8 Aralık 2015
Özel hastane/koridor
11.10Artık serum fazlalığından kurtulmuştum. Bu yüzden Seth’le sabahtan beri rahatça koridordu takılabiliyorduk. Sabah dediğim, dokuz buçuktan bu yana! Üstünde siyah bol bir bluzu ve siyah bir kotu vardı. Ayaklarındaki botlar ise çok güzeldi. Benden birkaç adım önde gidiyordu ve veda için cümle oluşturduğunu fark ediyordum. Çünkü üç saat sonra beni burada bırakacak ve uçağına yetişmek için yola çıkacaktı. Titreyen ellerimi hırkamın ceplerine sokup adımımı hızlandırdım ve bomboş olan bu koridorda –polislerin gözetimi altında olduğu için kimsenin bu tarafa gelmesine izin verilmiyordu- önüne geçip karşısında durdum.
“En güzel veda öpücüğü bu sabahkiydi.” Dedim. Evet, ona ne zaman beni öp desem bunu bir iki saniye gecikmeli bir şekilde de olsa isteğimi gerçekleştiriyordu.
“Onunda yetmediğini söyleme!” dedi şakaya vurarak.
Elimi dudaklarıma götürdüm. Evet, dudaklarımız uyuşana kadar uzun süren bir öpücük olmuştu. Ama hiçbir zaman yeterli olmayacaktı. “Sanırım, hayır.” Dediğimde küçük bir kahkaha attı ve yanımdan geçip duvara yaslandı. Dizini kırıp ayağının tabanını duvara yasladı.
Yanına gidip bedenimi onun bedenine yasladım ve ellerimi boynuna doladım. Bir sevgili gibi! “Bakışların bana hiç iyi şeyler söylemiyor.” Dedi.
“Hımm.” Dedim gülümseyip dudaklarına öpücükler kondurmaya başlarken. Küçük küçük öpücüklerle onun dudaklarını öperken belimi sardı. “Ne söylüyormuş peki?” diye fısıldadım. Ama ona cevap vermesine fırsat vermeden küçük öpücük yerine dudaklarımı aralayıp dudaklarını kendi dudaklarımla hapsettim. Bunu seviyordum. Onu öpmeyi seviyordum. Elimin birini boynundan kaydırıp göğsüne indirdim ve okşamaya başladım. Anında bileğimden yakaladı.
“Yapma!” dedi titreyen sesiyle. “Sadece veda öpücüğü!” diye hatırlattı.
“Seth, daha fazlasını istediğimi biliyorsun!” bileğimi dudaklarına götürdü ve dudaklarımı öpüyormuş gibi öpmeye başladığında nefesim kesildi. Alnımı göğsüne yasladığımda bileğime küçük bir öpücük kondurup bıraktı. “Sence bir vedayı unutulmayacak yapan şey nedir?” diye fısıldadım.
“Onu eşsiz bir şekilde kılmak.”
Gözlerimi kaldırıp gözlerine çevirdim. “Onu eşsiz kılmaya hakkın yoksa?” derin bir nefes aldı ve çenesi gerildi. Dişlerinin arasından bir şeyler mırıldandı. Ama İspanyolca olduğu için tek bir kelimesini bile anlamadım.
“Ne istiyorsun, Derin?” diye sordu en sonunda. Sanki ne istediğimi biliyormuş da onu duymaktan deli gibi korkuyormuş gibi bir hali vardı. Elini tutup belime doladım. Kendimi ona tamamen bastırdım. Anında korkuyla irkildi. “Bunun dışında!” dedi. Dudaklarımı boynuna bastırdım. Ellerini belimin iki yanına götürüp beni kendinden uzaklaştırdı. “Yapma!” dedi fısıldayarak.
Omuz silkip ondan uzaklaştım ve camın yanına gittim. “Bir vedayı asla eşsiz kılamazsın.” Dedim. “Veda hiçbir zaman eşsiz olarak hatırlanacak bir şey değildir. Hep üzücüdür.”
“Anlaşmamızda bu yoktu.” dedi direkt.
“Hayır, yoktu. Olmayacak da. Sen üzülüyor musun?” diye sorarken gözlerine baktım. Bu soruyu hiç beklemediğini biliyordum. Ama ben böyleydim işte. İnsanları ters köşe yapmayı seviyordum. Alnını cama yasladı.
“Üzülmem için bir neden var mı?” dediğinde bende kesinlikle bu cümleyi beklemiyordum.
“Bunun cevabını ben bilemem.” Dedim. “Ama yok sanırım.” Seth’in yanından uzaklaşıp su makinesinin yanına gittim. Plastik bardaklardan alıp su koydum ve içmeye başladım. Kendimle gurur duyuyordum. Çünkü onun için üzüldüğümü ona belli etmiyordum. Küçük bir kız çocuğu gibi koluna yapışıp gitme de demiyordum. Ağlayıp zırlamıyordum da ama tek başımayken ağlayıp zırlamam da bir sorun yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMAM DEGIL SEVGİLİM OLUR MUSUN? (Komando Serisi -I-)
RomanceBelindeki silahi hizlica cekip aldim ve korumaligi indirip gozlerine baktim. Korkuyla acilan gozlerle bakiyordu. Olduğu yerde tas kesilmisti ve cenesindeki kaslarin segirdini, alninda biriken ter damlaciklarini cok net gorebiliyordum. Silahi yukari...