Ufak bir kesit paylaşmak istedim. En kısa zamanda yeni bölümü yayınlayacağım...
*******************
'' Beyefendi hiç yakışıyor mu küçücük çocuklara, yılanların kötü hayvan olduğunu söylemek?'' dedi ağzını yaya yaya.
Gel de bir tane yapıştırma!
'' Allah'ın yarattığı yılanın şüphesiz aleme bir faydası var ama içimdeki iki ayaklı yılanların zararını tartışmaya gerek yok.'' Sesim düşündüğümden de sert çıkmıştı. Sözlerime bozulduğu belliydi.
Şimdi senin suratını da bozardım da!
Gül'ün yanında oturan kız elini kaldırdı ve sallamaya başladı. Öğretmeni söz hakkı verince heyecanla konuştu.
'' Ali ağabey, bizde kurt olabilir miyiz?'' Sorusu kaçan keyfimi yerine getirmeye yeterdi.
'' Neden olmasın!''
'' Kızlarda asker olabilir mi?'' diye sordu ardından. Kafamı salladım onay verdiğimi belli etmek için.
'' Kızlar ne isterlerse onu olabilirler. Önemli olan kendine güvenmek.'' dedim ve göz kırptım. Bu seferde Onur elini kaldırdı.
'' Asker olmak için ne yapmalıyız?'' Sorusunun ardından hepsi pür dikkat bana bakmaya başladı.
'' Öncelikle vakitli yatmalısın. Beslenmenize dikkat edip, sporda yapmalısınız. Şu anlık bunlar size yeter.''
Birkaç sorunun ardından Gül'ün yanına geri oturdum. Sıra iki ayaklı yılandaydı.
'' Merhaba çocuklar, ben Serdar Poyraz. Araba ticareti yaptığım bir şirketim var. Ayrıca da...'' dedi ve ellerini cebine soktu. Gözlerimizi hizaladı ve gevşekçe konuştu.
'' Tüm hayvanları severim, yılanlarda dahil.''
Ulan bende seni sevmek isterdim ama nasıl! Bir bilsen!
Gül keyifsizce mırıldandı. '' İki ayaklı yılanlar hariç bizde bütün hayvanları severiz.'' Mırıldanması gülümsetmişti.
'' Araba ticareti yapıyorsunuz demek!'' diye konuya dahil oldum. Benim gibi Onur'un dayısı da bu adamdan hoşlanmıyordu. Bunu memnuniyetsiz yüz ifadesinden anlayabiliyordum.
'' Araba ticareti demeyelim biz ona!'' diye tersledi Serkan. Kafamı ona çevirdiğimde kızgın gözleriyle karşısındaki adama bakıyordu.
'' Kendi kendinize konuşmayın beyler.'' diye uyardı Öğretmen. Çocuklar birkaç soru sormuş ardından birkaç veli daha konuşma yapmış ve tanıtımlar bitmişti.
'' Geldiğiniz için çok teşekkür ederiz. Bu bizler için oldukça verimli bir etkinlik oldu. Çocuklar ailelerinizle dönebilirsiniz. İyi günler.'' dedi ve eşyalarını toplamaya başladı öğretmeni.
Onur ve bana soru soran küçük kızla köşede oturan Gül'e baktım. Göz göze gelince yanıma çağırdım. Koşarak geldi.
'' Ne yapmak istersin ufaklık?'' dedim saçlarını okşarken.
'' Ali!'' diye seslendi Onur'un elinden tutan Serkan. Gözlerimi Gül'ün üzerinden çektim ve ona baktım.
'' Onur'u oyun parkına götüreceğim. Gül ile gelmek ister misiniz?'' diye sordu. Oyun parkı ve Onur'u duyan Gül hızla bana döndü ve kafasını salladı.
Onu kırmak istemiyordum hem Serkan'ın şu Serdar hakkında bir şeyler bildiğinden emindim.
'' Tamam o zaman.'' dedim ve oturduğum yerden ayaklandım. Gül'ün elinden tutup sınıftan çıkarken köşede bana bakan Serdar'a döndüm.
'' Tanıştığımıza memnun oldum Yiğit Ali.'' dedi ve sinir bozucu bir şekilde gülümsedi. İt herif!
Gül'ü biraz uzaklaştırdım ve Serdar'a doğru eğildim. '' Bilirsin Kurtların iki ayaklı yılanlarla tanışıklığı olmaz.''
Geri çekilirken bu sefer benim yüzümde sinir bozucu bir sırıtış vardı. Kendini toparladı ve konuşmaya devam etti.
'' Gül ile geçirdiğiniz zamana özen gösterin. Ne de olsa kısa bir zaman sonra ellerinizden kayıp gidecek.''
'' Acıyor...'' Gül'ün kısık çıkan sesiyle yüzümü ona çevirdim. '' Ali ağabey, elim acıyor.''
Elini sıktığımın farkında bile değildim. Hemen gevşettim ve ovalamaya başladım ufak ellerini.
'' Beni Onurun yanında bekler misin?'' Kafasını salladı ve uzaklaştı. Onun gitmesinin ardından derin bir nefes aldım. '' Umut, istersen arkadaşlarının yanına git.'' dedim gülümseyerek.
Önce babasına baktı ardında sınıfın bir köşesinde oyuncaklarla oynayan arkadaşlarının yanına gitti.
'' Neyine güveniyorsun lan!'' diye tısladım.
'' Bilmem, neye güvenmemi istersin asker?'' dedi. Çocuklara güven sen it herif!
'' Ondan uzak dur! Bu ilk ve son uyarım!'' dedim ona yaklaşırken.
'' Neden bunu yapayım? Bu süreçten sonra sık sık görüşeceğimizi düşünüyorum hatta!''
'' Gözünü oyarsam, bacaklarını koparırsam, görüşecek bir bedenin kalmaz biliyorsun değil mi?''
Kafasını sağa sola salladı. '' Asker bence sizin sorununuz bu. Her şeyi şiddetle çözmeye çalışıyorsunuz. Hayır hayır...'' dedi ve ellerini pantolonun ceplerine soktu.
'' Böyle olmaz sevgili Türk. Canın yanar!''
O kadar yüksek sesle çıktı ki kahkaham tüm çocuklar ve ailelerinin gözleri bize döndü. Dibine kadar yaklaştım. Korktuğunu değişen nefes seslerinden anlayabiliyordum.
'' Demek canım yanar!'' dedim ve karın boşluğuna güçlü bir yumruk geçirdim. Ardından bir tane daha ve bir tane daha...
İki büklüm kaldığı sırada kulağına eğildim. '' Piç kurusu! Sabrımı daha fazla sınama ben sakin bir adam değilim. Benim sinirli halimi bilirsin. 2011- Sınır, tanıdık geliyor mu sana!'' diye tısladım. Bir yumruk daha geçirdim ve dizlerinin üzerine çöktü.
'' Senin gibi piçlerin yapabileceği tek şey bize spor yaptırmak olur. Kendine fazla güvenme balon gibi sönersin. Uyarımı dikkate al ya da alma. Her türlü ağzına sıçacağım senin. '' dedim ve ondan uzaklaşıp sınıftan çıktım.
***************
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YİĞİTHAN
Teen FictionYİĞİT ALİ DEMİRHAN/ HAZEL BADE SONAY * Adını Türk Silahlı Kuvvetlerine altın harflerle yazdırmış bir yüzbaşı. Yaşadığı saldırı sonucu her şeyini kaybetmiş biri. * Arkadaşlarının emanetine sahip çıkmaya ant içmiş bir kadın. Doktor olmasının yanında B...