Yiğit yaklaştıka yaklaşıyordu boynuma eğilip sıcak nefesini savurdu, yüzüme dönüp çarpık gülüşüyle.
"Merak etme sana dokunmam. Korkma."
"İzin vermemde zaten."
"Orası belli olmaz."
"Öyle mi yiğit ağa."
"Öyle nehir hanım."
Yiğit'i hafif ittirip dolaba yöneldim çarşaf ve pike aramaya başladım bulduktan sonra yataktan bi tane yastık alıp bana anlamsızca bakan yiğit'in eline tutuşturdum.
"Napıyorsun nehir."
"Yiğit önce git üzerine birşey giy sonra nerde yatıyorsan yat."
"Yok öyle bir dünya nehir. Sana dokunmıycam derken yanında yatmıycam anlamına gelmiyor. Yatağımdan başka yerde hayatta yatmam."
"İyi sen bilirsin ben bulurum bir yer. Yat sen yatağında."
Diyip elindekileri aldım. Tam odadan çıkacağım sırada kolumu tuttu.
"Tamam ver yat sen şurda."
Pişkin pişkin sırıtıp yiğit'in dolapdan aldığı tişörtüyle beraber odadan çıkışını izledim. Kapıyı kilitleyip ağır adımlarıma yatağa ilerledim. Baya yorulmuştum o yüzden çabuk uyudum.
YİĞİT"İN AĞZINDAN
Odadan çıktıktan sonra misafir odasında yerimi hazırladım. Ben bu kızla napıcaktım ya ,o gelinliğin içinde ,o beyazların içinde ne kadarda masumdu. Gözlerimi ondan alamamıştım. Yavaş yavaş uykuya giden gözlerime engel olamadığım için düşüncelerimden sıyrılıp uykuya daldım.
NEHİR'İN AĞZINDAN
Sabah uyandığımda saate baktım 09.10 tam benlik bir saatti. Hızlıca kalkıp banyoya girdim rutin işlerimi halledip banyodan çıktım aşağıya inerken aldığım kokular yoğunlaşıyordu.
"Vaay demek ağamız kahvaltı da hazırlıyabiliyormuş."
"Sen daha tanımıyorsun beni. Daha neler yaparım."
"Gerçekten bunları sen mi hazırladın."
"Ne o inanamadınızmı küçük hanım. Baktım uyanmaya niyetin yok iş başa düştü dedim. Napıyım, bak bakalım güzel olmuş mu."
Krebi tabağıma koyduktan sonra bir parça aldım. Gerçekten çok lezzetliydi.
"Fena sayılmaz." Sırf gıcıklık
"Sen ağzının tadını bilmiyorsun."
Kahvaltı'da neredeyse hiç konuşmamıştık. Kahvaltı bitince yukarıya telefonumu almaya çıkmıştım 3 cevapsız arama vardı tabi hepsi eceydi. Tam arıycakken tekrar aradı.
**
"Alo"
"Aloo nehir kız naptıın" salak salak gülüyordu
"Ece! susar mısın"
"Gördün dimi düğün hediyem sana." gülmeye devam ediyordu
"Dur ben yapıcağımı biliyorum sana. Ne o valiz, istedim mi ben öyle birşey ?"
"Lazım olduğunda görürüm ben seni. giyersin."
"Asla!"
"Ay aman nehir, tamam."
"Al onları sen giy."
"Giyerim ne var ki. tabii zamanı geldiğin de."
"Seni kendi ellerimle evlendircem ben."
"Ay görsem o günleri bir. neyse nehirim kapatıyorum ben notlara bakmam gerek, bu arada enişteye selam. Görüşürüz."
"Tamam canım görüşürüz."
**
"Patavatsız ece işte nolucak."
"Ne valiziymis o."
Ağzımdan küçük bir çığlık çıktı yine yiğit ne zamandır arkamdaydı, ne arıyordu burada. Duydu mu yoksa. Hayır ya.
"Sen ne arıyorsun burada. Hem ne zamandır buradasın?"
Eli cebinde ensesini kaşıyarak. Muzipçe güldü.
"Bir süredir diyelim."
"İnsan bir ses verir dimi?"
"Soruma cevap ver ,soruma."
"N-ne sorusuymuş."
"Valiz meselesi."
"Sanane ya. Seni ilgilendiren bir mevzu yok."
"Öyle mi?"
"Öyle."
"İyi"
"Sende benim soruma cevap ver."
"Neymiş."
"Ne arıyorsun burada."
"Üzerimi değiştirmeye geldim."
"İyi değiştir."
Diyip yanından geçip gittim. Ah ece ahh ne hallere soktun beni. Ama ben ödetirim sana bunları telefonuma gelen mesajla cebimden çıkarıp mesaji açtım.
*BILINMEYEN NUMARA*
"AZ KALDI."
Yeter artık ,kim bu ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE AŞKI
General FictionInsan hayatı boyunca mutlu yasamak ister,sevdiği insanla yaşamak ister,doğru insanı bulmasını ister. peki ya buna izin verilmeden, dogru insanı bulamadan,hic beklemedidigi anda saçma sapan bir TÖRE yüzünden evlendirilirse nolur..