(Eymen'in anlatımıyla)
Uyandım ve etrafıma baktım fakat gördüğüm tek şey yüzüme doğru tutulan ışıktı. Bana ne yaptıklarını ve en önemlisi neden aldıklarını bilmiyordum ama en güzeli de bana yaptıklarının aynısını onlara yapacak olmamdı ama ben kendilerini değil ailelerinden birini alacaktım ve daha fazla canlarını yakacaktım. Kardeşimden beni ayırmışlardı bu yüzden de onlardan nefret ediyordum ve ne yapıp edip buradan kurtulmam gerekiyordu aksi takdirde kötü bir şey olacaktı, hem de çok kötü. Bunu nereden çıkardığımı merak edebilirsiniz; içimdeki hislerden çıkardım ve hislerim de bu zamana kadar beni hiç yanıltmadı.
''Uyanmışsınız, bakıyorum.''
Başımı, gelen sese doğru çevirdim ve anlık olarak gözlerimi büyüttüm. Ses Nilsu'nun annesinin sesiydi. Gülümsedi ve yanıma yaklaşıp ellerini saçlarımda gezdirdi. Yutkundum ve dudaklarımı aralayıp, gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladım.
''Ne istiyorsun benden?'' dedim ve başımı yana doğru atıp -ellerim bağlıydı- ellerini saçlarımdan çekmesini sağladım. İlk iki dakika sorduğum soruya cevap vermeyip, gülmeyi tercih etti. Kaşlarını kaldırdı ve ellerini birbirine vurduktan sonra birilerine seslendi. Kaşlarımı çattım ve gelen kişilere baktım. Dört tane insan geldi ve tam karşımda durdu. İnanmayacaksınız ama gelen kişiler arasında babam da vardı ve kaşlarım çatık bir vaziyette onlara bakmaya devam ediyordum.
''Bütün cipleri çıkarın.''
Nilsu'nun annesinin böyle demesiyle dört kişi birden üstüme doğru gelmeye başladı. O an da kollarıma doğru baktım ve çekiştirmeye çalıştım ancak çıkacak gibi durmuyordu. Daha da yaklaşmışlardı ve ben de korkmaya başlamıştım kendim için değil, Nilsu için korkmaya başlamıştım. Bunun nedeni de eğer bana bir şeyler yaparlarsa Nilsu'nun da hissetmesi olacaktı. Bu yüzden zarar vermemeleri için buradan kaçmam gerekiyordu fakat ben kaçmaya bile yeltenemeden beni ters döndürdüler ve makineleri yanlarına doğru çekip işlerine başladılar.
''AHH !''
***
Bağırışlarım kesilmiyordu çünkü sırtıma feci şekilde zarar veriyorlardı. Bu yüzden de canım çok acıyordu. Bağırışlarımın arasından, gücümü kullanarak kardeşime bir şey söyleyecektim fakat ellerim bağlıydı bu yüzden de seslenemiyordum. Tam pes edecekken gözlerimi sıkıca yumduğumda birilerini gördüğümü hatırladım ve gözlerimi sıkıca yumup, Nilsu'yu görmeye çalıştım.
İşte oradasın, kardeşim.
İçimden söylemiştim, eğer duyarlarsa canımızı daha fazla yakabilirlerdi ve ben bunun olmasını istemiyordum.
Nilsu'yu yerde kıvranırken gördüm. Hiçbir şekilde yanında arkadaşlarımız yoktu. Keşke diye geçirdim içimden, keşke sana yardım edebilseydim, kardeşim. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ama kardeşimin kıvranışları beni bitiriyordu. Belki beni duyar düşüncesiyle dudaklarımı araladım ve zor da olsa konuşmaya çalıştım.
''Nilsu?''
Kardeşimin sesini duyamıyordum ama o sanki benim sesimi duymuş olacak ki etrafına bakınmaya başlamıştı. Beni duyduğuna dair bir şeyler daha söylemek istiyordum ama sırtımdan bir şey çıkarmalarıyla inlemem bir oldu. Öksürdüm ve görüntü gitmeden dudaklarımı aralayıp konuştum.
''Dayan, kardeşim. Sadece dayan.''
Ve size bir şey söyleyeceğim, Nilsu bunu da duydu. Nereden anladım biliyor musunuz? Dudaklarını okudum ve bana ''Eymen, canım çok yanıyor.'' dedi. Hafif bir şekilde gülümsedim, kardeşim gücümü kullanmadan beni duyabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EGİNA ( İLK PERDE BİTTİ / KİTAP OLACAK)
SpiritualDört tane kişinin bedenleri, birbiriyle değiş tokuş olmuştu fakat ruhları aynıydı. Beşinci kişinin ise bir gücü vardı fakat o, diğerlerinden farklıydı. Neden mi? Çünkü o Egina'yı oluşturuyordu, o olmasa diğerlerinin de hiçbir anlamı yoktu. Bunun yan...