"Hitler bizimle gurur duyacak!"
"Südet tamamen bizimdir dostlar. Yaşa Führer!"
"Yaşa Führer!"
Alman askerleri parçalanmış şehrin içinde tur atıyorlardı. Çekoslavaklar mart ayından beri olabildiğince topraklarını savunmuşlardı ancak Alman ordusu karşısında bu savunma sadece daha fazla kayıp vermelerine sebep oldu. Eylül ayına girdiklerinde bölge artık düşüyordu. Askerler birliklerinin bulunduğu yere geldiler. Ordu generali askerlerini tebrik ediyordu. Çek başkanı Almanların tüm taleplerini kabul etmeye hazır olduğunu bildirmişti. Südet Çekoslavak Cumhuriyeti için önemli bir bölgeydi ve artık Führer'e aitti. Alman ordusu sağ olsun!
"Harry, çok sessizsin. Büyük bir zafer kazandık."
Harry Styles, Nazi ordusunun değerli teğmeni. Babası general olunca rahat bir şekilde bu rütbeye yükselebilmişti. Kendisi gibi teğmen olan arkadaşı Leon'a baktı.
"Evet, ne büyük zafer! Yüzbinlerce masum insan katlettik, evlerini aldık onlardan ama sorun değil çünkü Südet artık Führer'in!"
Leon kaşlarını çatarak arkadaşına baktı. Onu kolundan sertçe tutup daha az insanın olduğu bir yere götürdü.
"Sen kafayı mı yedin?! Sakın kalabalıkta böyle konuşayım deme bir daha Harry. Babana falan bakmazlar seni öldürürler."
Harry sinirle kolunu arkadaşından kurtardı.
"Öldürsünler! Bıktım artık. Anlıyor musun?"
"Okuduğun kitaplar kafanı karıştırıyor senin. Askerliğine odaklansan iyi edersin."
Leon Harry'e söz hakkı vermeden hızlı adımlarla uzaklaştı. Harry arkadaşı gittikten sonra bulunduğu yere çöktü. Uzaktan zafer kutlaması yapan insanları izledi. Kafasını yana çevirince parçalanmış bir şehir görebiliyordu. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar, genç askerler... Hem onlardan hem de kendi ırkından çok fazla insan ölmüştü. Birde Hitler'in uyguladığı faşist politika vardı tabii. Harry onun için bu asker üniformasını giymekten, cephelerde savaşmaktan nefret ediyordu ama babasını hayal kırıklığına uğratamazdı. Babası onun asker olmasını mı istiyordu? O zaman olacaktı. En güçlüsü en acımasızı. Olmak zorundaydı.
Babası Hitler'in yanında bulunan sayılı generallerden biriydi. Çok başarılı bir askerdi. I Dünya Savaşı'ndaki başarıları onu şuanki konumuna getirmişti. Hitler'e hayrandı. Öl dese ölür, oğlunu öldür dese öldürürdü. Oğlundan da aynı şeyi beklerdi. Eğer Hitler öl derse o zaman Harry ölecekti. Oturduğu yerde bir süre kafasını dinledikten sonra tekrar askerlerin yanına döndü. Asık suratı dışarıdan çok belli oluyordu. Leon dışında başka biri fark ederse bu feci bir şey olurdu. Kalabalığın arasına girdi. Güldü. Çok fazla bira içti. Hep beraber bağırdılar. "Yaşa Hitler!"
***
"Bu ne rezalet? NE REZALET?!"
Az önce Albay'a bir haber gelmişti. Südet için yapılacak konferansa İngiltere ve Fransa da katılacaktı. Hem de iki müttefik olarak.
"Gözümüzü korkutmaya çalışıyor adiler!"
Konferans Münih'de olacaktı. Alman ordusu yavaş yavaş evlerine dönmek için hazırlanıyorlardı. Harry hariç. Harry bizzat kendisi az önce gelmiş olan haber İngilizce olduğu için Albay'a çevirmişti.
"Merak etmeyin Albay. Değişen hiçbir şey olmayacak. Südet bizim."
"Ya savaşın seyri?"
"Alman ordusunu hangi müttefik devletler korkutabilir ki albay? Ayrıca İtalya ve Japonya gibi iki büyük devlet de bizimle aynı politikadalar. Tek başımıza değiliz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLDAT
RomanceHarry Nazi ordusunda Teğmen Louis İngiliz ordusunda Albay II. Dünya Savaşı bu iki düşman askeri bir araya getiriyor