1.2

2.1K 183 34
                                    

×1000 okunma olduk,
herkese teşekkürler^^

lisa

Onu tanımıştım, Frankenstein ya da başka bir şey. Hangi kılığa girerse girsin onu rahatlıkla tanıyabilirdim. Onun beni tanımamış olması, beni üzmemiş değildi fakat hak veriyordum, makyaj konusunda mükemmeldim. Kostümler ardına gizlenmiş olsak da onu sevdiğimi söylediğim için çok güzel bir his vardı. Belki de çoktan unutmuştu bile söylediklerimi, neden kendimi kandırıyordum ki? Bariz bir şekilde başka birinden hoşlandığını söylemişti, hala neden kendimi umutlandırıyordum? Üzgündüm, reddedilmenin verdiği hüznü ciddi anlamda hissediyor, kendimi hiçbir yere sığdıramıyordum. Jungkook'la konuşmamın en başından beri bir hata olacağı belliydi, ne diye farklı bir şeyler ummuştum ki?

Partiden çıkmak istiyordum, bu halde daha fazla kalırsam hoş olmayacaktı. Hee Yoon'un iki dakikada bir Jungkook'un yerini sorması yetmezmiş gibi bir de aldığım cevaba bak! İkisi arasına girmek gibi bir niyetim yoktu zaten. Yalnızca içimde ukte kalmasını istememiştim, pişmanlık duymak istemiyordum. Hislerimi söyledim ve karşılık alamadım her şey bu kadar basitti.

Burada kalmam için hiçbir sebep kalmamışken çıkışa doğru yöneldim. Bir an önce dışarı çıkıp temiz hava almam, kendimi toplamam gerekiyordu. Hayal kırıklıkları için vaktim yoktu.

"Lisa, bekle!" Arkamdan gelen sesle birlikte durdum ve arkama döndüm. Hee Yoon'du. Üzerinde garip bir kostüm vardı, kedi kız kostümü demeye dilim varmıyordu. Siyah poşetleri gerip üstüne geçirmiş desem daha doğru olurdu.

"Aman tanrım, bir an seni tanıyamadım." Nefes nefeseydi.

Gözlerimi devirdim. "Pek çok kişi tanıyamadı." Dedim hızla. Aklım sıra birilerine gönderme yapıyordum işte. Yaş büyüse de bazı çocuksu duygular asla yok olmuyordu.

Kafası karışmıştı, birkaç saniyede kendini topladı ve devam etti. "Bay Yang seni görmek istiyor."

Meraklanmıştım ama Hee Yoon'un bu durumdan haberdar olmasına gerek yoktu.

"Tamam," dedim sakince. "Nerede?"

O önden ben arkadan kalabalığın arasında yürürken sorunun ne olabileceğini düşünüyordum. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu.

Yolda yürürken diğer tüm insanlara baktım. Herkes bambaşka birilerine dönüşmüştü, gözüme arı maya kostümlü kişi çarpınca içimden aniden gülmek geldi. Üzerindeki kostüm ve dans etme çabaları fazlasıyla komikti.

"Geldik." Hee Yoon'un cümlesiyle kafamı önüme çevirdiğimde karşımda Bay Yang'ı buldum. Üzerinde bir dövüş sporuna ait beyaz bir kostüm vardı ne gülünçtü ne de dövüşçü ama hiç fena değildi.

Ben bu düşünceler içindeyken Hee Yoon yanımızdan ayrıldı, Bay Yang ile başbaşa kalmıştık. Bana oturmam için yer gösterdikten sonra ağzındaki baklayı çıkardı.

"Lisa, söylemek istediğin bir şey var mı?" Gözlerindeki sorgulayıcı bakış hoşuma gitmemişti.

"Neyle ilgili?"

Sorumun üzerine derin bir nefes verdi. "Çalınan dosyalarla ilgili mesela."

Güldüm. "Yok."

Kısa cevabım yeterli olmamış olacak ki, sorusunda diretti. "Eğer itiraf edersen, bu olay yaşanmamış gibi davranacağız tamam mı kızım?"

Ayağa kalktım. "Ben hiçbir şey yapmadım. Bunun nesi anlaşılır değil?" Bay Yang bana öylece bakarken devam ettim. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?"

the mood ✘ liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin