıkarıp duvara dört tane iç içe çember çizdi. En içteki çemberin ortasına da nokta koydu. Sonra kalemi masaya fırlatıp yanıma gelip beni duvardan uzaklaştırdı. “Şimdi, nokta ateş ettiğin kişinin kalbiymiş gibi düşün.” Kolumu tutup ayarı yaptı. “Silahın üstünden bak ve nefesini tut. Nişanını al ve ateş et.”

Başımla onayladım ve dediğini yaptığımda boya maalesef çemberin en üstüne yapıştı. “Ah, berbat!” dedim.

“İlk seferde olacağını sanmıyordun herhalde.” Dedi Seth ve sehpadan ıslak mendil alıp boyayı duvardan temizledi. Tamamen çıkmasa da yeni eklenecek boya ile karıştırılmayacak kadar silikti. “Tekrar dene!” alt dudağımı ısırıp nişan aldım. Nefesimi tuttum ve ateş ettim. Bu sefer az öncekinin biraz daha aşağısındaydı. “Fena değil.” O boyayı da silince gülümseyerek o demeden kendim nişan alıp attım ve bu sefer ikinci çemberin tam çizgisinin üstündeydi. “Devam.”

KORUMAM DEGIL SEVGİLİM OLUR MUSUN? (Komando Serisi -I-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin