24

775 86 62
                                    

Tony son öksürükte artık dik bakışlarını çekmekle uğraşmamıştı. Kömür yakmak konusunda bir fikri var mıydı ki?

Steve sıkıntıdan evi turlarken birden yemeğe barbekü hazırlama girişiminde bulununca Tony altından kalkar sanmıştı ama şimdi sadece can çekişen kömürlerin dumanında öksüren yüzbaşıyı izliyordu. Gözlerini devirerek fırçayı ileri geri sürttü ahşabın üzerinde. Yerinde durup can çekişmesine izin verecekti.

"Sakın Anna." Kadın, yardıma gidecekken durdurmuştu onu da. "Yenilgisinin tadını çıkarmak istiyorum"

"Yardım etsen olmaz mı?" Anna yumuşak sesiyle sormuştu Tony'e ama Tony omuz silkti.

"Gelip rica ederse neden olmasın?"

"Kendini yakacak" Anna huzursuzdu. Sahi ya, yüzbaşı onu eve almak dışında ne yapmıştı da böyle yumuşaktı ona karşı?

Tony yerinden kıpırdamayıp ellerini sildi, önündeki eserine bakıyordu. Kuruduğunda yeni yapılmış gibi duracaktı.

"Sana bakıyor"

"Ha?"

Anna, Steve'e bakarken söylemişti ama Tony anlamayınca ona dönerek tekrarladı sözünü.

"Yüzbaşı, sana bakıyor. Bence gitmelisin"

"Bakmakla çağırmak aynı şey değildir Anna,"

"Öyledir Tony. Sadece bu evde değil, bu insanlarla değil. Git hadi"

Tony onun endişesi yüzünden yerinden doğrulup elindeki bezi kenara bıraktı ve varandanın merdivenini inip çimenler üzerinde onun yanına yürüdü. Steve son bir çabayla kömürlere üfleyip gözlerini devirmişti.

"Çekil de sana mekanik öğreteyim" onu iteklediğinde Steve ses bile çıkaramamıştı. Tony yanamamış kömürleri kenara alıp kuru dalları dikkatle zemine koyduktan sonra, kömürleri etrafına dizdi. Kenarlara da bir iki tane dal sıkıştırmıştı. Steve öğrenci gibi izliyordu kenarda.

"Çakmağını ver"

"İstemiyorum"

Tony anlayamamıştı gerçekten. "Ne?"

"Beni küçük düşürdün, istemiyorum. Dua ederek yakabilirsin"

"Çocuk musun? Ver şu çakmağı" Tony kaşlarını çatıp elini uzattı. "Çakmak."

Steve homurdanarak uzattı cebinden çıkardığı çakmağı, gözlerini devirmeyi ihmal etmemişti. Tony oldukça pratikti böyle işlerde.

"Artık hayatının geri kalanında kendi başına yakabilirsin diye umuyorum."

"Tercihen başkasının yakmasını isterim" yere koyduğu birayı alıp içmişti.

"Uygun hizmetçileri edinirsin eminim"

Steve 'bilmem' der gibi boyun bükmüştü. Tony'i ürkütüyordu, nedense elinde silah varken daha az korkutucuydu. "Görevim burada bitiyor anladığım kadarıyla, biran elinde, ateşin yandı. Artık misafirlerinden bütün övgüleri alabilirsin"

Steve o dakika hatırlamıştı Chris'in geleceğini. Bu gerçeği unutmuşken daha huzurluydu.

***
Evet... Chris, Tom'la gelmişti.

Steve, evine bir Ingiliz istibharatçısını almak konusunda rahat değildi. Iligiyle kimliğiyle değildi hem de.

"Bu yemek bize özel mi? Çünkü her gün ızgara başındaysanız buraya taşınmayı talep edeceğim" Chris tabağına sırıtarak  bakmıştı. Tom ise... hakkını yememek gerek, ketumluğun tarihini yazıyor gibiydi. "Peki Tony nerede? Ona masada yer vermeyecek kadar kaba mısın?"

Memoirs of Holocaust | Stony AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin