Gece saat on iki olduğunda onu dışarı çıkarıp şehrin olduğu yöne doğru çevirdim. Gözlerini kısıp sudaki yansıyan şehrin ışıklarına baktı. Sonra gözlerini kaldırıp ışıklara bakınca da gülümsedi. “Güzelmiş.” Dedi. Parmağımla ona gökyüzünü işaret ettim. O da hemen gözlerini yukarıya kaldırdı. Şansıma bugün bulutlar yıldızı örtmemişti. “Vay canına!” o gülümseyen gözlerle manzaranın keyfini çıkarırken ben de onu izleyerek manzaramın keyfini çıkardım. Hayatımda en çok beğendiğim görüntü şimdi bu yakışıklı adamla tamamlanmıştı. Keşke bana sınır koymasaydı. Keşke benimle sizli bizli konuşmasaydı. Keşke bana bir adım gelseydi. Belki benim için her şey daha kolay olurdu. Ama değildi işte. Her şey tüm berbatlığıyla devam ediyor, acılarımın üstüne her gün bir acı daha ekleniyordu. Kalbime izinsizce giren bu adamın yokluğunda ne durumda olacaktım, düşünmek bile istemiyordum.
ж
Sabah yanımdaki bir tıkırtıyla gözümü açtığımda kamaradaki koltukta yatıyordum. Uyumadan önce hatırladığım en son şey ise Seth’le ön tarafta sohbet ettiğimdi. Beni buraya o mu taşımıştı yani? Tüh! O anı kaçırdığıma inanamıyordum.
“Sizi uyandırmak istemezdim. Ama Kaptan geldiğimizi söyledi.” Dün o kadar sohbet etmemize rağmen hala benimle sizli bizli konuşuyordu. Sadece başımla onaylayıp bana uzattığını yeni fark ettiğim kupayı aldım. Kupada su vardı ve hemen onu içip bitirdim. Birlikte yattan inip bizi bekleyen arabaya doğru yürüyorduk ki Seth kolumdan tuttu. “Dün gece gerçekten unutamayacağım bir manzara gösterdiniz bana. Benim bu zamana kadar gördüğüm tek güzel manzara!”
Hafifçe gülümseyip omuz silktim. “Hayatımı üç kez kurtaran bir adama daha da fazlasını borçluyum. İnan bana. Ama Amerika’ya gittiğinde beni sadece o manzaranın altında durduğum şekilde hatırla. Olur mu?”
Gözlerini kısıp uzunca bana baktı. Tek bir kelime bile yeterdi. Ağzından çıkacak herhangi bir kelimeyi bekliyordum. Olumsuz olması umurumda bile değildi. Ama o yanımdan uzanıp kapıyı açtı. Bende sessiz emrine itaat edip arabaya bindim. Sertçe kapıyı kapatıp aynı sertlikle arabanın önünden dolanıp arabaya bindi.
Eve geldiğimizde babam sabah kahvaltısını yapıyordu. Koşarak masaya oturdum. Danny ve Seth’de oturunca hep birlikte bir şeyler yemeye başladık. Kahvaltımız ilk başlarda sessizdi. Çatal sesleri dışında hiçbir ses çıkmıyordu. Ama sonra babam bana bakıp gülümsedi. “Manzaranız nasıldı?”
Omuz silktim. “Onu bana değil, babacığım. Bay Black’e soracaksın.” Bakışlarım ona gittiğinde neredeyse boğuluyormuş gibi görünüyordu. Danny’e bakıp göz kırptım. O da gülümseyerek bana karşılık verdi.
“Dün için teşekkür ederim, Bay Black!”
Seth, babama sadece başını bir kez sallayarak cevap verdi. Bakışlarımı Danny’e diktim. O da bana bakıyor ve hala gülümsüyordu. Belki onunla Seth hakkında konuşabilirdim. Belki en azından bunu birisine anlatıp içimden atabilirdim.
“Derin Hanım, Murat Bey telefonda. Sizinle acil konuşması gerektiğini söylüyor.” Gözlerimi Nihal ablaya çevirdim.
“Ona onunla bir daha konuşmayacağımı ilet.” Babam gözlerini kısıp bana bakınca masumca sırıttım. Babam tam soru sormak için ağzını açıyordu ki Murat öfkeyle salona girdi. Ona gözlerimi açarak ve dişlerimi sıkarak “Ne işin var burada?”
“Yemeğe öylece daldığım için üzgünüm, Fikret Amca. Ama kızınızla özel olarak konuşmam gerekiyor.”
“Korumalı mı korumasız mı?” diye bağırdım öfkeyle.
“Lütfen!” dedi Murat. “Sadece iki dakika!” derin bir nefes alıp bakışlarımı konuşmalardan hiçbir şey anlamayan iki adama çevirdim.
“Murat, benimle konuşmak istiyormuş. Ama sizin de olmanızı istiyorum.” Seth ve Danny ağzımdan kelime çıkar çıkmaz birden ayağa kalkıp benimle gelmek için hazır konuma geldiler. Vay canına! İlk defa söylediğim bir şeyi böyle anında yapıvermişlerdi. Bu günün kayıtları kesinlikle tarihe geçmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMAM DEGIL SEVGİLİM OLUR MUSUN? (Komando Serisi -I-)
RomanceBelindeki silahi hizlica cekip aldim ve korumaligi indirip gozlerine baktim. Korkuyla acilan gozlerle bakiyordu. Olduğu yerde tas kesilmisti ve cenesindeki kaslarin segirdini, alninda biriken ter damlaciklarini cok net gorebiliyordum. Silahi yukari...