29

795 77 53
                                    

"Sen gitmedin mi?" Tony kapı sesiyle yukarı çıkmıştı, Bucky'nin geldiğini düşünmüştü ama Steve'i karşısına görünce memnun olduğunu inkar edemezdi. "Anneni bırakırken gittin sandım"

"Hayır... kalmak istedim..." bavulunu kenara koyup ona yürüdü. "Kulağa bencil mi geliyor?"

"Özgür geliyor" Tony o yaklaşınca aralarındaki boy farkı yüzünden başını biraz kaldırmak zorunda kalmıştı. "Beniml- Bizimle gelecek misin?"

"Bilmiyorum."

Steve onun dibinde olmasına rağmen ayaklarını biraz daha ileri sürdü. Tony, kişisel mesafesinin çoktan aşıldığını biliyordu, başını yana eğip onun dudağını hafifçe öptü. Steve bunu istediği şekilde görmemişti, onu tutup öpüşünü derinleştirdi. Tony, merdivenin trabzanına çarpınca sol eliyl trabzana tutunup diğerini onun koluna koymuştu. Steve beline sarıldı.

Tony geriye doğru bir adım atınca merdivene denk gelip basamağı çıkmış ve ayrılmıştı Steve'den.

"Yukarı çıkacağım" Tony onun haddinden fazla düzgün saçlarını tersine karıştırdığında Steve çoktan peşine düşmüştü.

Tony onun odasının kapısını açtı, odası boştu. Kalan bütün eşyaları düzgünce yerlerine bırakılmıştı.

Arkasını dönüp Steve'in kravatını çıkardı, pek seviyor sayılmazdı. Haki rengine karşı olumlu hisleri yoktu o yüzden Steve'i üniformasından kurtarmayı dert etmezdi.

Steve geriye bir adım çekilip üstündeki ceketin kemerini açtı ve çıkarıp masasının üstüne bıraktı. Gerçekten o kadar kat kat bir üniforma giyiyordu ki Tony ilk kez nasıl nefes aldığını merak ediyordu.

"Beni böyle izleyecek misin?" Steve mırıldanıp gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı.

"Evet, keyifli" Tony kısaca cevaplayınca Steve gülüp son düğmesini de açtı ve gömleğini ceketinin üstüne koydu. Masasının çekmecesini açıp eliyle kağıtların arasını yoklamış, yuvarlak kutuyu eline almıştı. Tony de üstünü çıkarıp ona uzanmış ve tekrar öpmeye başlamıştı. Steve elini onun omzundan boyununa doğru sürükleyip kendine çekti. Sanki kendisine koyulan bütün yasakları bir anda cignemekten keyif alıyor gibiydi.

Tony'i yatağa düşürüp kollarını onun başının iki yanına koymuştu, dirseklerinden güç alarak duruyordu üstünde. Onu öpmeyi bırakıp yüzüne bakmış ve parmaklarını onun dudaklarında gezdirmişti. Sonrasında parmaklarını dudağından boynuna kaydırdı, göğüs kafesinden aşağı indirdi ve pantolonunun düğmesini açtı. Parmakları bu sefer kumaşı çıkarmak için kıpırdanıyordu.

Kollarından güç alıp kendini yataktan iterek kaldırdı ve kendi pantolonunu da çıkardıktan sonra tekrar yatağa tırmandı.

"Hayatımın en salakça hareketi..." Tony itiraf etmişti onun sarı saçlarıyla oynarken.

"Muhtemelen. Yani biliyorsun çocuklarınaanlatmadan önce hala vazgeçme şansın var" Steve gülüp dudağının kenarını öpmüştü. "Beni incitir, ama var." Vücudunu onunkine bastırıp tekrar tekrar öptüğünde Tony boğukça inlemişti. Dizleri üstüne kalkıp avucunda sıktığı kutunun kapağını çevirdi. Parmaklarını kreme bulamıştı, elini onun bacaklarının arasına indirirken kalbi ağzında atıyordu. Parmağını onun girişine sürtüp hafifçe içeri ittirirken Tony'nin yüzünü izliyordu.

"Kes Steve, kırılmam." Tony tek elini yüzüne kapatıp söylemişti ona. Steve huysuzluğundan keyiflenip parmağında kalan kremi kendine sürdü. Eliyle erkekliğini onun girişine sürtüyordu. Kendini yavaş hareketlerle onun içine itti. Tony'nin Steve'in kolunu tutan eli sıkılaşırken, inleyerek başını geriye atmıştı. Steve onu incitmek niyetinde değildi, hareketleri temkinliydi ama onun inleyişlerini duymak istiyordu. Ona biraz süre tanıdıktan sonra kendini geriye çekip tekrar öne ittirmişti.

Tony o hareket ettikçe ciğerine aldığı nefesi vermekte güçlük çekiyordu. Ses çıkarmak istemiyordu ama inlemeleri sanki onun bilinci dışında dudaklarından dökülüyor gibiydi. Steve kendini her itişinde neredeyse ağlayacak gibi hissediyordu ama bunun acıyla alakalı olmadığından emindi. Her şey sadece çok... olması gerektiği gibiydi.

Steve hareket etmeyi kesmeden boştaki elini onun erkekliğine çıkardı, bunu tam vaktinde yapmış olacak ki Tony öncekinden daha muhtaç bir mırıltıyla onaylanmıştı onu. Eliyle onu okşayıp kendi ritminde ovmaya başladığında Tony elinin altındaki yorganı avuçlamıştı.

"Daha hızlı..."

Steve'in dudağının kenarı kıvrıldı ve onu can kulağıyla dinleyerek dediğini yaptı. Tony çok hızlı nefes alıyordu, bunu izlemek yüzbaşıya keyif vermişti. Onu getirdiği bu nokta çok hoşuna gidiyordu.

Tony'nin inlemeleri sıklaşırken Steve de sona geldiğini hissediyordu. Bir süre daha devam etti, Tony eline geldikten saniyeler sonra Steve de boşalmıştı.

Steve iki elini de yatağa sabitleyerek bekledi, kolları titriyordu ve bir an tek koluyla kendini tutamayacağını fark edebilmişti.

Ikisinin de toparlanması birkaç dakikalarını aldı. Sonrasında Steve doğrulup camı açmış ve banyoya gideceğini söylemiş, Tony ise ondan su isteyerek yorganı ucundan yakalayıp sarılmıştı. Eksi beş derecede camı açması şartmış gibi...

Steve ellerini yıkadıktan sonra sadece pantolonunu giyerek aşağı inmişti, mutfağın kapısından girmek üzereydi ki gözleri salondaki siluetle buluşmak gibi bir hataya düştü.

Işığa yakalanmış tavşan gibi Bucky'e bakıyordu ve teğmen... kahkaha atmamak için gerçekten, gerçekten zor duruyordu.

"Ne zaman geldin sen?" fısıldamıştı, mümkünse ondan da aynı nezaketi bekliyordu.

"Şey sırasında... ah steve... ah tony?"

Steve gözlerini büyüterek baktı ona. Bucky gerçekten gülecekti, kendini tutmaktan göğüs kafesi acımaya başlamıştı.

Steve onu yakasından yakalayıp kapıya iteklediğinde kendini tutamayıp gülmeye başladı, Steve'i o kadar şey düşünemiyordu ki... erotik.

"Hemen çık evimden. Hemen." Steve kapıyı açıp Bucky'i soğukta dışarıya pişman olmadan attı. Sonra sakince mutfağa girmiş, aynı sakinlikte su doldurmuş ve hiçbir şey olmamış gibi yukarıya çıkmıştı.

Memoirs of Holocaust | Stony AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin