1

2.7K 160 56
                                    

Holokost, ikinci dünya savaşı döneminin belki de en yıkıcı olaylarından birisidir. Binlerce masumun öldürüldüğü bu soykırım, kör milliyetçiliğin de tarihteki en büyük izidir. Naziler; hasta-sağlıklı, zengin-fakir, yaşlı-genç demeden bütün Avrupa Yahudilerini yok etmeyi düşlemişlerdir. Buna göre hayatta kalması gereken, üstün alman ırkıdır.

Bu düşünceye dayanarak ikinci dünya savaşı yıllarında Yahudiler, toplama kamplarında akla hayale sığmayacak kadar farklı şekillerde ölüme mahkum edilmiştir. Avrupalı Yahudilerin neredeyse üçte ikisi bu süreçte katledilmiştir.

"Merak etme, bir gün son bulacak"

Tony, aralık perdeden, dışarıdaki duvara yazılan 'En iyi Yahudi ölü olandır' cümlesine bakarken dik duruşunu bozmayarak ağabeyini onayladı. Sokaktan geçenler, bu yazıları artık olağan karşılamaya başlamış, görmezden gelmeye alışmışlardı. Zaten tepki gösterecek insanlar Yahudilerden başkası değildi, onlar da ölme ihtimallerini düşürmek için dışarıya çıkmamayı seçiyorlardı.

Perdeyi, bunun hemen ardından hışımla çekmiş ve Stephen'a, yüzünde düz bir ifadeyle dönmüştü Tony. "Elbette bulacak"

İki kardeş birbirlerine bakarken, söyledikleri şeylerin gerçekler değil, olmasını diledikleri şeyler olduğunu biliyorlardı. Stephen iş çıkışlarında dansa gittiği günleri neredeyse hayal meyal hatırlıyordu, kardeşleri Arno kendini öldürene kadar olayların bu kadar ciddileşeceğini tahmin edemezlerdi. Ikisi de bunu dillendirmeyip salondan ayrıldıklarında Stephen postayı almak için apartmanın alt katına inmiş, Tony de annesini yoklamak adına mutfağa yürümüştü.

"Işte en sevdiğim kadın..."

"Bana her böyle dediğinde torun hayallerimi yok ediyorsun genç adam" Maria gülümseyerek Tony'nin şakağını öpmüş ve elindeki tabağı masaya bırakmıştı.

"Babamdan" Stephen zarflarda göz gezdirirken, Howard'dan gelmiş olan haki yeşili zarfı Tony'e uzattı. Howard iş için gitmeden önce aralarında anlaşmışlardı, buna göre haki rengi zarflar Tony'eydi. Lâcivert olanlar Stephen'a ve beyazlar da annelerine...

Tony'e pek zarf gelmezdi, Howard genelde önemli meseleleri ona yollardı, ailede olayları en sakin şekilde çözen küçük oğluydu çünkü. Haki renkli zarflar da tuhaf bir şekilde en az denetlenenlerdi.

"Hemen geleceğim" Tony masaya daha oturamadan mutfaktan çıkıp salona yürümüştü. Maria tedirgin bakışlarını gizleyemeden büyük oğluna baktığında Stephen, ümitsizliğe düşmemek adına gözlerini ondan kaçırıp gazete parçasına çevirdi. Sanki gazetede daha ümit verici haberler varmış gibi...

Tony, ikisi masaya geçtikten sadece on dakika sonra yanlarına oturmuş ve Stephen'ın ona uzattığı ekmeği hızlıca almıştı. Stephen, onunla geçirdiği uzun yıllar yüzünden sağ gözündeki seğirmenin, hayra alamet olmadığını adı gibi biliyordu. Genç olan elindeki ekmeğe bir süre bakıp, bıçağı bıkkınlıkla tabağa geri koymuştu.

"Ne olmuş Tony?" Maria çatalını yavaşça masaya bırakınca, Tony başını ona çevirmeden göz ucuyla bakmıştı. "Almanların babam kadar iyi bir mühendisleri yokmuş, o yüzden onu dert etmememizi yazmış. Başına bir şey gelmeyecek, ona ihtiyaçları var."

Stephen, mektupta yazanın bundan çok daha fazlası olduğunu biliyordu, bunun konuşmasını da sakladıkları içkileri akşam ayazında içerken yapacaktı.

"Işe gidiyorum" Tony yemeye tenezzül etmediği ekmeği bırakıp ayağa kalktığında, sanki sabit durmakta güçlük çekiyor gibi hızlı hareket ediyordu. "Tabi hala yerinde duruyorsa"

Memoirs of Holocaust | Stony AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin