"Seninle sahil kenarında oturup bana kitapları verdiğin gün kıpır kıpırdım hatırlarsın? Gece barımda eğlence vardı aklım oradaydı sen ise tüm saflığınla bana din kitaplarını uzatıyordun. Bunu oku, bunu ezberle, bunu öğren diyordun. Çok farklıydık. Tek istediğim senin yanında biraz daha fazla durmaktı. Yoksa bir şey öğrenme derdinde falan değildim ben. Ah Tuana o kadar saftın ki. O kadar masumdun ki. Kıyamıyordum sana. Tertemizdin. Hiç kirlenmemiş berrak bir su gibiydin. Dupduruydun. Senin yanında kendimi o kadar huzurlu hissediyordum ki. Sırf sana söz verdiğim için ve sırf bana soracaksın diye ezberledim o duaları ve sureleri. Yani anlayacağın her şeyi kendim için yaptım. Senin gözünde birazcık olsun değerim artsın diye. Allah beni affetsin Tuana!" Dedi.
Başını ayaklarının üstüne eğdi, biraz sessizce bekledikten sonra devam etti.
"Gaziantep' e ablanın yanına gideceğini söylediğin gün içime bir hüzün gelmişti. Neden bilmiyordum ama senden ayrılmak hiç ama hiç istemiyordum. Aslında peşinden gelmek çok istedim ama gelemedim çünkü barımda yaşanan olaylı geceden sonra bazı halletmem gereken konular vardı. Onlarla uğraşmam gerekiyordu. Sana 'gitme' dediğimi biliyorsun. Sürekli bana verdiğin kitaplarından bahsediyordun o gün. Sana okudum diyordum ama hiçbirini okumuyordum. Sureleri ezberlemek zorundaydım çünkü soruyordun. Oturuyordum onları ezberliyordum senin için. Sen zannediyordun ki ben onları öğrenmek için yapıyorum. Aslında ben o ezberlediğim sureleri sadece senin gözünde birazcık daha yükselmek için yapıyordum. O kadar tertemiz bir yüreğin vardı ki, sen benim yaptığım o hareketleri anlamlandıramıyor, farkedemiyordun bense bu güzel dini duygularını tüm hiddetimle kullanıyordum. Senin gittiğin gece tarif edemeyeceğim bir yalnızlık çöktü içime. Yine içmeye başladım ve evde daha fazla duramadım. Samet' in evindeki eğlenceye gittim. Kız arkadaşlar geldi gecenin ilerleyen saatlerinde ama sen bilmiyordun bunları. Sana gittiğin gün mesaj atamamın sebebi de buydu. Kendime gelememiştim. Ayılamamıştım çünkü. Daha sonra aklıma geldiğin bir zaman mesaj attım ama senden de mesaj gelmedi. O mesajın gelmesini saatlerce bekledim ve sonra da bir yerde sızıp uyuyakalmışım. Daha sonraki günlerde mahkemeye verdiğim çocuklar tehdit etmeye geldiler yanıma. Büyük bir tartışma yaşandı aramızda. İstediğinizi yapın dedim. Ben korkar mıydım onlardan. Umrumda değillerdi. Beni büyük bir zarara uğratmışlardı. Hepsinden zararımın karşılığını alacaktım. Onlarla uğraşmaktan seninle iletişim kuramamıştım. Telefonum kırılmıştı tartışma sırasında."
"Sonra ne zaman geleceğini biliyordum. Geliş saatini az çok tahmin etmiştim. Mesaj attım sana. Ertesi günde Sevgi kafe diye isim koyduğumuz yere davet ettim seni. Sen bilmiyordun Tuana? Ama ben sana bir şey daha söylemek istiyorum o sürekli oturduğumuz sahil kenarı vardı ya? Onun tam karşısındaki caddede benim barım vardı. Mersin' deki en büyük bara sahiptim ben. Hani senin yürürken başını çevirdiğin, rahatsızlık duyduğun o büyük siyah tabelanın üzerinde yazan 'DARK & BLUE NİGHT' bar restoranı bana aitti. Yani ben oranın sahibiydim. Babam bana yapamadığı babalığı para ile halletmek istemişti. Ona bar açmak istediğimi söyleyince, Londra' dan dönünce benim hesabıma hayalimdeki bar için yüklü bir para yatırmıştı. Senin o gün ayağının takıldığını görünce çok kötü olmuştum. 'Sen beni mi takip ediyorsun' demiştin ya. Hayır seni takip etmiyordum. O gece barımda sabahlamıştım. Uyandığımda seninle buluşacaktım ama sen tam benim mekanın önündeki sahil yolundan geçecektin biliyordum ve senin gelmeni bekliyordum. İşte tam o sırada da yanına koştum. Arabam oralarda olduğu için sen hiçbir şey anlamadın tabi. Bir de bir konu daha var. Tostçu arkadaşım İrfan, o gün bana tartıştığım çocukları soruyordu ama onu susturdum çünkü duymanı hiç ama hiç istemiyordum."
"O gün çantanın içinden çıkardığın ve elime uzattığın hediye paketini görünce, sana karşı daha da çok sevgim artmıştı çünkü beni düşünüp alman beni çok duygulandırmıştı." dedi cebinden çıkardığı tesbihle.
"Bana aldığın bu tespih benim için ilk başlarda senden gelen bir hediye olduğu için değerliydi ama artık bu elimdeki çok değerli tespih, benim dert ortağım, arkadaşım, dostum, sırdaşım" dedi ve daldı gitti bakışları denizin sessizliğinde kayboldu. Uzun bir süre sustu. Bende baktım denizin sessizliğine ve elindeki beyaz tesbihine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEKİR (TAMAMLANDI)
SpiritualBekir. Eski sevda demeye çok utandığım, her gün Allah' a ona inandığım günlerden dolayı beni affetmesi için yalvarmama sebep olan bu kömür gözlü genç adam. Şimdi yine yanımdaydı. Onu dinlememi istiyordu. Anlatacak neyi vardı ki? Biz yıllar önce o ya...