- Oturabilir miyim? Dedi keskin bakışlarıyla.
İlk kelimem 'olur' diye çıkmıştı ağzımdan farkında olmadan ve sonra yine 'olur' dedim garip bir şekilde. Değişik haller ve duygular içinde düşüncelerimle kaybolurken acaba hissedebiliyor muydu diye geçiriyordum aklımdan. Peki ya ellerimin sıcak sıcak terlemesini görüyor muydu?- Sizi ilk burada görmüştüm dedi. O günü dün gibi hatırlıyordum ama onun beni hatırladığını bilmiyordum. Şaşırmıştım. Beyaz bol tişörtünü ve koyu siyah bir eşortman vardı üstünde.
- Öyle mi? Dedim ki bunu derken ne kadar komik bir duruma düştüğümü bile bile çünkü onu hatırlıyordum ve bence o bu durumu çok iyi biliyordu.
İki tane Türk kahvesi söyledi oturur oturmaz. Ben şekerli severdim o sade.
- Bir tane sade diğeri şekerli olsun dedi gür bir ses tonuyla.
- Benim şekerli sevdiğimi nerden...?
- Tahmin ettim dedi sevimli bir ifade takınarak.
Enteresan bir insan hiç tanımadığı birinin kahveyi nasıl içtiğini tahmin edebilirdi ki?- Nerelisin Tuana? Dedi.
Siz olayını hemen ortadan kaldırması ilginçti.
- Balıkesirliyiz biz dedim sessizce.
- Peki Mersin? Meraklı bir ifadeyle.
- Babamın işi dolayısıyla buraya geldik ve burada kaldık.
- Siz? Dedim.
- Ben mi? Ben Mersinliyim. Doğma büyüme buralıyım.
Kahvelerimiz gelmişti. Kahvelerimizi yudumlarken bir yandan genç bir adamla denize bakarak sohbet etmekten utanıyor bir yandan da bu anın hiç bilmemesini istiyordum. Bu nasıl bir tezatlıktı. Neden böyle hissediyordum bu genç adama karşı? İçimdeki sesi neden susturamıyorsun diye kendime çok kızıyordum.
- Ben biraz sana kendimden bahsetmek isterim dedi.
Hiçbir şey diyemedim. Sadece günah olduğunu bile bile gözbebeklerine, uzun siyah kirpiklerine ve hizalı çizilmiş gibi yaratılmış kaşlarına bakıyordum.
- Mersinliyim dedim zaten. 28 yaşındayım. Bir işletmem var restoranım diyebiliriz. İstanbul Üniversitesi İşletme okudum. Daha sonra Londra' da işletme üstüne yüksek lisans yaptım. Kısacası bu kadar buraya yurduma geldim ve işimde başarılıyım dedi.
Hiçbir şey söylemeden onu dinliyordum ama tedirginlik yaşıyordum ya biri görür diye garip bir hal içindeydim.
- Sen? Dedi.
- Ben edebiyat öğretmeniyim. Ankara'da okudum. Bu kadar?!
Daha ne dememi bekliyordu ki.
Sonra bu şehri çok sevdiğinden bahsetti uzun uzun. Burada çok sevildiğini, çevresinin geniş olduğunu anlattı. Sadece onu dinliyordum. Bir an sanki sözlerini bir kutuya hapsetmiş kilitlemiş gibi bir anda durdu. Sustu.
- Senin gözlerinde huzuru görüyorum dedi.
Çok karmaşık ve tuhaftı. Ne demekti bu.
- Nasıl? Dedim.
- Mavi gözlerin bana huzur veriyor kendimi onlara bakmaktan alıkoyamıyorum.
Allah' ım sen bana yardım et diyordum içimden. Din ile ilgili merakını ama çok bir şey bilmediğini bendeki huzurun hem gözlerimdeki rengin güzelliğinden hem de maneviyatımdan olduğunu vurgular gibi kelimeler döküldü ağzından. Ne garipti? Deri ceketli bu havalı, kendini aşırı beğenmiş gibi duran adamın ağzından ne garip sözler dökülüyordu? Bu adamı hiç tanımıyordum ama kalbimdeki ısındığı bu yüreği tanımak çok ama çok istiyordum. Sohbetimizde sürekli dini vurguluyor benim ona yardımcı olup olamayacağını sordu. Cevap veremedim.
Bir saat falan olmuştu eve geç kalmak istemiyordum kahvelerin hesabını ben öderken
- Lütfen dedi ve yine hesabı o ödedi.
Garip bir hal içindeydim. Ayağa kalktığımızda neredeyse benden on santim uzundu. İri yapılıydı.
- İyi akşamlar Bekir bey dedim.
- İyi akşamlar Tuana dedi.
Ben sahil yürüyüş yolundan yürümeye devam ettim. Arkama bakmadım ama kalbim arkada onun yanındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEKİR (TAMAMLANDI)
SpiritualBekir. Eski sevda demeye çok utandığım, her gün Allah' a ona inandığım günlerden dolayı beni affetmesi için yalvarmama sebep olan bu kömür gözlü genç adam. Şimdi yine yanımdaydı. Onu dinlememi istiyordu. Anlatacak neyi vardı ki? Biz yıllar önce o ya...