0.5

2.7K 204 48
                                    

Prova salonundaydık; profesör fazla verimsiz olduğu gerekçesiyle dans bölümüyle müzik bölümünü ayırmıştı. Buna rağmen Hee Yoon bizim salonumuza gelmiş, tanıdığı ya da tanımadığı herkesle muhabbet etmeye çalışıyordu. Sanırım şaşkınlığımın sebebi, insanların bu denli vurdumduymaz oluşu değil; benim fazlasıyla seçici olmamdı. Ben insanlara bu kadar yakın davranamıyordum.

"Hey, Jungkook sana bir şey soracağım." Dedi Hee Yoon sırıtarak yanıma geldiğinde. "Sence nasıl dans ediyorum?"

Bilmiyorum? Seni hiç dans ederken görmedim. Hep konuşuyorsun, adamakıllı yaptığın bir şey yok.

"Jungkook?"

Düşüncelerimi dıştan söylediğimi sanmıştım fakat sesi, hayal dünyamla bağlantımı kesmişti. Onunla konuşmak istemiyordum, iyi deyip geçiştirdim. Ancak o benimle konuşmakta kararlıydı.

"Son zamanlarda canımı sıkan pek çok şey var." Bacak bacak üstüne attı. "Kafam baya karışık."

Kafamı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Cümleleri o kadar ilgimi çekmiyordu ki, uykum gelmişti. Ben hiçbir tepki vermiyorken devam etti.

"Aslına bakarsan ben de gayet iyi bir dansçıyım. Neden her seferinde aynı kişi öne çıkarılıyor ki? Sebebi ne? Hem o Taylandlı. Koreli olan benim!" Gözlerimi birden açmamla birlikte cümlesini devam ettirdi.
"Böyle saçmalık olur mu Jungkook?"

"Asıl senin dediklerin saçmalık."

"Evet kesinli-" bir saniyeliğine cümlesini yarıda kesip dik dik bana baktı. "Ne demek istediğini anlamadım."

"Taylandlı olduğu için geri plana mı atılması gerekiyor?"

Sorumun ardından gözlerini devirdi. "Hadi ama Kook. Kimden bahsettiğimi anladın mı sanki?"

Kook? Kim oluyordu da bana takma ismimle sesleniyordu?

"O veya bu, beni ilgilendirmiyor." Dedim yanımda duran çalışma kağıdını elime alırken. "Ayrıca bana bir daha 'Kook' diye seslenmezsen daha mutlu olacağım."

Cümlemin ardından hâlâ yanımda oturmaya devam etti. Ben de çalışmaya devam ettim. Anlattıklarında gram mantık yoktu. Yaptığı tek şey saçmalamakken nasıl oluyor da bu kadar özgüvenli kalabiliyor anlayamıyordum. Benden istediğini alamamış olacak ki kapıya doğru ilerlemeye başladı -zaten burada olmaması gerekiyordu. Gidişiyle birlikte derin bir oh çektim. Bu kız sinirlerimi geriyordu.

Okulda Taylandlı hiçbir tanıdığım yoktu ya da vardı da ben bilmiyordum muhtemelen. Bilsem ne değişirdi ki? O kişiyi daha az mı severdim ya da görmezden gelir, dışlar mıydım? Kesinlikle hayır. Koreli veya değil benim için hiçbir artısı ya da eksisi olmazdı.

Düşüncelerim, çalışmaya olan tüm ilgimi ortadan kaldırırken eşyalarımı toparlamaya başladım. Aynı zamanda gün de bitiyordu, etkinliğimiz olduğundan son zamanlardaki derslerde biraz esneklik yapmışlardı. Mutluydum. Gitar çalmayı bu kadar çok seviyorken birazcık kalabalığa dayanmak beni çok da zorlamıyordu.

"JK dostum, bu sen misin ya?" Taehyung gevşek bir ifadeyle yanımdaki sandalyeye yayıldı. "Kızlarla konuşmalar falan"

Omuz silktim. Hee Yoon hakkında konuşmak şu an istediğim en son şeydi.

"Bana hep senden bahsediyor."
Tanrım... benim hakkımda ne konuşuyor olabilirdi ki?  Ne kadar da soğuk biri. Asosyal. Eminimki çöp evde yaşıyordur.

Derin bir nefes verdim. "Peki?"

"Güzel kız biraz fazla konuşuyor ama idare eder benc-"

"Her önüme gelenle çıkayım o zaman Tae." Dedim cümlesini yarıda kesip. Bazen beni gerçekten sinirlendiriyordu. "Az önce neler söylediğini duymadın, ırkçılık yapıyordu."

Omuz silkti. "Tamam o zaman. Dediğimi unut."

*

Her yerde kötü haberleri tek bir saniye dahi düşünmeden anlatan, size duymak isteyip istemediğinizi bile sormayan tipler vardır. Yurdumuzdaki görsel sanatlar öğrencisi Duk Hee de onlardan biriydi. Nereden bir haber işitse soluğu yanımızda alır, ne biliyorsa hepsini anlatırdı. Bunun sebebi de tabii ki ben değildim. Taehyung'tu. Duk Hee ile dedikodu yapmaya başladılar mı saatlerce susmaz, gram sıkılmazlardı. Duk Hee yine bir şeyler duymuş olacak ki kapımızı delicesine çalıyordu. En başta açmak istemesem de o kadar gürültü yapıyordu ki beyin sağlığım için açmak zorundaydım.

"Kapıyı kıracaksın!" Kapıyı aniden açmamla birlikte sendeleyerek içeri fırladı.

"Duydunuz mu?" Nefes nefeseydi.

"Neyi duyduk mu?" Taehyung'un sorusunun ardından benden bir bardak su istedi. Rüşvet..

"Bugün olanları tabii ki!" Getirdiğim suyu içip kendini koltuğa bıraktı.
"Profesör Yang'ın etkinlikle ilgili önemli şeyler içeren dosyası çalınmış. Hiçbir yerde bulamamışlar!"

Bay Yang o dosyayı bize göstermekten dahi çekinirken nasıl olurdu da çalınabilirdi ki? Anlam veremiyordum. Ciddi şeyler oluyordu.

"Kim çalmış olabilir?" Dedi Taehyung şaşkın bir ifadeyle. "Onu bulursak eğer tebrik edeceğim."

"Nasıl yani?"

Duk Hee'nin sorusunu gülerek yanıtladı. "Bence ajan olarak göreve başlamalı."

"Kimden şüpheleniyorlar peki?" Diye sordum ikisi arasındaki garip hava devam ederken.

"Dans bölümünden biri." Duk Hee'nin cevabının ardından ağzım neredeyse bir karış açık kalmıştı. Ne olursa olsun böyle bir risk almak bana ilginç gelmişti. Her kim yaptıysa eminim ki iyi bir sebebi vardı.

xoxo

not; bugün iki bölüm yayımladım çünkü neden olmasın hahaha bir an önce ileriki bölümleri yayımlamak istiyorummm buralar daha çok başlangıç :D

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

not; bugün iki bölüm yayımladım çünkü neden olmasın hahaha bir an önce ileriki bölümleri yayımlamak istiyorummm buralar daha çok başlangıç :D

the mood ✘ liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin