-2.BÖLÜM-
"Seokjin," diye bağırdı Hoseok.
Seokjin, gözlerini Hoseok'a çevirdi. Hoseok, önünde eğilmiş kendisine endişeyle bakıyordu. "Sen iyi misin?" Kana bulanan elini tuttu. "Yaralandın mı?'
"Hoseok," deyip elini çekti, yutkundu. Ellerindeki ıslaklık kötü hissettiriyordu.
"Namjoon'un durumu kötü. Ona bakmalıyız," Namjoon'a doğru eğildi, Seokjin. "Namjoon, beni duyuyor musun?"
Namjoon, kapalı olan gözlerini araladı ama konuşamadı. O an iyi değildi, canı yanıyordu. Savaşta birçok kez yara almışken şimdi canı öncekilerden daha çok yanıyordu. Yarı açık gözleriyle Seokjin'e cevap vermemiş, kafasını sallamıştı.
"Hoseok, onu saray hekimine götürmemiz gerek."
Hoseok, elinde tutmaya devam ettiği kılıcı yere fırlattı. Seokjin gibi Namjoon'a eğildi. Namjoon'u yerden kaldırdıklarında Namjoon'un dudaklarından inilti dökülmüştü. "Yürüyebilirim," diye fısıldadı Namjoon.
"Gücünü yaşamak için harca Namjoon."
Namjoon, Seokjin'e bakarken sıçramış kan damlalarından alamıyordu gözlerini. Seokjin, yüzünü çevirmiş olsa da hala bakışları sabitti. Özür dilerim, demek istedi Namjoon. Ne için özür dilediğinden emin değildi ama içinden özür dilemek geçiyordu.
Saray hekiminin odasına geldiklerinde Namjoon'u yatağa yatırdılar. Hekime ne olduğunu anlatmış, duruma müdahale etmesini istemişlerdi.
Hekim, gerekli olan malzemelerle Namjoon'un yanına geldi. "Üzgünüm ama canını yakacağım, Namjoon."
Namjoon, gülümsedi. "Sorun değil." Çünkü acıyı hissedemiyordu artık. Hissizlik esir almıştı.
Hekimin hançeri ellerinin arasına almasıyla, Seokjin, onun elini tuttu. "Onu uyutmayacak mısın?"
"Yetenekli bir şifacı olduğunu biliyorum ama burada hekim olan benim, sen değilsin. Şimdi işime karışma."
"Görmüyor musunuz canı yanıyor, onu uyutmadan nasıl hançeri çıkarmayı düşünürsünüz?"
"Komutan Jung, Seokjin'i dışarı çıkarın! Bana yardım edeceğini ummuştum ama kendisi şu an engelden başka bir şey değil."
Hoseok, Seokjin'i kolundan tutup dışarı sürüklemeye çalıştı ama faydasızdı. Seokjin, yerinden santimlerle olsa bile oynamıyordu.
Seokjin, o an fazla sinirlenmişti, en yakın arkadaşı ölümle burun buruna gelmişken çekip gidemezdi. Kolunu Hoseok'tan kurtarıp, üzerindeki hançeri aldı. Her şey saniyeler içinde gerçekleşti. Hançer artık sadece ellerinin arasında değildi, saray hekiminin boğazına da dayalıydı.
"Az önce Namjoon'un yaşaması için birinin kalbine hançer sapladım ve emin olun sizin üzerinde de kullanmaktan çekinmem."
"Seokjin," diye bağırdı Hoseok. "Kendine gel ne yaptığını sanıyorsun?"
Seokjin, Hoseok'u umursamadı. Hançerinin baskısını birazcık daha arttırdı. "Belki de Namjoon'un bu durumda olmasına sebep olanlardan biri de sizsiniz. O yüzden ne bu odada çıkarım ne de benim dediğimden farklı bir tedavi uygulamanıza izin veririm."
"Seokjin," dedi bir kez daha Hoseok.
Hekimin gözbebeklerinin korkudan büyüdüğüne şahit olmuştu Seokjin. "O yüzden Hekim Choi," Hançerini indirip geriye adım attı, Seokjin. "Namjoon'un canını yakmadan, en güzel şekilde tedavi edeceğiz."
Namjoon, kapanmak üzere olan gözleriyle Seokjin'i izlerken gülümsedi. Seokjin'in içinden bir canavar çıkmış gibiydi. Bu yanı ne kadar hoşuna gitmiş olsa da Seokjin'in merhametini seviyordu. Narin dokunuşları, naif sesiydi Seokjin'i Seokjin yapan. Tehdit dolu cümleler ona yakışmıyordu.
Seokjin, Namjoon'a döndü. Yarı açık gözleri ve içten bir gülümsemeye sahiplik yapan dudaklarıyla kendini izliyordu. Seokjin, aklını kaybettirecek sinirine rağmen Namjoon'un gülüşüne karşılık verdi.
"İyiyim ben, Seokjin."
"İyisin, iyi olacaksın."
Namjoon, elini uzatıp Seokjin'in elini tuttu. Soğuk parmakları Seokjin'in parmakları arasındaydı. Seokjin, hissettiği soğukluğun kalbini acıttığını fark etmişti. Onun elini sıkıca tutarken, ilk defa o an kendine itiraf etmişti. Namjoon'u kaybetmekten korkuyordu.
"Az önce hiç bilmediğin bir yanın olduğunu fark ettim."
Seokjn, gülümsedi. "Hakkımda bilmediğin çok şey var Namjoon."
Kaşlarını çattı, Namjoon. "Ne? Nasıl bilmediğim çok şey var? O zaman daha fazla zaman geçirmemiz gerek."
"Sen iyileş, gerisi kolay."
Hekim Choi, Seokjin'e bir sıvı uzattı. "Onu uyutmam için bunu içirmem gerek." Seokjin, cam şişenin kapağını açıp kokladı. Renginden de tahmin ettiği ilaçtı. Yaralı askerlere bu sıvıyı içirip, uyutuyorlar, öyle müdahele ediyorlardı.
Şişeyi hekime geri vermeyip Namjoon'un dudaklarına doğru uzattı. "Bundan içmen gerekiyor Namjoon."
"Bu ne için?"
"Senin uyumanı sağlayacak. Yarana uyanıkken müdahale etmek istemiyorum."
Namjoon, itiraz etmedi. Seokjin'in elindeki sıvıdan içti. Kısa bir süre sonra gözleri ağırlaşmaya başladı. "Gözlerimi açtığımda burada olacak mısın?"
Seokjin, Namjoon'un elini sıkıca tuttu. "Merak etme Namjoon. Yanından bir dakika bile ayrılmayacağım."
"O zaman huzurla uyuyabilirim."
Namjoon, tamamen uyuduğunda Seokjin kendini tuhaf hissediyordu. Namjoon'un ellerini sımsıkı tutmasına rağmen ellerinin titrediğini hissedebiliyordu.
Ellerini Namjoon'un elleri arasından çekmeden önce yavaşça konuştu. "Lütfen yaşa, Namjoon."
***
Sonraki bölüm ne zaman gelir bilmiyorum, o zamana kadar kendinize iyi bakın.💜
11.08.2023 yazar notu;Healer'ın gidişatını değiştirmek gibi fikrim yoktu, sadece yazım yanlışlarını düzeltecektim ama birden kendimi bölümü bu hale getirirken buldum. Fikirleriniz neler? Umarım sevmişsinizdir. ☺️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Healer | Namjin ✓
FanfictionOnlar iki yakın arkadaştı ta ki Namjoon saldırıya uğrayana kadar. 03.09.2020 // 12.09.2021