Bölüm 35

1.5K 105 16
                                    

Namazımı kıldıktan sonra onu avluda beklemeye başladım. Tüm cemaat ayrılmıştı camiden ama onu görememiştim. Ne kadar süredir bekliyordum bilmiyordum ama uzun zaman olmuştu. Onu beklerken etrafı izlemeye koyuldum. Küçük bir kız çocuğu önümden geçti. Annesinin arkadan toka ile tutturduğu simsiyah saçları vardı. Annesi de çarşaflı bir hanımdı. Küçük kız bana bakıp gülümsedi. Bende   ona baktım.

- Adın ne? Dedim ama söylemedi.

Her zaman kız çocuklarına duyduğum sevgi fazlaydı. Onları çok severdim. Hep derdim bir kızım olsa ismini 'Ayşe' koyacağım diye. Rahmetli babamın bana aldığı ilk oyuncaktı. Siyah saçlı bir bebekti. İsmini Ayşe koymuştum. Onu hatırladım bir an. Annem sen büyüdün artık diyerek bebeğimi hiç oyuncağı olmayan mahallemizdeki bir çocuğa vermemi söylemişti. Çok üzülmüştüm ama dediğini yapmıştım. 'Hediyeleşmek sünnettir.' kızım sakın üzülme demişti. Bir gün Allah sana bu yaptığın iyiliğin karşılığını daha güzel sunacaktır  demişti canım annem. Öylede olduğunu düşünüyordum çünkü Halil' im vardı. Yaradanına kurban olduğum canım evladım. Çantamdan telefonumu çıkarıp, elime aldım. Yardımcı ablayı aradım. Ablamın Esma ile geldiğini, onu merak etmememi, Esma' nın Halil' i oynattığını söyledi. Ah Esma!  Büyümüştü benim küçük kuzum. Halil' in keyfinin yerinde olduğunu duyunca sevindim. Bahçedeki güvercinlere dalarken gözlerim, o geldi yanıma.

- Tuana seni beklettiğim için özür dilerim. Her namazdan sonra okuduğum sureler vardı onları tamamlayıp gelmek istedim. Dedi.

- Allah kabul etsin. Dedim sadece.

- Allah razı olsun. Yürüyelim mi biraz? Dedi.

- Olur. Dedim.

Hem yan yana hem de mesafeli yürüdük epeyce. Mavi Derya adlı restoranın önünde durdu.

- Tuana beni dinlemene burada devam edelim mi? Dedi.

Onunla oturup bir şeyler yemek, içmek istemiyordum.

- Sadece konuşacağız. Dedi.

- Tamam. Dedim sessizce.

Bu mekan bir zamanlar bana anlattığı, benim hayallerimi canlandırdığım yere çok benziyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu mekan bir zamanlar bana anlattığı, benim hayallerimi canlandırdığım yere çok benziyordu. Daha içeri girer girmez onun mekanı olduğunu anladım. Hoş geldiniz diye karşılandı. O kadar güzel bir yerdi ki size nasıl anlatsam bilemiyorum. Bembeyaz masa ve sandalyeler vardı. Buz mavisi minderler konduğu sandalyeler, minik pitikareli açık mavili kenarlarına danteller işlenmiş masaörtülerle süslenmiş masalar, içinde özlü sözlerin bulunduğu renkli çerçevelerle dolu duvarlar. Mis gibi bir şey kokuyordu içeride. Her masanın üstünde küçük bir cam kavanozun içinde pembe güller konulmuştu. Her şey o kadar temiz gözüküyordu ki. Hayran kalmamak mümkün değildi buraya. Oturduk cam kenarında bir yere. Hemen iki garson çay getirdi bize Bekir' in işaretiyle. Cam kenarından gözüken deniz bugün çok durgundu.

Bekir bir anlık gözlerime baktı ve başını eğdi.

- Anlatmaya başlayabilir miyim? Dedi.

Tamam dercesine başımı salladım ona bakmadan.

"Tuana, kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Biz seninle çok güzel dini sohbetler ediyorduk hatırlarsın. Sen anlatıyordun ve ben dinliyordum. Bir gün çok yakın bir arkadaşımın mücevher dükkanının önünden geçiyordum. O gün vitrinde sana armağan olarak aldığım kolyeyi gördüm ve senin boynuna çok yakışacağı hayalini kurdum. Ne yakışır ona dedim. O zamanlar bu düşüncelerimin yanlış olduğunu bimiyordum. Hemen içeri girip aldım. Hatta arkadaşım ısrarla sormasına rağmen söylemedim. Benim ALLAH lafzı bir kolye aldığım için çok şaşkındı, biliyordum. Ama seni kimseye söyleyemiyordum benimle dalga geçerlerdi etrafımdaki insanlar. Benim nasıl bir insan olduğumu çok iyi biliyorlardı. Ama ben o kuyumcu arkadaşımdan sana aldığım hediye dışında başka hiçkimseye hediye almadım. O gün sana hediyeyi verdikten sonra bizi Samet gördü biliyorsun. Biraz değişik hareketler sergiledi. Hatta bana sorduğunda 'boşver o öyledir' dedim sana. Aslında Samet' in şaşkınlığı bizi birlikte görmesiydi. Çünkü benim hayatımda biri olmazdı, Samet bunu çok iyi biliyordu. Bırak biri olmayı bir de seninle gördüğü için kızgındı bana. Ona seni söyleyemezdim ama bir şekilde bizi görüp anlamıştı ve öğrenmişti. Akşam beni aradı ama açmadım telefonunu. Az çok ne diyeceğini biliyordum ama onunla bu konu hakkında konuşmak istemiyordum."

O sırada garson yanımıza gelip bir şeyler isteyip istemediğimizi sordu. Bekir;

- Daha sonra. Dedi adama bakmadan.

- Bugün kimseyi almayın içeri, kapalıyız diye söyleyin. Dedi.

Garson 'tamam efendim' diyerek ayrıldı yanından.

"Tuana, martın beşi senin doğum günün olduğunu biliyordum. Bir şekilde öğrenmiştim. Pembe güllerle büyük bir demet yaptırmıştım sana. Arabamın sağ koltuğunda duruyorlardı. İstedim ki sana sürpriz olsun. Erken çıkacağını düşünmemiştim. Seni, buluşmak için aramak yerine dershaneye gelip yüzüne söylemek istedim. Geldiğimde sen çoktan çıkmıştın. Bahçedeki masanın üstünde çiçek gördüm. Mert' i aradım ama açmadı. Masanın altındaki çöp kutusuna atılmış bir kağıt gördüm, aldım ve okudum. Tuana çok sinirlenmiştim. Ben o gün feci şekilde sinirlenmiştim. İçimde köpüren dalgalar oluşmuştu. Kimdi o, dedim. Kim sana çiçek gönderebilir diye düşündüm. Ben yıllarca seçilen değil, seçen olmuştum. Ama aldatılmış gibi hissettim kendimi. Sana karşı da feci öfkeliydim. Telefonunu çaldırıyordum açmıyordun. Öfkeden çıldırarak araba kullanırken seni marinanın içine doğru yürürken gördüm hemen peşinden arabayla içeri girdim. Arabayı park edip senin karşına çıktım. Zaten çok konuşamadık. Saçma sapan bana arkadaşımın arkadaşı dedin. Sana inanmadım ama Samet' in ısrarla aramasından dolayı konuşmamız bölündü. Çektim gittim seni doğru düzgün dinlemeden." Dedi ve gözlerini denize çevirdi.

BEKİR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin