"İnci hanım, kendinize dikkat etmelisiniz. Sinirden, stresten uzak olmalısınız. Zaten geçmişinizde bir düşük söz konusu, bu gebeliğinizin de düşükle sonuçlanmaması için lütfen dediklerimi dikkate alın.",
Duyduklarım yüzünden kaşlarımı açttım. Gerçek miydi? Ben mi yanlış duymuştum?
"Sizi vitamin takviyesine başlatıyorum. Bu aralarda sürekli yatıp dinlenmelisiniz, en azından kritik zamanlar geçene kadar. Sadece...",
"Bir - bir dakika, ne kritik zamanı? Ne vitamini?",
Doktorda benim gibi kaşlarını çatmıştı. Yüzüme sorgulayıcı bir ifadeyle bakıyordu.
"İnci hanım siz hamilesiniz. Bilmiyor muydunuz?",
"Ne? Ama ben hamile kalamıyordum. Olmuyordu. Test yapmıştım o kadar.",
"Testlerin yanıltıcı bir payı söz konusudur her zaman, zaten bu gebelik henüz çok yeni, bilmiyor oluşunuz doğal.",
Dediğinde gözlerim dolmuştu. Gerçekten hamile miydim? Gerçekten sonunda hamile kalabilmiş miydim?
Ellerimle yüzüme kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Onca olumsuzluğun yanında güzel şeylerde oluyordu demek ki.
• • •
Dıt-dıt-dıt
Aras telefonlarımı açmıyordu. Vücudum yine bir öfkenin esiri olurken derin bir nefes aldım. Hayır İnci üzülmek yok! Bebeğini düşün, yavrunu düşün!
Yattığım yataktan ayağa kalkıp yatak odasından çıktım. Kal ve Tavuk Lisa'yla dışarıdaydı. Allahtan Lisa vardıda çocuklarla ve evle ilgileniyordu.
Yavaş adımlarla geldiğim mutfaktan bir bardak su alıp içtiğim sırada kapının zili çalmıştı. Elimdeki bardağı tezgaha bırakıp dış kapıyı açmak için salondan çıktım. Ya Lisa gelmişti ya da Jan.
Dış kapıyı açtığımda elindeki paketlerle Jan karşımda duruyordu. Aras beyin foyasının ortaya çıkmasından sonra Jan işsiz kalmıştı. Ben de onu kendi korumam olarak tutmuştum. Görevide Aras'ı bulmaktı.
Bir taşla iki kuş vuruyordum. Hem kocamı arıyor hem da yatıp dinlene biliyordum. Jan'ın elindeki paketleri aldığımda konuştum,
"Vitaminleri aldın değil mi?",
"Evet İnci hanım. İstediğiniz her şeyi aldım.",
"Aras? Arastan bir haber var mı?",
"Halen arıyorum efendim.",
Kafamı sallayıp onayladım. Yer yarılıp içine girmişti sanki.
"Jan, sana iki saat veriyorum. Onu hemen buluyorsun!",
Jan aldığı emirle kafasını salladığında kapayı kapatıp içeriye girdim. Her ne olursa olsun onu bulup bunun hesabını soracaktım.
Elimdeki paketlerle mutfağa girip, elimdekileri ada tezgahın üzerine bıraktım. Poşetlerin içerisindeki kırmızı elmalardan bir tane alıp, yıkadım.
Yıkadığım elmayla birlikte televizyonun tam karşısındaki koltuğa oturdum. Bir şeyler yapmalıydım. Aras'ı bulmalıydım. Onu bulup tedaviye başlaması için ikna etmeliydim. Zaman aleyhimize akıyordu.
• • •
"Ne oldu? Bir haber mi var?",
Jan'ın endişeli yüzüne baktım. Kötü bir şey olmuştu. Kesin bir şey olmuştu.