(Nilsu'nun anlatımıyla)
Eymen gideli iki gün olmuştu ve ben bu süre zarfında hiç kimseyle konuşmamıştım. Kardeşime yeni kavuşmuşken ayrılmak, beni ciddi anlamda sarmıştı. Nerede ve kiminle olduğunu bilmiyordum ama bildiğim tek şey yalnız ve korkmuş hissetmesiydi çünkü aynı şeyleri ben de hissediyordum, ne kadar yanımızda arkadaşlarımız olsa da kardeş bambaşka bir şeydi. Bu arada, neden o zaman başta birbirinize karşı soğuk davranıyordunuz dediğinizi duyar gibiyim. İnanın ki nedenini ben de bilmiyorum sanırım ikimizde kardeş olduğumuzu beklemiyorduk ve öğrenince de haliyle birbirimize karşı soğuktuk ama bunları aşmıştık ve birbirimizi bırakmadan bu olayları çözecektik fakat bize engel oldular, en önemlisi bizi ayırdılar. Hani derler ya, ikiz kardeşlerden birine zarar geldiğinde diğeri hisseder diye, acaba biz öyle hissedecek miydik? Benim şuan hissettiğim tek şey kardeşimi bir daha hiç göremeyecek olmanın korkusuydu.
''Nilsu, hadi yemeğini ye canım.'' İldem'in bana seslenmesiyle bütün düşüncelerimden sıyrıldım ve ona doğru dönüp başımı salladım. Eymen gittiğinden beri ağzıma bir lokma atmamıştım bu yüzden de benim için endişelendiklerini anlayabiliyordum ama ne kadar kendimi yemeğe zorlasam da çok geçmeden çıkarıyordum. Fakat onları daha fazla üzmek istemediğim için tabağı elime aldım ve yavaşça yemeye başladım. ''Seni de kaybedemeyiz.'' diyerek, yemeğin ortasında söze girdi, Gediz. Başımı yemek yediğim tabaktan kaldırdım ve Gediz'e doğru baktım.
''Eymen'i kaybettik ama eğer seni-'' Bir hışımla oturduğum yerden kalktım ve Gediz'in sözünü kesip, yüksek sesle konuştum.
''EYMEN'İ KAYBETMEDİK, ONU BULACAĞIZ. ANLIYOR MUSUNUZ?'' Gözlerim dolu bir şekilde hepsinin yüzlerine teker teker baktım ve sonrasında dış kapıya doğru ilerledim.
''Ben de geleyim mi seninle?'' Arkam dönükken bile bunu bana Aral'ın demiş olduğunu anlamıştım fakat sadece başımı sallamak ile yetindim ve kapıyı açıp, dışarıya çıktım. Hava almak bana iyi gelecekti. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve düşüncelerimin beynimi ele geçirmesine izin verdim.
Gediz'e bağırman bir hataydı, Nilsu. Ona o şekilde davranmamalıydın, sonuç olarak hepsi senin iyiliğini istiyordu bu yüzden de iki gündür fazla üzerinde duruyorlardı. Eğer seni de kaybederlerse, işte o zaman EGİNA bitmiş olacaktı. Kızım, anlasana bu sizin hikayeniz ve bu hikayede hiç kimse birbirini bırakmamalı. Sizin başınızda Eymen vardı, şimdi de Eymen'i bulmak için onların başında sen olacaksın. Şimdi derhal kendini topluyorsun ve eve gidip kardeşini nasıl bulacağınıza dair planlar yapıyorsunuz.
Başımı sallayarak düşüncelerimin gitmesine izin verdim çünkü düşüncelerim doğru şeyler söylediği için hızlı adımlar ile eve doğru ilerliyordum.
''Bir dakika.''
''Burası neresi?''
