24-Özel Bölüm (Sarp)

2K 161 1
                                    

Birazda Sarp'ın açısından bakalım istedim. Keyifli okumalar...

Yanında uyuyan kadını izlerken büyülenmiş gibiydi Sarp. Hoş, genç kızı ilk gördüğü andan beri böyleydi, alışmıştı artık bu duruma. Onu okulda ilk gördüğü gün, Asya'nın yemyeşil gözleriyle karşılaştığı an hayatının en unutulmaz anıydı. İlk gördüğü andaki bu etkilenme Asya'yı tanıdıkça büyük bir hayranlığa ve aşka dönüşmüştü. Asya tanıdığı diğer kızlara hiç benzemiyordu. Sarp basketboldaki ünü ve yakışıklı bir adam olması dolayısıyla tanıştığı her kadının ona olan ilgisine alışıktı ve bu durum genç adamı yoruyordu. Genelde erkekler kadınlardan ilgi görmeye bayılırdı aslında. Sarp durumunun getirdiği bu avantajı lisedeyken bolca kullanmıştı. Ama sonra ne olduysa etrafındaki çoğu kadının ilgi açlığının farkına varmış, davranışlarının sahteliğini görmüştü. Bu durum istemsiz bir şekilde kadınlardan uzak durmasına sebep olmuştu, sahte hiç bir şeye katlanamıyordu. Üniversite boyunca da birkaç zararsız flört hariç kimseyle birlikte olmamıştı. Zaten çocukluk arkadaşı Buse sürekli peşindeydi, başka bir kadının daha kendisini bunaltmasını istemiyordu. Bunların yanında bir de zorlu bir babası vardı ve Sarp sürekli kendini istemediği şeyleri yaparken buluyordu. Üzerinde bir dünya yük var gibi hissediyordu genç adam.

Ünal Akkaya yani babası otoriter bir adamdı ve Sarp'la ilgili planları karısının hamilelik haberini aldığı zamandan beri yapıyordu. Doğduğu andan itibaren Sarp'ın yapacağı işi, evleneceği kadını bile belirlemişti hatta. Ama Ünal Bey bu planları yaparken oğlunun bir kalbi olduğunu ve kendi istekleri olabileceğini hesaba katmamıştı. Sarp oğluydu sadece, onun sürekli kontrol edebileceği kuklası değildi.

Hayatı böyle bir karmaşa içerisindeyken hayat Sarp'a yeni bir şans sunmuştu. Asya ile arkadaş olmaya başladığı andan itibaren üzerindeki yükler kalkmaya başlamıştı sanki. Asya onda daha önce içinde hiç keşfetmediği bir gücün ortaya çıkmasına neden olmuştu. Sarp kararlıydı, hayatındaki istemediği şeylerden kurtulacaktı. Ama önce karşısındaki bu ufak, güzel, inatçı ve gördüğü en mantıklı kadını aşkına ikna etmeliydi. Asya ile arkadaş olmak bile hiç kolay değildi. Kütüphanenin ortasında suratında dökülen suyu hatırlayınca yüzündeki geniş gülümsemeye engel olamadı. Sonrasında ise ıslak halde üşümesine dayanamayıp şalını boynuna sardığında bir kere daha aşık olmuştu ona. İnatçı olduğu kadar iyi kalpliydi de sevdiği kadın. Asya başlarda arkadaş olmaya direndiği gibi sonrasında duygularına da direnmişti.

Asya'nın duygularından emin olamaması bir yana hayatlarına Utku Gürsoy diye biri girmişti sonrasında. Utku'nun gelişi Sarp'a daha önce yaşamadığı duygular tattırmıştı. Genç adam içinde uyanan bu yeni duyguların yabancısıydı, tanımadığı halde Utku'yu görünce gelen dövme isteğine başlarda çok anlam verememişti. Ama sonra anlamıştı, kıskançlıktı bu. İlk çağlardan bu yana insanoğlunun uğraşmak zorunda kaldığı ruhsal bir hastalık. Sarp aslında kıskanç bir adam değildi, ya da öyle zannediyordu. Daha önce hiç kimseyi kıskanmamıştı, belki yine bu kadar perişan olmazdı ama Asya kendisine aşık mı bilemiyordu ki. Etrafındaki herkes Utku'nun Asya'ya ilgisi olduğunu söylerken başka türlüsü elinden gelmemişti. O bu duyguların boyunduruğu altındayken elini çabuk tutması gerektiğini düşünüp Asya'ya duygularını söylemişti. Cevabını beklemesinin akabinde Utku ile Asya'yı sarmaş dolaş sarılmış bir halde görmesiyse son damla olmuştu, aklının ipleri kopmuştu. Artık emindi, Utku ile Asya birlikteydi. Yine de bir açıklama borçluydu Asya ona. İçindeki mantıklı bir ses onu dinlemesi gerektiğini söylemişti ve o da dinlemiştim genç kadını. Asya ise Sarp'ın gördüklerini inkar etmemişti, kabul etmişti. Genç adam yüreğine saplanmış hançerle ve tuzla buz olan hayallerini de alıp Asya'yı hayatından tamamen çıkarmıştı.

O arada yaptıklarını sorsanız bir cevabı yoktu. Ruhu çekilmiş gibiydi, sadece vazifelerini yerine getiriyordu. Önce çok büyük bir öfke nöbeti geçirmiş ve İstanbul'a sığamayıp kaçmıştı. Ama ne kadar süre kaçak kalabilirdi ki, ailesi, arkadaşları, takımı... İnsanlara kalp kırıklığını anlatamazdı, kaldı ki bu çoğu insan için geçerli bir mazeret zaten olmazdı. Dünya üzerinde her gün bir sürü insanın kalbi kırılıyordu.

İlk günlerdeki öfkesi azalınca geri dönüp hayatına uyum sağlamaya çalıştı. Yoğun antrenmanlar yapıyor, kalan vakitlerde de babasının istediği evlat oluyordu. Şirkete gidip işleri öğrenmeye çalışıyordu, babası ise bu durumdan oldukça memnundu. Ünal Bey başardığı şeyle gurur duyuyordu, oğlunu o para avcısı kadından kurtarmıştı. Sarp'ın üzülmüş ve solmuş hali umurunda değildi, ona göre gençti ve unutacaktı.

Şimdi sıra Buse'deydi, kızdan oğlunu baştan çıkarmasını istemişti. Buse'nin ise canına minnetti bu durum. Zaten çocukluğundan beri aşıktı Sarp'a. Onunla evleneceği günü hayal ederek büyümüştü. Sarp'ın etrafındaki diğer kızlar pek umurunda değildi. Sarp hevesini alacak, sonra sonsuza kadar onunla olacaktı. Ama Sarp'ın Asya'ya bakışları onu korkutmuştu. Genç adamın kıza bakışlarındaki hayranlığı istemese de hissetmişti. Bu durumda Buse ve Ünal Bey işbirliği içerisinde Asya ve Sarp'ı ayırmayı başarmışlardı.

Neyse ki Utku vardı, Sarp'a birkaç ay önce böyle düşüneceğini söyleseler asla inanmazdı. Kabus gibi geçen Asya'yı özleyerek kavrulduğu aylardan sonra bir gün telefonu çalmıştı. Utku kendisiyle görüşmek istiyordu, önemli demişti. Asya'nın iyiliği içindi görüşmek istemesi öyle demişti. Sarp Asya'ya kızgın olsa da söz konusu onun iyiliği olunca her şeyi yapabilirdi. Elmanın sizi sevmesi şart değildi, elmayı gerçekten seviyorsanız... Utku her şeyi açıkça anlattığında bu sefer bambaşka bir öfke sarmıştı genç adamı. Üstelik pişmandı, sevdiği kadının başına onun yüzünden neler gelmişti ve onun nasıl haberi olmamıştı ve ona neler söylemişti. Ama yine de düşününce gülümsemesine engel olamadı, Asya onu seviyordu. Onu korumak için nelere katlanmıştı hem de. Sarp bunu biliyorken artık tüm dünyaya meydan okuyabilirdi. Bu düşüncelerle ve deli gibi bir heyecanla kendini Ağva'da buldu. Üzerlerindeki kara buluttan kurtulmadan önce aşkını bir kez daha haykıracaktı Sarp. Aylardır ilk kez yağmur dinmiş, güneş açmıştı. Şimdi kendi güneşini bulmalı, yeniden kalbini ısıtmalıydı. Asya'nın inkarlarına da inanmayacaktı, sarıp sarmalayacaktı onu. Yeterince vakit kaybetmişlerdi zaten...

Yol Arkadaşım (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin