"Sen neden bu kadar üzgünsün?" yanıma oturan Duru'ya omuz silktim.Bana sarılıp çenesini omuzuma koydu. "Ne oldu Ayça?"
"Ceren" diyip sustum.
Duru omuzumdan kafasını kaldırıp bana baktı. "Ne yaptı yine?"
"Beni görmezden geliyor. Sabah geldiğimde koridorda onu gördüm. Yanına gidip günaydın dedim ama o hiçbir şey demeden sınıfına girdi"
Kollarımı birbirine sarıp arkama yaslandım. Aslında çoktan bu hareketlerine alışmış olmam gerekti ama bazen ciddi manada moralimi çok bozuyordu. Bir hareketiyle beni göklere çıkartıyordu. Ardından başka bir hareketiyle beni yerin en dibine sokuyordu. İsteyerek bile bu kadarını yapamazdı.
"Üzerimde bu kadar çok etkisinin olmasından nefret ediyorum"
Gözümden akan yaşla gözlerimi kapattım. Artık ciddi bir şekilde sinirim bozulmuştu.
"Ceren normal bir insan değil Ayça. Bunu başından beri biliyorsun"
Kafamı salladım. Zaten benim onu sevmem de normal değildi.
"Hey, ne oldu?"
Gözlerimi açtığımda bize hızla gelen Güneş'i gördüm. Çantasını sırasına atıp sağ tarafımda durdu. "İyi misin? Neden ağlıyorsun?" gülerek göz yaşlarımı sildim.
"İyiyim, bir şey olduğu yok" ciddi bir ifadeyle yüzümü süzdü.
"Güneş öylesine ağladım" dediğimde Duru gülerken ayağa kalktım.
"Canım sıkılınca ağlıyorum ben"
Güneş'in elini tutup arkamdan sürükledim. "Hadi lavaboya gidelim. Şu an kesin bok gibi gözüküyorumdur"
Güneş'in yüzüme su fırlatmasıyla çığlık attım. "Ne yapıyorsun?" diye bağırmamla güldü.
"Yüzüne su fırlatıyorum Ayça, sen?"
Yüzümü silip sinirle ona baktım. Yüzüme su fırlatmak için tekrardan hamle yapmasıyla geri çekildim. Su boşa giderken avucuma hızla su doldurup yüzüne fırlattım. O yüzünü silerken güldüm. Musluğu kapattı. Ve ıslak elini üzerime sildi. Onu itmek için hamle yaptığımda bana doğru bir adım atıp sırtımı duvarla buluşturdu.
"Sen bana su atamazsın ama ben sana atabilirim Ayça"
Ellerimi tutup hareket etmemi engelledi.
"Manyağa bak. Sen atabilirmişmişsin, yavaş at lan. Sen hayırdır?" gülmesiyle ellerimi ellerinden kurtardım.
"Salak" diyerek omuzundan onu geri ittim.
"Hadi ağla" demesiyle koluna vurup "Sen ağla" dedim.
"Sese bak ya. Annen baban sana nasıl katlanıyor?" katlanamıyorlar.
Gözlüğümü çıkartıp eline aldı. "Sesim gayet güzel benim"
Gözlüğümü hırkasıyla silerken "Aynen, aynen. Çok güzel sesin" dedi.
Göz devirip aynaya baktım. Ben saçlarımı düzeltirken Güneş gözlüklerimi takıp aynadan kendine baktı. Yüz ifadesi yüzünden kahkaha attım.
Zilin çalmasıyla ofladım. Öğle arası boyunca kütüphanede en arkadaki masalardan birine oturmuş kitap okumuştum, müzik dinlemiştim. Çok bitkin hissediyordum. Eşyalarımı topladıktan sonra kütüphaneden çıkıp sınıfıma yöneldim.
Sınıfta yoğun bir gürültü vardı. Gülenler, bağırarak konuşanlar, şarkı söyleyen, dans eden kısaca her türlü insan vardı. Nefesimi bıkkınca dışarı verip sırama oturdum. Sıranın üzerindeki kırmızı kutuyla kaşlarımı çattım.
Kutuyu alıp açtım. İçinde bir sürü çikolata vardı. Ulaş'ın Duru'ya aldığını düşünüyordum ki kenardaki not kağıdında Ayça yazdığını gördüm. Not kağıdını çikolataların arasından çıkartıp baktım.
'Benim vermemdense böyle daha heyecanlı olur dedim. Çikolatanın mutlu edemeyeceği insan yoktur, Güneş'
Gülüp kutunun içindeki çikolatalara baktım. Her çikolatadan bir tane vardı. Yüzümdeki gülümsemeyle kağıdı bir kenara koyup çikolataları yemeye bir yerden başladım.
Güneş yanıma oturunca çikolatalardan birini ona uzattım. "Teşekkür ederim"
"Seni bu kadar mutlu edeceğini bilseydim daha önce yapardım"
Çikolatayı açıp yemeye başladığında hala da gülümseyerek ona bakıyordum.
"Öyle bakma" gülerek "Nasıl bakıyorum ki?" diye sormamla cevap vermedi.
"Daha önce hiç kimse benim için böyle bir şey yapmamıştı. Cidden teşekkür ederim"
"Fazla abartılacak bir şey değildi ama bundan sonra ara ara yapayım. Çünkü baya mutlu oldun"
İşaret parmağıyla burnumun ucuna dokunduktan sonra önüne döndü. Benim için abartılacak bir şeydi. Kimse üzgün olduğum için lavaboda benimle su savaşı yapmamıştı, gözlüklerimi silmemişti ve çikolata dolu bir kutu alıp sıramın üzerine bırakmamıştı. Ona doğru atılıp sıkıca sarıldım.
"Boğuluyorum, yavaş" gülerek kollarımı daha da sıkı bir hale getirdim.
"Bir çikolata yedirmedin" diye söylenerek kollarını bana sardı.
En arkadaki oturağa oturup gözlüğümü düzelttim. Güneş sahaya çıkınca direk oturaklara bakmıştı. Benimle göz göze gelince el sallamıştı ve ben de karşılık vermiştim.
Ceren sahaya çıkınca elindeki topu sektirerek sahanın ortasındaki yerini almıştı. Dediklerini duyuyordum ama anlamıyordum. İç çekip onu izledim. Elindeki topu sert bir şekilde Güneş'e fırlattı. Bir şeyler daha dedikten sonra sahadan çıktı. Hızlıca ayağa kalktım, nereye gittiğini merak ediyordum ve onunla konuşmak istiyordum.
Merdivenlerden inip sahanın içine düşünce kısa süreli herkesin bakışları beni bulmuştu. Ayağım takılmıştı ve yere yapışmıştım. Her zamanki halim, alışıktım.
Bana doğru gelenleri görünce ayağa kalkıp "İyiyim" demiştim. Konuşanları sallamadan Ceren'e yetişmek için koştum.
Sahadan çıkıp koridorda onu görünce "Hey" diye seslendim.
Durup bana döndüğünde ona yetiştim. Önünde durunca konuşamayıp derince nefes alıp verdim. Nefesim kesilmişti.
"Ne oldu?" diye sordu beni süzerken.
"B-ben de aynı soruyu sana soracaktım"
Anlamsızca bana baktı. Konuşmayıp biraz daha nefesimin düzelmesini bekledim. Koşmaya alışık değildim. Resmen tüm enerjim bitmişti.
"Sen birden gidince ne olduğunu merak ettim"
Düz bir ifadeyle bana bakmaya devam etti. En başa mı dönmüştük?
"Su almaya gidiyordum" tamam, dönmemiştik. En azından hala da cevap veriyordu.
Dizim acısını yeni yeni hissediyordum ve pek umrumda değildi. Arkasını dönüp yürümeye devam etti. Ve ben yine arkasından bakakaldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız |gxg|
AléatoireBazen kendinizi o kadar çok inandırırsınız ki bazı şeylerin hayal olduğuna, asla gerçekleşmeyeceğine, imkansız olduğuna; imkanı bile olsa inanmışlığınız olacak olanı oldurtmaz.