7

771 97 35
                                    

Merhaba, yorumlara gözüm doymuyor... sevgilerimle..

Bucky, dördü gösteren altın saatine bakıp kolunu indirdi ve kapıyı tekrardan tıkladı. Steve bu saatte eve girmişti, geç olmasının yanı sıra tuvalete kapanmıştı. Bucky yaklaşık on dakikadır kapının önünde olduğunu düşününce, 'acaba kırsam mı?' fikrini daha da benimsedi.

"Mideni mi bozdun yoksa ayyaşlık mı ettin?" Ikisinin arası, tren garından beri bozuktu, Bucky'nin ona, o günden beri ettiği üçüncü ya da dördüncü cümle olmalıydı bu.

Steve oturduğu zeminde oldukça boktan duruyordu. Tek eli klozeti sıkıca tutmuş diğeriyse yumruk şeklinde alnına dayanmıştı. Ordudaki üstlerin davet ettiği yemekten geliyordu, hayal ettiğinden çok farklı olan bir yemekten... hayalinde, artık daha ön bir pozisyonda görev almak varken...

Steve artık bunun gerçekleşeceğine pek inanmıyordu.

Kapının kilidini, oturduğu yerden kalkmadan çevirmeye çalışınca birkaç saniye boşuna uğraşmış, nihayetinde zor da olsa başarmıştı. Böylece Bucky'nin endişeli bakışları ona sabitlenme fırsatını yakaladı.

"Oysa miden torba gibidir senin" Bucky onun yanına çöküp ateşine bakarken Steve mırıldandı.

"Gey..."

Bucky'nin bir an boşluğuna gelmişti Steve'in şakası.  Dudakları arasından kaçan kahkahayla beraber Bucky'nin de kıçı zeminle buluşmuştu. "Piç herif..." kapıyı itip sırtını kapıya dayadı. "Gey olsam nefret mi edecektin benden?"

Steve'in yüzü ciddileşince birden şaka olduğunu anlamadığını düşündü Bucky. Anlamamış olamazdı herhalde, dimi?

"Hayır... etmeyecektim."

"Gey" bu sefer Bucky etiketlemişti onu. Steve işaret parmağıyla dudağının kenarını kaşırken gülümsedi. En azından ikisi, samimi duruyordu artık.

"Yemek beklediğin gibi gitmedi, değil mi?"

Sarışın olan gerçekliğe geri dönmek zorundaydı şimdi. Oysa, mesaisi başlayana kadar sanki alakası yokmuş gibi davranmaya niyetlenmişti. "Pek gitmedi..."

"Neyse ki burayı sevmeye başladım... Münih'in kalabalığını hiç sevmem zaten"

"Beni Binbaşı'nın yeğenine yakıştırdılar, meğer onunla tanışmaya gitmişim" Steve sinirden ağlamaya başlayınca Bucky'nin kanı çekildi. Ağlama seviyesine geleceğini düşünmemişti, şimdi de eli ayağına dolanıyordu. Arkadaşı mesleğinin iç yüzünün böyle olduğuna sinirlenmiş olmalıydı.

Keşke olayın iç yüzü bu olsaydı...

Steve'in tanıştığı kadın, güzel ve akıllıydı. Inkar edilemeyecek kadar harika biriydi... Steve onda iyi bir izlenim bırakmak istemişti, onunla biraz içip, bir centilmen gibi onu evine bırakmıştı. Kadın da onu öperek bunun karşılığını vermek istemiş olacak ki...

Steve hatırladıkça midesi kalkıyordu. Kafayı yemek üzereydi, sadece normal olmak istiyordu oysa.

"Kimse yok diye bu seferlik bana sarılmana izin vereceğim" Bucky sol kolunu onun omzuna dolayıp sağ eliyle dizinde ritim tuttu. "Koca bebek seni"

"Siktir oradan" Steve burnunu çekerek söyleyince olduğundan da komik görünmüştü Bucky'e. Komik olan ağlaması değildi elbet. Erleri korkudan titreten adamın, özünde köpek yavrusundan farksız oluşuydu. Bucky, bu patlama anını zaten beklemekteydi, geç bile kaldığını düşünüyordu.

Yaklaşık bir saat... Ikisi, uzun süreden sonra ilk kez havadan sudan konuşmaya başlamıştı ki, ikisini de oldukça huzursuzlandiran bi şey oldu,

Memoirs of Holocaust | Stony AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin