0.6

2.6K 207 28
                                    

lisa

Dairemiz doğuya bakıyordu, güneş ışıkları ilk bizim penceremize vurur hava yavaş yavaş ısınmaya başlardı. Genelde güneş ışıklarıyla uyanırdım. Oda arkadaşım bana kıyasla uyumayı daha çok sevdiği için güneş ışıklarının onu erken uyandırmasından rahatsız oluyordu, bu sebeple cam tarafındaki yatakta ben yatıyordum. Gerçi birkaç güne yurttan ayrılacaktı, artık burada yatmak zorunda değildim. Ancak sorun değildi. Burada yatmayı seviyordum. Alarm sesindense güneş ışıklarıyla uyanmayı tercih ederdim.

O hala uyurken okula gitmek üzere erkenden yola çıktım. Tek başıma kampüsün ağaçlık yollarında yürümek içimi huzurla kaplamıştı. Tüm endişelerim, korkularım, sorunlarım gitmiş yerine sadece mutluluk gelmişti sanki. Son zamanlarda yorgun hissediyordum. Baş dansçı seçilmemin ardından gelen ilginç tepkiler, beni mental olarak yormuştu. Sabah serinliği iyi hissettirmişti. Kampüs bu saatlerde fazla dolu olmadığından öğrenci seslerinin yerini kuş cıvıltıları almıştı.

Kuşları dinlerken kulağıma aniden hafif bir gitar sesi geldi. Her kim çalıyorsa kesinlikle mükemmel çalıyordu. Bir süre durup dinledim ancak daha sonra merakıma yenik düşüp kim olduğuna bakmak için gitar sesini takip ettiğimde karşıma, ağaçların arasındaki bankta oturmuş gitar çalan Jungkook çıktı. Okulun arka bahçesinde, bu saatte ne yaptığını düşünmeksizin birkaç dakika öylece gitar çalışını dinledim. Gitar çalmak her zaman öğrenmeyi istediğim bir şey olmuştu ama öğrenmek için fazla üşengeçtim, küçük ukulelem bana yetiyordu. Yanına giderek onu rahatsız etmek istemiyordum zaten böyle tenha bir yere geliyorsa muhtemelen yalnız kalmak istiyordu.

İzlenimlerime bakılırsa Jungkook, Hee Yoon kadar ortamcı biri değildi. Taehyung'la yani okulun merkez öğrencilerinden biriyle takılıyor olsa konuşmak istemeyişi ve mecbur kalmadıkça soruları yarım yamalak cevaplaması bende öyle bir hissiyat uyandırmıştı. İlginç biriydi. Gitar çalışı da hayret verici şekilde güzeldi. Müzik bölümde olmasına şaşırmıyordum.

Okulun yavaş yavaş kalabalıklaşması gürültüyü de beraberinde getirmişti, gitar sesini daha iyi duyabilmek için hafifçe birkaç adım atarken yanımdan birinin geçmesiyle sendeledim. Gelen kişi Hee Yoon'du. Ardından Jungkook arkasını döndü, ikimizi de görmüştü.

Onunla göz göze geldiğimde, Hee Yoon da bana bakıyordu. Durum gittikçe garipleşirken bir şeyler söylemem gerekiyordu. "Um, gitar sesini duydum da... Jungkook çok güzel gitar çalıyorsun."
Cümlemin ardından Jungkook gülümserken beklemediğim bir şekilde Hee Yoon önümde dikildi.

"Evet çok güzel gitar çalar." Yüzünde her zamanki sahte gülümsemesi vardı. Komikti. Bu yaptığına başka bir şey denemezdi.

Bir şey diyemedim. Garip bir andı. Yavaşça yanlarından uzaklaşırken bir taraftan da aralarında ne olduğunu düşünüyordum. Aslında beni ilgilendirmezdi ancak yine de merak etmiştim. Herhangi birinin hür iradesiyle, böyle bir kızla konuşabileceğini sanmıyordum; özellikle de Jungkook'un. Ama sanırım aralarında benim anlayamayacağım bir şeyler vardı, irdelemek de istemiyordum.

Oradan ayrılıp hemen kampüse girdim. Garip bir duygu vardı içimde, kıskançlık olmadığını gayet iyi biliyordum öte yandan reddedecek kadar da emin değildim. Belki biraz hayal kırıklığıydı.

Salona doğru ilerlerken koridoru dolduran gergin sesleri fark etmem düşüncelerimi yarıda kesmişti. Yavaşça içeri girdiğimdeyse gördüğüm manzara şok ediciydi. Ortalık resmen savaş alanına dönmüştü. Bölümdeki tüm öğrenciler ne olduğunu anlayamadığım bir konu hakkında tartışıyorlardı. Bu tartışma ciddi anlamda hararetliydi.

İçlerinden biri beni fark edinceye kadar öylece ayakta kalakalmıştım. "Profesörün dosyaları çalınmış duydun mu Lisa?"

"Hayır..." Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bay Yang'ın dosyaları etkinliğin bel kemiğini oluşturan önemli dosyalardı nasıl çalındığına anlam verememiştim.

"Bence bir şeyler biliyorsun Lisa," Tam muhabbetin ortasında salona giren Hee Yoon'un sesini duyar duymaz düşüncelerimden sıyrıldım. Ne ara peşimden gelmişti ki bu kız...

"Ne biliyorum?" Yüzüme ciddi bir ifade yerleştirdim, bu gibi tipler sizi zayıf gördükçe ezmeye çalışırdı. Ben onlardan değildim.

"Dosyayla ilgili bir şeyler!" Dedi heyecanla. Ses tonunu bilerek yükseltmişti, beni etraftakilere aklı sıra rezil etmeye çalışıyordu.

Gülümsedim ve hızla sahneye çıktım. Ona istediğini vermeyecektim. "Şöyle bir düşünelim..." dedim herkesin duyabileceği bir şekilde. "Bu dosya yeni kayboldu ya da çalındı değil mi?"

Cevap bekledim, birkaç kişi kafasını olumlu anlamda sallayınca devam ettim. "Peki, ben dosyayı çalacak olsam neden çalmak isterim?"

Beni öylece izleyen Hee Yoon'a bakıp gülümsedim. "Baş dansçı olmak için."

Birkaç saniye ardından sırıtarak devam ettim. "Şansa bakın ki ben programın başından beri baş dansçıyım!"

Gruptan tanımadığım bir kişi söze karıştı. "Haklı. Hee Yoon acaba baş dansçı mı olmak istiyorsun?"

Hee Yoon'un yüzü kızarmıştı. Bir süre ne diyeceğini bilemede de hemen kendini toparladı. "So Min sen dans grubunda bile değilsin kendi grubuna gitsene!"

Oldukça yüksek çıkan sesi yavaşça alçalırken sahneden inip kapıya doğru yöneldim. "Kendimi temize çıkardıysam bu saçma ortamdan uzaklaşıyorum!" Diye bağırdım salondan çıkarken. İnsanlar çok kötüydü.

xoxo

not; hikayeyle ilgili düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın!♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

not; hikayeyle ilgili düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın!♡

the mood ✘ liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin