31

2K 170 8
                                    

Jeon Jungkook

Yorgunduk. Ikimizde. Saatler uymadığı için allak bullak olmuştu kafamız. Ancak birimizden birimizin okula gitmesi gerekiyordu. Hyuna başı ağrıdığını uyumak istediğini söylemişti.

Bana hala bir açıklama yapmamıştı. Gözleri dönük bakıyordu gözlerime. Bu oldukça garip hissettiriyordu.

Oldukça yorgun olmama rağmen fedakarlık yapan ben oldum. Okula gitmek için hazırlandım o bunca yorgunluğuna rağmen duşa girerken. Buraya gelmeden önce de duş almıştı. Niye tekrar alıyordu anlam veremiyordum. Fazla sık yıkanıyordu.

Okula gidip dersleri dinledim. Bir kahveden sonra kendimi iyi hissetmiştim açıkçası. Uçakta uyuduğum için yorgundum ancak Hyuna kadar değil.

Benimle konuşmak istediği bir şey vardı. Farkındaydım. Ona kırgındım da. Sadece onun konuşmasını bekliycektim. Bir sorun vardı. Büyük bir sorun. Aramızda hiç bir gizlimiz saklımız olmazdı yoksa.

Eve geldiğimde hukuk fakültesinden Damien'la karşılaşmıştım. Kaşlarımı çatlarken sacları dağınıktı.

—Senin ne işin var burda? Diye sordum.

—Bunu Hyuna'ya sormaya ne dersin? Dedi.

Öylece kalırken yanımdan geçip gitti. Kapının kapanma sesiyle kendime gelirken merdivenlerden yukarı çıktım.

Odamıza girer girmez öylece kalırken yutkundum.

Hyuna dağınık bir şekilde yatakta yatıyordu. Üstü açıktı. Üzerine öylesine giydiği belli olan gecelik elbisesi vardı.
Açık boynundaki morlukları gördüğümde yutkundum.

Gözlerim dolarken dişlerimi kenetledim birbirine. Akan yaş dümdüz bir yol çizdi boynuma doğru.

Konuşacağı şey benden ayrılmak istemesi miydi yani? Gözlerimdeki donuk bakışların nedeni bu muydu?

Birbirimize söz vermiştik. Ben onu çok seviyordum. Ben onu gerçekten çok seviyordum.

Arkamı dönüp bir kaç eşyamı toplayıp evden çıktım. Otele gidip yerleştikten sonraki adresim belliydi çünkü. Bar.

...

Moon Hyuna

Baş ve karın ağrısıyla gözlerimi açtım. Regl günümdü bugün. Ve ilk günleri çok halsiz ve ağrılı geçerdi.

Jungkook hala eve gelmemişti. Halbuki benim günlerimi bilir ve genelde çikolatalar alara eve gelirdi. Benimle ilgilenirdi.

Açılan üstünü örttüm. Üşümüştüm. Duştan çıktıktan sonra çok yorgun olduğum için öylesine bir gecelik geçirmiştim üstüme.

Ağrı kesici içmem gerekiyordu. Ilk gün mutlaka içerdim. Jungkook telefonumu açmazken kaşlarımı çattım. Aşağıdan televizyon sesi gelmiyorum mutfakta da değildi.

Tamam ev büyüktü ancak bu sessizlikte evde biri olsa anlardım. Küs olduğumuz için benimle yatmak istememiş miydi acaba?

Onun yanına kıvrılıp uyuycak ve yarın her şeyi açıklıycaktım ona. Sonrasında birlikte profesörü öldürmeye giderdik.

Uzun zamandır kimseyi öldürmüyorduk. Ancak bu biraz damarımıza basan bir kısımtı.

Yaşamasına izin verilmemeliydi o adamın.

Ayağa kalktım. Evi gezerken hiç bir yerde yoktu. Mutfağa girdim. Ağrı kesici içerken onu tekrar aradım bir yanıt alamamıştım.

...

Üzerimi giyindim hızlıca

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üzerimi giyindim hızlıca. Karnım ağrıyordu hala biraz ancak derslerden geri kalamazdım. Boynumdaki morluğu farketmemle kaşlarım çatıldı. Elimle sildiğimde gitmişti. Fara benziyordu. Boynumda ne işi vardı bilmiyordum ancak derse geç kalıcaktım.

Rujumu kontrol ettim hızlıca.Bi ara bu siyah ojelerimi de değiştirmeliydim. Sıkılmıştım bu renkten. Çantamı takip evden çıktım.

Sınıfa girdiğimde Jungkook gelmemişti. Nerdeydi bu çocuk anlamiyordum. Dersin başlamasına 2 dakika kala sınıfa girdi. Dün gece içtiği belliydi. Gözleri beni bir saniye bile aramadan kendini bir kızın yanına bıraktı.

Yanıma oturmamıştı. Ne oluyordu anlamıyordum. Ancak kalbim gerçekten kırılmıştı.

Tüm ders boyunca sürekli onu izlemiştim. Ikimiz hep en arkada otururduk. Gerektiğinde dersi dinler bazense oynaşırdık. Şimdiyse kafasını sıraya koymuş uyuyordu.

Dersi ne o ne ben dinlemiştim. Hoş önemli bir derste değildi ya. Hallederdik bir şekilde.

Herkes sınıftan çıktığında ayağa kalktım. Ilk tenefüs öğrencilerin kahvaltı yapması için uzun olurdu.

Jungkook'un yanına oturdum.

—Jungkook. Dedim normal bir ses tonuyla.

Uymuyordu. Yaklaşık son 10 dakikadır. Nefes alışveriş düzeninden dahi anlayabilirdim ben bunu.

—Uyumadığını biliyorum. Konuşalım mi?

—Hâlâ konuşacak bir şey olduğuna inanıyor musun? Diye sordu.

—Ben dün çok yorgundum. Uyandıktan sonra açıklıycaktım ama evde yoktun. Kendimi hazırlamıştım dedim.

Kafasını kaldırdı. Gözleri kıpkırmızıydı. Alayla güldü.

—Açıklıycakmış. Yanımdan kalkarken hızlıca elinden tutup ben de kalktım. Elini hızlıca kendini çekti.

—Iğrenç bedeninin tek bir zerresini bile istemiyorum Hyuna dedi. Ardından masanın üstünden eğilip çantasını aldı ve sınıftan çıktı.

Hızlıca ben de çantamı alıp peşine takıldım. Ve yoktu. Koskaca kampüste kim bilir nereye gitmişti. Gözlerim dolarken ellerimi yumruk yaptım. Dudaklarımı ısırırken bu halde burda duramazdım. Arabama ilerleyip eve gittim.

...

—Jungkook konuşalım lütfen. Dinle beni. Birbirimize söz verdik. Her zaman dinliycektik. Şimdi neden böyle yapıyorsun? Tamam daha önce açıklamalıydım ama kendimi hazır hissetmiyordum dedim.

Ağlamaya başlarken kuruyan dudaklarımı işletti göz yaşım. Dudaklarımı yalarken gözlerime acımasızca baktı.

—Sözü ilk bozan sensin Hyuna. Hâlâ hangi yüzle gözlerime baktığını anlayamıyorum bile. Yalnızca siktir git.

Kalbimin parçalanma sesini resmen duymuştum. Ben buna rağmen vazgeçmedim. O bir buçuk haftadır yüzüme dahi bakmazken ben bir kez daha vazgeçmedim. O arkasına bile bakmadan giderken ben ağlamam durana dek oturdum bir kaldırımda.

Kaldığı oteli öğrenmiştim. Marissa'dan. Jungkook'tan hoşlanan kızdan. Ikimizde bu durumu takmıyorduk. Ancak şuan ben takıyordum Marissa durumunu.

Çünkü ben bile bilmezken Marissa'nin bilmesi iyi gelmemişti. Ayağa kalktım.

O kadar yıpranmıştım ki bu bir haftada... Yine de vazgeçmedim. Bu sefer o dinlemese dahi ben konuşacaktım. Umrumda bile değildi kırılan kalbim. Ben onsuz yapamazdım. Ben onu unutmuşken bile onsuz yapamıyordum. Şimdi bunca anı varken nasıl bırakabilirdim.

Dark Lord ~Jeon Jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin