Okul biter bitmez hızlıca eve gidip çantamı bırakmış ve üstümü değişmiştim. Şu an tek başıma tribünde otururken fazla hızlı hareket ettiğimi anlamıştım.Koşarak eve gitmem biraz abartı olabilirdi.
Sahada sadece karşı takım vardı ve kendi hallerinde takılıyorlardı. Oturaklarda da çok az insan vardı. Oflayarak ellerimle yüzümü kapattım, bizim takımdan bile önce gelmiştim.
Saha yavaş yavaş dolarken erken gelmem bir işe yaramış hepimize en önden yer tutmuştum. Bu maçta diğer maçların aksine hiçbirimiz yiyecek getirmemiş ciddiyetle maçın başlamasını bekliyorduk.
Bizim oturduğumuz tarafta genellikle bizim okuldan kişiler vardı ve bizim okulun adını bağırıp duruyordu. Oyunculardan biri olsaydım bu ambiyans karşısında çok heyecanlanırdım.
Sonunda hakem başlama düdüğünü çaldığında biz de ayağa kalkıp bağırmaya başladık. Kitabın birinci bölümünde bana Beyza ile omuz omuza tezahürat yapacağımı söyleseler inanmazdım.
Kaybetmiştik, baya puan farkla. Karşı takım maç bittiğinde birbirlerine koşarak sevinçlerini yaşarken sıkıntıyla nefesimi verdim. Üzülmüştüm, kazansalardı kupayı Ceren kaldıracaktı ve onun bunu çok istediğini içten içe biliyordum.
Bizim takımdan herkes yere çökerken Ceren elindeki topla kalmıştı. Şu an çok fazla yanına gidip sarılmak istiyordum.
Beyza yanımda kollarını kendine sarmış sinirli bir şekilde sahaya bakarken Ulaş "Çok iyi oynuyorlardı" dedi.
Karşı takıma sırayla madalya takılırken dudaklarımı büzdüm. Bizimkilere de takacaklardı ama yine de birinci olmak başkaydı.
Gelen bağırma sesiyle kafamı sahanın sağ tarafına çevirdim, sevinen takımda durup dönmüştü. Ceren elindeki basketbol topunu Güneş'e fırlattı, top Güneş'in göğsüne çarpıp yere düşmüştü.
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Güneş Ceren'e doğru koşup üstüne atladı.
Onlar kavga ederken "Oha" diyen Beyza olmuştu.
Sahaya inebileceğimiz bir merdiven yoktu. Tek yapabildiğimiz uzaktan izlemekti.
Bizim okul takımından bir kaç kişi Güneş'i Ceren'in üstünden almıştı. Orada bir kalabalık oluşurken onları artık göremiyordum.
Ulaş "Böyle duracak mıyız?" diye sorduktan hemen sonra merdivenlere yönelmişti.
Ulaş'ın peşinden giderken içimden küfürler ediyordum. İkisi arasında bir sorun olduğunu biliyordum ama bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmemiştim.
Dışardan dolaşıp sahaya girdiğimizde ağzım şaşkınlıkla açıldı. Bizim takım kendi arasında kavga ediyor karşı takım ise ayırmaya çalışıyordu.
Ulaş aralarına dalarken Beyza da peşinden gitmişti. Ben de gidecekken Duru kolumdan tutup beni durdurmuştu.
"Bu kalabalık içinde bizi harcarlar" diyerek beni kenara çekti.
Bir köşede gittikçe büyüyen kavgayı izlerken verecek bir tepkim yoktu. Ceren ve Güneş'i göremiyordum zaten. Ulaş ile Beyza da aralarına girdiğinde kaybolmuştu.
Bizi sahadan dışarı çıkarmışlardı. Sadece oyuncular içerde kalmıştı. Banka oturup parmaklarımla alnımı ovdum, başım ağrımıştı.
Ulaş "Kavgayı Ceren başlattı" diyerek direk yere oturdu. Duru da onun yanına otururken bir yerinin acıyıp acımadığını sorup duruyordu.
Yüzü kızarmış saçları bozulmuştu. Beyza'nın da saçları ve kıyafetleri bozulmuştu. Kavgadan çıktıkları fazla belliydi.
Onlar konuşmaya devam ederken sıkıntıyla nefesimi verdim. Şu an düşündüğüm şey ne ceza alacakları değildi. Sevdiğim iki insanın o şekilde kavga etmesi canımı fazla acıtmıştı. İkisinin de şu an ne halde olduğunu bilmemem ise ayrı konuydu.
Sahanın etrafı boşalmış tek tük insan vardı. Onlar da muhtemelen bizim gibi arkadaşlarını bekliyordu. Oyunu kazanan takım ellerinde kupa ve madalyalar ile sahadan çıkmıştı, fazla mutlulardı. Konuştukları şey oyun değil sonrasında olan kavgaydı.
Yanımızdan geçerlerken "O kız nasıl vurdu ama? Manyaklar birbirine saldırdı arada biz gidiyorduk" gibi cümleler kurmuşlardı.
Sonunda bizim okulun takımından bir kaç kişi çıkmış, Güneş ve Ceren'i Turan hocanın azarladığını söylemişti.
Soyunma odasının kapısından baktığımda Ceren ve Güneş yan yana oturmuş Turan hoca bağırıyordu.
Ceren'in dudağı patlamış etrafı kandı, bir gözü ise kapalı duruyordu. Güneş'in ise yüze tamamen kanla kaplıydı. Duru beni geri çektiğinde elimle ağzımı kapattım.
"Güneş çok kötü olmuş"
Ulaş ve Beyza bana garip bir ifadeyle baktı. Onların düşündükleri Ceren olabilirdi ama Güneş daha kötü durumdaydı.
Turan hoca odadan sinirle çıktığında biz girdik. Ceren ayakta alnını duvara yaslamış dururken Güneş yüzünü kolları arasına gömmüştü.
Beyza direkt Ceren'e koşup yüzüne bakarken Duru Güneş'in önüne çöküp ona bakmıştı. Ben ise olduğum yerde kalmıştım.
İkisine de çok sinirliydim. Sürekli aralarındaki sorunun ne olduğunu sorup durmuştum ve geçiştirmişlerdi. En sonunda ise olanlar olmuştu.
Ulaş yanımda durup "Durduk yere en olmayacak yerde neden kavga ettiniz ki?" diye sordu.
Uzun süren sessizlikten sonra Güneş "Ayça yüzünden" diyince hepsi bana dönmüştü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız |gxg|
RandomBazen kendinizi o kadar çok inandırırsınız ki bazı şeylerin hayal olduğuna, asla gerçekleşmeyeceğine, imkansız olduğuna; imkanı bile olsa inanmışlığınız olacak olanı oldurtmaz.