2.1

1.7K 136 14
                                    

×Bölümü medyadaki şarkıyla
okumanız tavsiye edilir.

not: Bu şarkının sözleri
nedensizce çok hoşuma gidiyor
bir bakın derim ben :)


"Okula niye gittin ki? Dersler bitmişti zaten." Dedi Taehyung alaycı bir şekilde gülümserken.

Omuz silktim. "Saat kavramı mı kaldı bende, ne bileyim gittim işte."

Acil durum toplantısı. Bu sefer Taehyung için değil, Duk Hee için değil, dolaylı yoldan benim için de değil. Tamamıyla Lisa için. Yanımda oturan tanımadığım onca insan Lisa için olduğunu bilmiyor olsalar da  yanımdalar. Gereksiz muhabbetler birbiri ardına sıralanırken knlara Lisa'yı sordum. Bu sefer kimsenin ağzını bıçak açmadı, sohbet aniden kesildi.

"Arı Maya," dedim ayağa kalkarken. "Duk Hee bana bu konuyla ilgili hiçbir bilgin olmadığını söyleyemezsin."

"Gerçekten." Yüzünde sıkılgan bir ifade vardı. "Yalnızca dosyaların çalındığını biliyordum."

Taehyung yaslandığı duvardan doğruldu. "Ne yapıyoruz o zaman? Sana borçluyum Kook. Benim borcum demek bizim borcumuz demek, değil mi gençler!" Dedi heyecanla. Takım ruhu işe yaramamıştı. Kimseden çıt çıkmıyordu, mecburen devam etti. "Peki o zaman... size bir şeyler hatırlatmak isterim," dedi sakince, yavaş adımlarla yürüyerek hemen yanındaki koltukta oturan bir gencin yanına doğru ilerledi. "Jung Sung ya da Sung Jung. Partiye nasıl girdiğini hatırlıyor musun? Etkinlikte değildin." Taehyung onun yerine kendi kafasını salladı. "Aynen öyle hatırlıyoruz." İlerledi ve adını tam hatırlayamadığım bir çocuğun önünde daha durdu. "Peki Song Hwa... sen hatırlıyor musun?" Çocuk gözlerini korkuyla ona dikmişken devam etti. "Dans grubuyla kafeye buluşmaya gitmiştik beraber birkaç ay oluyor sanırım..." aniden durup gülümsedi. "Nasıl gelebilmiştin? Ah evet sanırım anımsıyorsun."

Şaşkındım, Taehyung'u daha önce hiç bu kadar ciddiyken görmemiştim. Buradakiler ondan ciddi anlamda korkuyor olmalıydı.

"Evet... ve sevgili Duk Hee," Duk Hee'nin yanına oturdu ve kolunu omzuna attı. "Sana hatırlatmama gerek yok sanırım." O korkuyla başını sallarken Taehyung gülümsedi. "Peki... şimdi bir bilgisi olan var mı? Yoksa sohbetimiz iyi mi gidiyordu?"

Sessizlikle geçen birkaç saniyenin ardından ilk el kalkmıştı, el kaldıran kişiyi tanımıyordum. Buradaki kimseyi tanımıyordum zaten.

"Buyur Jin Soo." Taehyung'un işaretiyle birlikte konuşmaya başladı.

"Benim," yutkundu. "Dans grubunda birkaç arkadaşım var. Hee Yoon'un Lisa hakkında kötü konuştuğunu duymuşlar."

Hee Yoon Lisa'yı gerçekten sevmiyordu. Bu açıkça belliydi. Ben ilgiyle olanları izlerken Taehyung göz devirdi. "Daha ilginç bilgileri olan?"

Yine bir bekleyiş. Herkes korku dolu gözlerle birbirine bakıyordu. Garip bir ortamdı, hele de tamamıyla objektif bir şekilde tüm olanları izleyebiliyor olmam olaya oldukça ilginç bir bakış kazandırmıştı.

"Ben bir şey söylemeliyim." Düşüncemi yarıda kesen sesin sahibini tanımıyordum. Taehyung'un onay işaretini alıp konuşmaya başladı. "Hee Yoon bana Lisa'nın dolabının yerini sormuştu."

Duyduklarını algılamaya çalışırken Taehyung oturduğu yerden ani bir şekilde kalktı. "Jin Seo? Tanrım! Sen şaka mısın? Bu konuda bir şeyler yapabilirdin."

Çocuk omuz silkti. "Neden yapayım ki? Siz deyince aklıma geldi. Ona ne olduğu çok da umrumda değil."

Sinirden gülmeye başladım, kastettiği şeyi anlamak istemedim. Bunun umursamakla bir alakası yoktu. Bildiğin şey eğer birini kurtaracaksa, onun haklılığını ıspat edecekse söylemelisin.

the mood ✘ liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin