#3: « Kalbin Sesi »

2.1K 230 160
                                    

-3.BÖLÜM-

Seokjin, Namjoon'un yanı başından bir dakika olsun ayrılmamıştı, tüm tedavisini kendisi uygulamıştı, Namjoon'un iyi olduğunu bilmesine rağmen içindeki o boğulma hissi gitmiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Seokjin, Namjoon'un yanı başından bir dakika olsun ayrılmamıştı, tüm tedavisini kendisi uygulamıştı, Namjoon'un iyi olduğunu bilmesine rağmen içindeki o boğulma hissi gitmiyordu. Ellerinde hala duran kurumuş kan lekelerine baktıkça da içindeki boğulma hissi katlanıyordu.

Seokjin, yanındaki hareketlilikle daldığı düşüncelerden sıyrılıp, ruhsuz bakışlarını Hoseok'a çevirdi.

"Namjoon, iyi mi?"

"Merak etme, durumu iyi. Yarası tehlikeli bir bölgede değil, ilacın etkisi geçince de uyanacak."

Hoseok, rahat bir nefes aldı. En yakın arkadaşını o halde görmek yaşamak istediği en son şey bile değildi.

"Hoseok," dedi Seokjin. Gözleri Namjoon'daydı. "Namjoon'u o halde göründüğünde korktun mu?"

"Tabii ki korktum Seokjin. Sonuçta o benim can dostum, en yakınım."

Seokjin, kafasını salladı. "Doğru, Namjoon en yakınımız."

Hoseok, Seokjin'in yüzüne dikkatle baktığında huzursuz hissetti. "Seokjin, sen iyi misin?"

"İyiyim Hoseok, sadece Namjoon'un durumu beni çok korkuttu. Bir an önce uyansın istiyorum."

"Başka bir şey yok değil mi? Seni bu kadar dağılmış bir halde ilk defa görüyorum."

"Dağılmış mı görünüyorum?"

"Evet, Seokjin. Ben büyükbabanın ölümünde bile bu kadar kötü görmemiştim seni."

Seokjin, yutkundu. Bu cümle kalbini sıkıştırmıştı.

Gözlerini Namjoon'a çevirdi. Esmer tenine rağmen, beyazdı yüzü. Vücudunun açık olan yerlerinde zehirle ortaya çıkan kızarıklıklar görünüyordu. Aşağı doğru sarkan elini elinin arasına aldı. Daima sıcak olan elleri, şimdi buz gibiydi.

"Sanırım yeniden ailemden birini kaybetmekten korkuyorum."

Seokjin'in sözleri Hoseok'u ikna etmişti ama Seokjin kendi söylediğine inanmıyordu. Asıl sebep bu değildi.

"Siz her zaman farklı bir bağla bağlıydınız. Biliyorum, Namjoon'u o halde görmek tedavisini bizzat kendin yapmak senin için çok zor olmuştur ama Namjoon iyi Seokjin. Bunu sadece sen değil Hekim Choi de söyledi. O yüzden kendini kandırdığını düşünme. Namjoon iyi ve kısa zamanda uyanacak."

Seokjin, gülümsedi. "Biliyorum Hoseok ama beklemek zor geliyor ama yine de desteğin için teşekkür ederim."

Bir süre sonra Hoseok, Seokjin'in yanından ayrıldı. Seokjin, yeniden Namjoon'la tek kaldı. Onu sessizce izlerken kafasında bir sürü düşünce vardı ve bu düşünceleri sesli söylemeye cesareti yoktu.

"Ona gerçekten değer veriyorsun."

Arkasını döndüğünde saray hekimini gördü. Seokjin, kafasını salladı, gözleri yeniden Namjoon'a çevirdi. "Evet, benim için gerçekten değerli ama sadece Namjoon değil, diğerleri de benim için çok önemli. Hepsi benim ailem, hepsi benim birer parçam."

Saray hekiminin dudaklarında yamuk bir gülümseme oluştu. "Namjoon'un sadece ailen olduğuna emin misin? Davranışların daha farklı olduğunu düşündürüyor bana."

"Nereye varmaya çalışıyorsunuz?"

Hekim kafasını boş ver der gibi iki yana salladı. "Ellerinde hala kan var Seokjin, gel ellerini yıkayalım. Durma öyle."

Seokjin, "Hekim Choi," demiş olsa da, hekim odanın diğer ucuna gitmiş su getirmişti.

"Ellerini yıka, Seokjin."

"Ne demek istediniz az önce?"

"Benim bir şey demem önemli değil Seokjin. Önemli olan senin ne düşündüğün, ne hissettiğin."

"Peki ne hissettiğimi bilmiyorsam?" Bunu düşünmeden söylemişti Seokjin. Hekimin yüzünde gülümseme olduğunda dikkatsizliğine pişman oldu.

Hekim, elini Seokjin'in omzuna koyup sıktı. "Sadece kalbini dinle, cevapların hepsi orada saklı."

Seokjin, sertçe yutkundu. Kalbi dinlemek. Kalbinin ne dediğini duymak istemiyordu,Seokjin. Kalbini dinlerse eğer bazı şeylerin açığa çıkmasından korkuyordu.

"Hadi ellerini yıka."

Seokjin, konuşmadı. Asla anlaşamadığı saray hekiminin yardımıyla ellerini yıkadı. Ellerindeki kırmızılık çıkmış yere doğru akmıştı. Sorun ellerindeki kan değildi, kafasında dönüp duran düşüncelerdi.

Seokjin ellerini kuruladığı bezi ıslatıp Namjoon'un yanına adımladı. Islak bezi önce yüzüne sürdü. Bu kanın yüzüne nasıl bulaştığını bilmiyordu ama bu izleri sevmemişti. Seokjin için Namjoon'un yüzüne yakışan tek kırmızı, utangaç gülümsemesiyle oluşan o kırmızılıktı. Seokjin, gülümsedi. Namjoon'un en çok bu şekilde gülümserken görmeyi seviyordu.

Seokjin, soğuk ellerini bezle silerken hekimin kendisini dikkatle izlediğini biliyordu. Onu umursamıyordu, o an kalbini dinliyordu.

Bezi nasırlı avuç içinde gezdirirken kalbinin sesine gülümsedi. Normal değildi, hızla atıyordu. Her şeyi anlamıştı, kaçtığı tüm hisler bu adamı kaybetme korkusuyla açığa çıkmıştı.

"Ya kalbim yanlış şeyler söylüyorsa o zaman ne yapacağım?"

"Kalp her zaman doğruyu söyler, Seokjin."

"Kalp her zaman doğruyu söyler," diye tekrarladı, Seokjin.

Bezi bir kenara bırakıp parmaklarını Namjoon'un parmaklarına geçirdi. Namjoon'un ince uzun parmakları Seokjin'in yamuk parmakları arasında güzel bir görüntü oluşturmuştu.

Seokjin, o anda içinde biriken tüm çığlıkları fısıltı şeklinde ortaya döktü.

"O zaman kalbim seni sevdiğim için mi böylesine hızla atıyor Namjoon?"


***

Healer | Namjin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin