2.6

1.4K 124 28
                                    

lisa

"Jungkook bizim kafedeydi Lisa!" Diyordu Jin Hee kaçırdığım beş bininci aramasını yanıtladığımda. "Neredeyse tüm gün uyudu! Nick'i zor tuttum yoksa yaka paça dışarı atacaktı çocuğu."

Hafifçe güldüm.

"Evet ciddiyim; burada ne uyuyorsun, Lisa senin evinde diye söylenip durdu. Keşke daha erken uyandırsaydım."

"Önemi yok," dedim bir yandan da okula giderken giyeceklerimi seçiyordum. "Hediyemi verdim."

"Burada olay hediye vermek değil ki. Onu görmüş olman."

Derin bir nefes aldım haklıydı. Onu gerçekten görmek, hediyemi kendim vermek istemiştim ancak yapacak bir şey yoktu.

Jin Hee'yle konuştuktan üzerimi değiştirip kampüse doğru yola çıktım, etkinlik günleri boyunca kendi kampüsümüzde çok bulunmayışımız ve şimdi uzun zamandan sonra binayı  tekrar görüyor olmak içime garip bir nostalji duygusu yaymıştı. Kampüsün ağaçlık yollarından yürümek, istemsizce Jungkook'un gitar çalışını duyduğum o güzel günleri hatırlattı. Hee Yoon'la aralarında bir şey olacağını düşünecek kadar aptaldım o zamanlar, onun benden hoşlandığını anlayamayacak kadar da kör.

Keşke o zamanki halime tavsiye verebilsem diyordum içimden, keşke her şey geçecek yeniden döneceksin Seul'e diyebilseydim. Bunun hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini bal gibi biliyordum. Ama inanmak hoşuma gidiyordu. Bunun elle tutulur hiçbir yani olmadığının da farkındaydım. Zihnim bana garip bir oyun oynuyordu. Telkin edici sözleri o zaman da duymuştum ancak bilmiyordum ki istediğiniz kadar kendinizi yiyin, istediğiniz kadar gözyaşı dökün, geçmişte yaşananlar geçmişte kalır. O anı bir daha asla değiştiremezsiniz. Benim binaya doğru attığım her bir adım, aslında geçmişim.

İnsanları kırdım, gerçekten kırdım. Onları hayal kırıklığına uğrattım ve öylece çekip gittim. Şimdiyse hiçbir şey olmamış gibi geri döndüm. Bu durumdan memnun değildim, mantıklı kararlar veremediğimin farkındaydım.

"Hey, Lalisa!"

Adımı duymamla birlikte aniden irkildim ve düşüncelerim yarıda kesildi, karşımda Duk Hee görmeyi beklemiyordum.

"Bir grup kuruyorum, duydun mu?"

Hatırladığıma göre Duk Hee resim bölümündeydi. Başımı onu reddedercesine salladım "Sen resim bölümünde değil misin?"

Ellerini beline yerleştirdi. "Ne fark eder ki? Aynı zamanda bateri çalıyorum! Bu grup mükemmel olacak. Okullar arası bir yarışma için toplanıyoruz. Bay Yang beni görevlendirdi. Daha doğrusu ben biraz ısrar etmiş olabilirim. Ve seni vokal olarak almamı istedi, bilirsin özür mahiyetinde..."

Özür mahiyetinde...

"Anlıyorum," dedim o meraklı gözlerle bana bakarken. "Ama sesim iyi değil. Ben dans bölümündeyim ayrıca."

"Evet dans bölümündesin. Ben de resim çiziyorum. Bay Yang'ın son zamanlarda aklı yerinde değil. Neyse sağ ol yine de, kaçtım ben."

Arı Maya Duk Hee yanımdan öylece ayrılırken durumun komikliğine içten içe gülüyordum. Neydi yani? Beni sahneye çıkarıp torpil yaptığında her şeyi öylece unutacak mıydım? Benden bunu nasıl bekleyebilirdi?

the mood ✘ liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin