41.BÖLÜM

24 3 22
                                    

Almina'dan

Bir abime baktım, birde elinde ki mektuba. En sonunda elime alıp okumaya başladaım.

Canım ikizim gerçekten yalan söylemek istemedim ama seni kaybetmekden çok korktum. Hoş şimdi de kaybettim ya. Ben gidiyorum. Nereye dersen ki bence merak etmessin. Emre'nin yanına. İkiz ben onu çok seviyorum. 6 yıllık ilişkimi atamıyorum ben onu bulup getireceğim. Kendin iyi bak. Bunları senin yüzüne söyleyip son kez sarılmak isterdim ama bujnu yapmaya yüzüm yok. Seni çok seviyorum kendine dikkat et. Emir ile çok mutlu ol.

"Gitmiş" dedi abim. Sesinde hüzün vardı ama benim içimde ufak bir üzüntü  kırıntısı dahi yok.

"Ne yapabilirim? Bende ihanetin affı yok. Bunu en iyi o biliyor. Ben gideyimde valizimi toplayayım." onları dinlemeden hızlı bir şekilde merdivenlerden çıkıp, odama girdim. Uzun ve kalın şeyler seçmeye özen göstererek 2 günlük bir valiz hazırladım. Zaten kaç gündür arabamı kullanamıyordum özlemişim. Herşeyi kontrol ettiğimde, telefonumu çantama atıp, aşağıya indim. Hem abimin hemde Alaz'ı öpüp

"Biz arkadaşlarla dağ evine gideceğiz, pazartesi burda olurum ona göre"

"Kendine dikkat et" abimi bir kere daha öpüp arabama yol aldım. Arabaya bindiğimde telefonu çıkarım, Meriç'e çatı katının Emir ve benim olduğunu ve eğer geldiğimde kapılmış olursa sırlarını herkese anlatırım diye mesaj attım. Çünkü oranın çatı katı süper. Oda' Tamam başımın belası" diye mesaj attı. Emir'i meraklandırmamak için aradım. 1 çalışta açtı. Beni bekliyormuş demek.

"Canım" diyerek konuşmayı başladım.

"İyi misin? Çıktın mı yola?"

"Evet iyiyim. Yeni çıktım. Bizim odamız çatı katı. Ayarlattım."

"Allah bilir yine ne yaptın"

"Meslek sırrı. O çatı katında ki terası onlara bırakamızdım."

"Immm demek gittin?"

"Arada İstanbula geldiğimde, sığınak yerimdi"

"Anladım canım görüşürüz."

"Görüşürüz" diyerek aramayı sonlandırdım. Seviyorum onu hemde çok. Kelimeler kiyafetsiz kalıyor benim sevgimin yanımda.

3 saat geçti allahım nerede bu ev? Ben hep geliyorum derken ileride evi gördüğümde büyük bir oh çektim. Aramı diğerlerinin olduğu kısma parkedip kapıyı açtım. Tabi ki yedek anahtar var ne sanıyordunuz? Salonda kimse yoktu. Odalarındalar herhal. Bende hemen çatı katına çıktım. Kapıyı açtığımda Emir yarı çıplak yatakda uzanıyordu. Bunun niye kazağı yok. Aptal hasta olucak. Birde benim gibi hasta olduğunda tam oluyor. Kapıyı sessizce kapattım çünkü saat 10 belki uyuyorlardır. Ona ilerleyerek

"Aptal" benı gördüğünde sırtını başlığa yasladı. Ve telefonu yatağa bıraktı.

"Senin kazağın nerede?"

"Valla giymek istemedim" çantamı ve valizi yere koyup, onun valizinden kazak seçtim. Çünkü burası çok soğuk. Hatta yapmur yağıyor ve bende kara dönüşücek gibi.

"Al ve bunu giy. Hastalığını en iyi sen biliyorsun" elimde ki kazağı ona uzattım.

"Yoo bilmiyorum. Bu sefer bana bakıcak olan kişi sensin."

"Emir hadi sevgilim giy şunu."

"Sen giydirirsen neden olmasın" hayır yani yüzünde ki o sırıtışın bir adı var mı. Büyükçe oflayıp kazağı ona giydirdim.

"Bak böyle daha iyi sevgilim"

"Ne yani karın kaslarımı sevmiyor muydun?" hem çocukça hemde tek kaşını kaldırarak söylediği şeye sessizce kahka atıp, yatağın diğer tarafına uzandım. Oda yanıma gelip uzandı.

PAPATYAM {Tamamlandı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin