(Nilsu'nun annesinin anlatımıyla)
YIL 2007
Evden hızlıca çıktım, çünkü iş yerimden beni aramışlardı ve bir olay olduğunu söylemişlerdi. Evden çıktığımda ise kapının üstüne ''Ben işe gidiyorum, kızımız okulda.'' adlı bir yazıda yapıştıramamıştım. Bu yüzden de az da olsa eşim nereye gittiğimi merak edecekti, çünkü bugün izinliydim. Elimdeki telefonun çalmasıyla dalgınlığım kayboldu ve hızlıca telefonu açıp, arkadaşımın konuşmasını bekledim. ''Nerede kaldın? Burası çok kötü.'' dedi arkadaşım. Ben ise kaşlarımı çatık bir vaziyette konuştum. ''Geliyorum, fakat bana olay yerinde ne olduğu söylenmedi. Ne olmuş?'' Bu soruyu sormamla arkadaşım birden ağlamaya başladı. Kaşlarımı daha fazla çattım ve bir şey demesini sabırsızlıkla bekledim. ''Çocuğun ...'' diyerek, konuşmaya başladı arkadaşım. ''Evet, Zeynep çocuğun?'' diyerek, onu tekrar ettim. ''Ç-çocuğun gözü önünde annesini öldürmüşler.'' diyerek, cümlesini bitirdi arkadaşım. Arkadaşımın böyle demesiyle gözlerim büyüdü ve ellerimi açık olan ağzıma doğru götürüp kapattım. ''G-geliyorum.'' dedim, zar zor ve önüme bir taksinin yanaşmasıyla taksiye binip olay yerine doğru ilerledim.
Olay yerine benim gelmemle ambulansta gelmişti ve hızlı bir şekilde cesede doğru ilerlemişti. Ben ise öldürülen kadının çocuğunun yanına doğru gittim ve yanına vardığımda hafif gülümseyerek konuşmaya başladım. ''Merhaba ufaklık adın ne?'' Çocuk sadece yüzüme bakıyor, tek bir şey söylemiyordu. ''Benim adım Sevda'' diyerek, konuşmama devam ettim. Çocuk, benim ona zarar vermeyeceğimi anlamış olacak ki konuşmak için dudaklarını aralamıştı. ''Eymen.'' Gülümsedim ve Eymen'in yanına oturup, konuşmak için dudaklarımı araladım. ''Çok güzel bir ismin varmış Eymencim. Kardeşin var mı peki?'' dedim ve ellerimi saçlarında gezdirmeye başladım. ''Yok.'' dedi ve masum bir şekilde yüzüme bakmaya devam etti, konuşacağım sırada ise Eymen'i karakola götürmek için meslektaşlarım çağırdı.
''Baya da güzel anlaştınız.'' diyerek, yanıma doğru geldi arkadaşım. Gülümsedim ve cevap verdim. ''Evet, kızımla konuşuyor gibiydim.'' dedim ve kollarımı göğsümde buluşturdum. Arkadaşım bu duruma şaşırmış olacak ki konuşmaya başladı. ''Nasıl kızın ile konuşuyor gibiydin?'' dedi ve şüpheli gözler ile bana bakmaya devam etti. Küçük çaplı bir kahkaha attım ve sonrasında konuştum. ''Tıpatıp kızımın erkek versiyonu ile konuştum yani.'' diyerek, gülmeme devam ettim. ''Fakat, kızın evlatlık değil mi?'' diyerek, gülüşümü yok etti arkadaşım ve yüzümde bir korku oluştu. Yutkundum ve zar zor sorduğu şeyi cevapladım. ''E-evet.'' Arkadaşımın diyeceği şeyi tahmin etmiştim ve bu yüzden diyeceği şeyi duymak istemediğim içinde kulaklarımı sıkıca kapatmak istiyordum fakat arkadaşım çok geçmeden kafamdan geçirdiğim düşüncelerimi söyledi. ''Ya, senin kızın Eymen'in kardeşiyse.'' Başımdan aşağıya doğru kaynar sular indiğini hissedebiliyordum. Böyle bir şey olmayacağını inkar etmek istiyordum fakat böyle bir şey mümkündü ve en iyisi bunu öğrenip öğrenmemenin en kolay yolu soyadlarını öğrenmekti. Bu yüzden derin bir nefes aldım ve yutkunduktan sonra konuştum. ''Eymen'in soyadı ne biliyor musun?'' diyerek, aklımdaki soy ismini söylememesi için gözlerine yalvarıyormuş bir şekilde baktım. ''Dur, şurada yazıyordu.'' diyerek, elindeki kağıtları karıştırmaya başladı. Bulmaması için içimden bir sürü dualar etmiştim fakat arkadaşım ''Heh, buldum.'' diyerek, Eymen'in soyismini söyledi. ''Soy ismi Demir'miş.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EGİNA ( İLK PERDE BİTTİ / KİTAP OLACAK)
SpiritualDört tane kişinin bedenleri, birbiriyle değiş tokuş olmuştu fakat ruhları aynıydı. Beşinci kişinin ise bir gücü vardı fakat o, diğerlerinden farklıydı. Neden mi? Çünkü o Egina'yı oluşturuyordu, o olmasa diğerlerinin de hiçbir anlamı yoktu. Bunun yan...