Evden fazlaca uzağa gitmiştim fakat nerede olduğumu bilmiyordum bu yüzden de evin yolunu bulamıyordum. Yanıma telefonumu da almamıştım. ''İşte şimdi gerçekten sıçtın Nilsu.'' dedim içimden. Derin bir iç çektim ve etrafıma bakarak yolu tanımaya çalıştım fakat daha önce ağaçların sıklıkla olduğu, her tarafta gül olduğu ve süslü ışıkları bulunan bir yere gelmemiştim.
***
Bir bankta oturalı yaklaşık on beş dakika oluyordu ve bu süre zarfında da hiçbir şekilde evin yolunu bulamamıştım. Arkadaşlarımda hiçbir şekilde beni aramaya çıkmamıştı, yani en azından ben öyle düşünüyordum. Eğer çıkmışlarsa da şuana kadar beni bulmaları gerekiyordu. Oflayarak, kollarımı birleştirdim ve arkama yaslandım. Fakat yaslanır yaslanmaz sırtıma bir şey battı ve geri çekilerek neyin battığına baktım ama hiçbir şekilde bankın üzerinde bir şey göremedim. Omuz silktim ve tekrardan yaslandım fakat aynı şey tekrardan olmuştu ve hızlı bir şekilde ayağa kalkıp, elimi sırtıma doğru götürdüm. Elimi geri çektiğimde ise hiçbir şeyin olmadığını gördüm ama bir şey olmamasına rağmen yavaş yavaş canım acımaya başlıyordu.
Canımın acıması gitgide artıyordu, banka tekrar oturmak istesem de iki adım atamayacak kadar canım yanıyordu bu yüzden yere çöktüm ve bir elimi sırtıma doğru götürdüm. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve bir an önce bu anın geçmesini umdum. Fakat geçmeyecek gibiydi çünkü kanımdan bir şeyler çekiliyordu sanki ve bu çekilme benim sonum olabilirdi.
Ağrım şiddetlenmeye ben ise yerde kıvranmaya başlamıştım. Bir yandan gözümden yaşlar düşüyor bir yandan da çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Bu acının nereden geldiğini bilmiyordum ama geldiği gibi gitmesi gerektiğini biliyordum yoksa dayanamayacaktım.
Biraz düşündükten sonra bu acının nereden geldiğini çözebilmiştim. Eymen'den geliyordu. Herhangi bir yerde ona kesinlikle bir şey yapıyorlardı ve bu yüzden ben de acı çekiyordum. Gözlerimi biraz daha sıktım fakat artık dayanamayacaktım. Derin derin nefes aldım ve verdikten sonra var gücümle bağırdım. Başım dönmeye başlayınca, bağırmayı kestim ve kıvranarak yere uzandım. Başımdan aşağı terlemiştim ve nefes almakta da güçlük çekiyordum.
''Nilsu?'' Sesi duyunca gözlerimi açtım ve yavaşça başımı kaldırdım fakat kimse yoktu, artık garipten de sesler duymaya başlamıştım.
''Dayan kardeşim, sadece dayan.'' Şaşıracak halde bile değildim, zaman daralmadan konuşmalıydım bu nedenle yutkundum ve konuşmak için dudaklarımı araladım.
''Eymen, canım çok yanıyor.'' Bayılmadan önce bunu dediğimi ve aklımdan bir düşüncemin geçtiğini hatırlıyordum. Düşüncem ise; Hiçbir şekilde Eymen yanında yoktu ve özel gücünü de kullanmadı. Fakat bu sayede bir gücünü fark ettin;
Mükemmel bir duyma yetisine sahipsin, Nilsu Demir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EGİNA ( İLK PERDE BİTTİ / KİTAP OLACAK)
SpiritualDört tane kişinin bedenleri, birbiriyle değiş tokuş olmuştu fakat ruhları aynıydı. Beşinci kişinin ise bir gücü vardı fakat o, diğerlerinden farklıydı. Neden mi? Çünkü o Egina'yı oluşturuyordu, o olmasa diğerlerinin de hiçbir anlamı yoktu. Bunun yan...