'22 (Güneş)

4.1K 359 333
                                    


Telefonumdan saate baktım. Gecenin on birinde Ceren'in beni parka çağırmasına anlam verememiştim.

Sokağın başında onu görmemle "Sonunda" diye bağırdım.

Gülümseyen yüzüm onun ciddiyeti karşısında tersine dönmüştü. Önümde durmasıyla "Bir şey mi oldu?" diye sordum.

"Kısa konuşucam Güneş" dedi en soğuk ses tonuyla.

Ceren'i ilk kez böyle görüyordum.

"Ayça'dan uzak duracaksın" anlamsızca ona baktım.

"Neden?" diye sormamla "Çünkü ben öyle istiyorum" dedi.

Güldüm. O benim ben de onun eşcinsel olduğunu biliyordum. Ceren'den başka cinsel yönelimimi bilen yoktu. Ben ona geçen günlerde Ayça'dan hoşlandığımı söylemiştim. O an bir tepki vermemişti. Şimdiki bu tavrı ise çok saçmaydı.

"Senin isteğine göre hareket etmiyorum. Hem bu tavır ne?"

Elini yakama atıp beni kendine doğru çekti. "Ne yapıyorsun?"

Elinden kurtulabilirdim ama kurtulmadım. O bana dik dik bakarken ben düz bir ifadeyle ona bakıyordum.

"Cidden arkadaşlığımız bu seviyeye mi geldi Ceren?"

Kaşlarını çatarken yakamı bıraktı. "Neden diretiyorsun?"

"Çünkü Ayça'ya hissettiklerim bir hoşlantıdan fazlası. Bana en başından bunu deseydin uzak dururdum Ceren. Ama sen kapalı bir kutusun. Neyi ne zaman diyip yapacağın belli değil. Sen istedin diye Ayça'dan uzak durmayacağım"

Gülümsedi, beni ciddiye almıyordu. "Daha onu sevdiğini kabul bile edemiyorsun Ceren"

"Bana karşı hiç şansın yok Güneş" demesiyle güldüm.

"Egoist ve bencil bir insansın" kafasını salladı, en azından kabul ediyordu.

"Dört yıldır aynı okuldasınız. Ayça ben sevince mi değere bindi?"

Omuzuma yumruk atmasıyla geriye doğru sendeledim. "Ben diyeceğimi dedim Güneş"

Gözlerini kısıp gülümsedikten sonra geldiği gibi gitti. O uzaklaştıktan sonra elimi vurduğu yere bastırıp inledim. Acımıştı, çok acımıştı.

"Güneş"

Arkama dönüp bana seslenene baktım. Ayça koşar adım bana doğru geliyordu.

"Sabahtan beri sesleniyorum, duymuyor musun?" diye sormasıyla kafamı hayır anlamında salladım.

"Günaydın"

"Günaydın"

Aynı anda konuşmamızla gülümsedi, fazla güzeldi. Yürümesiyle ona ayak uydurdum.

"Sen iyi misin?"

"Evet, neden sordun?" üzerimden Ceren'in geçmesi dışında gayet iyiydim.

"Sanki durgun gibisin"

"Galiba hasta olucam. Başım ağrıyor" dememle kolumu tutup beni durdurdu.

"Ağrı kesici vereyim mi?"

Kafamı hayır anlamında salladım. Ağrı kesici düşünceleri durduramadığı sürece işe yaramazdı. Elini alnıma koymasıyla gülümsedim.

"Ateşin yok, bu iyi bir şey"

Güldü. "Sanki bilmediğin bir şeymiş gibi ateşin olmamasının iyi bir şey olması"

Dediğini anlamamıştım. Gözlüğünü düzeltip öksürdü.

"Sen böyle durgun olunca garip hissediyorum. Eski Güneş olsana ya" dedikten sonra koluma vurdu.

Ceren'in yumruk attığı koluma vurduğu için yüzümü ekşittim. "Ay ne oldu?" diye sordu şaşkınca.

"Bi şey olmadı"

Bakışlarından inanmadığı belli oluyordu. İnanması için gülümsedim.

"Hadi geç kalıcaz Ayça"

Diğer kolumu omuzuna atıp onu yürütmeye başladım. Bunu ilk yaptığımda aşırı heycanlansam da artık bir rutin olarak yaptığım için kalbim alışmıştı.

"Güneş bu ani ruh değişimlerini neye borçlusun?" gülerek "Sana" dedim.

Ulaş ve Duru ortak soru çözerken Ayça elindeki notları okuyordu. Ben elimdeki kitapla Beyza ise elindeki telefonla bakışıyordu. Yarım saatten fazladır aramızda hiç konuşma olmamıştı.

"Kütüphanede telefonla oynamak yasak" Ceren Beyza'nın elindeki telefonu alıp Ayça'nın karşısına Duru'nun yanına oturmuştu.

Herkes uğraştığı şeyi bırakmış Ceren'e bakmıştı. Ben ise elimdeki kitabı istemsizce sıkmıştım.

"Nerdesin sen?" diye sordu Ulaş kafasını eğerek.

Sabah yoktu, yeni gelmiş olmalıydı.

"Kaç kere aradık niye açmıyorsun?" Beyza sağımda sinirle inlemişti.

"Babamın yanındaydım" kısa kesmişti, her zamanki gibi.

Masaya oturduğundan beri benimle hiç göz teması kurmamıştı. Beyza'nın telefonunu masaya bıraktı. Ayça'ya baktığımda notlarını okuduğunu gördüm.

"Omuzun nasıl oldu?" herkes önce Ceren'e sonra bana bakmıştı.

"Omuzuna ne oldu?" diye sordu Ayça.

"Antremanda top çarptı" dedim Ceren'e bakarak.

"Çok mu kötü?"

Duru'ya baktım. "Yok ya, fazla önemli değil"

Ceren masadaki telefonu parmağıyla çeviriyordu. Bana bakıp gülümseyerek "Sen bize lazımsın, dikkat et" dedi.

Sözlerinden ve yüzünden samimiyet akıyordu, evet.

Beyza Ceren'in elinden telefonunu alıp ona ters bir bakış attı. Duru ve Ulaş beraber soru çözmeye devam ederken Ayça garip bir şekilde Ceren'e bakıyordu. Ceren bakışlarını benden çekip Ayça'ya bakmaya başladı.

Birbirlerine bakmaları uzun sürünce kitabımı alıp ayağa kalktım ve sandalyeyi sertçe ittim. Kütüphanedeki çoğu kişi bana dönerken Duru, Beyza ve Ayça'nın seslenmesine aldırış etmeden kütüphaneden çıktım. Biraz daha orada otursaydım eğer Ceren'in yüzüne yumruk atardım.

Yanıma birinin oturduğunu hissetmemle kafamı sıradan kaldırdım. Gözümün önüne tutulan çikolata ile irkilip geri çekildim. Ayça'nın gülme sesiyle gülümsedim.

"Biri bana çikolatanın mutlu edemeyeceği insan yoktur demişti"

Bu, bu çok fazla hoşuma gitmişti.

"Sevmediğim çikolatayı almışsın" dememle bakışları şaşkın bir hal aldı ve çikolataya baktı.

"Cidden mi?" diye mırıldandı. Ben gülünce omuzuma vurdu, doğru omuzuma vurmuştu.

"Salak, al ve ye şunu"

Bana uzattığı çikolatayı aldım. "Fazla kibarsın Ayça"

Çikolatanın paketini açtım. Yarısını bölüp ona uzattım. "Fazla düşüncelisin Güneş, teşekkür ederim" diyerek ona uzattığım parçayı aldı.

"Rica ederim" dememle anlamsızca bana baktı.

"Senin de teşekkür etmen gerek"

Kısa süreli yüzünü inceleyip düşündüm. Doğru, çikolatayı alan oydu.

"Teşekkür ederim Ayça" gülerek çikolatadan bir ısırık aldım.

"Sen haklıymışsın. Çikolatanın mutlu edemeyeceği insan yokmuş" onu onaylamak adına kafamı salladım.

"Senin de mutlu edemeyeceğin insan yok" dememle birden öksürmeye başladı.

Sırtına vurup güldüm.

İmkansız |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin