Bölüm 2

2.2K 154 10
                                    

Dershanemden çıkarken eve gitmeye karar vermiştim ama daha sonra deniz kenarında yürümek istemiştim. Sahildeki yeşil büyük iri yapraklı palmiye ağaçlarının bana yol boyunca ne kadar huzur verdiğini düşünmeye başladım. Bu şehri seviyordum. Deniz kokusu ve o güzel mavi görüntünün bana verdiği muhteşem ötesi sakinlik hissi içime çektiğim tertemiz deniz kokusu beni mutlu ediyordu.

Çocukların keyifle oynadığı bir park vardı sahilde yanında da küçük bir çay bahçesi vardı. Sahil yolundaki yürüyüş yolunda insanlar iş çıkış saatlerinde yürüyüş veya koşu yaparlardı.

İşte benim o sırada pek anlamadığım ama onun beni ilk farkettiğini çok sonra öğrendiğim bu bilginin bana yıllar sonra ulaşmasını sağlayan kömür gözlüyü gördüm.

Ben oturduğum çay bahçesinde denize bakan kısımda çantamdan kitabımı çıkarığ çay söylemeye karar verdiğim anda benim yaşlarımda iki genç adam koşarken bir tanesi bir anda su içmeye karar verdi ve tam o sırada benim bulunduğum mekandan su almak istemişti. Bir anlık refleksle göz göze gelmiştik. Ben utanıp başımı kitabıma doğru eğmeye çalıştığımda o su içerken hala bana baktığını hissediyordum. İnanılmaz heyecan duymuştum. Bir an önce suyu bitip gitse de diye geçiriyordum içimden. İnatla duruyordu. Arkadaşı bir hareket yaptı ve koşmaya devam ettiler. Heyecanım hala sürüyordu.

*

Gece kafamı yastığa koyduğumda tek düşündüğüm o gözlerdi. Kendime bu duygular o kadar yabancıydı ki bu görseli unutmak için gözlerimi sıkıca kapatıyor ve kendime tuhaf telkinlerde bulunuyordum. Saçmalama diye içimden kendimi azarlıyordum sessizce. Uykuya dalmaya çalışıyor ama safaride gezen yalnız bir insanın karşısına korkunç derecede çıkan siyah iri siyah gözlü kaplan ile göz göze gelmiş gibi hep ürküyor hem de tarif edilemeyecek bir şekilde heyecan duyuyordum. Ne kadar ilginçti benim için bu duygu durumu ve yabancı. Gözlerimi sıkıca kapattım ve uykuya dalmak için bekledim. Ne kitap okuyabildim ne de başka bir şey. Hiç sadece hiç.

*

Gün doğmadan sabah ezanı ile uyandığımda kafamdaki saçma görüntüyü üstümden atmıştım. Namaz için abdest alırken tamamen o iri siyah gözlerin etkisinden kurtulmuştum. Her sabah ezan okunur okunmaz penceremi açar o güzel temiz havayı içime çekerdim. Bu rutin hayat akışım bana huzur verirdi. Kahvaltıya kadar kitap okudum. Benim odam yıllarca yurt köşelerinde okuduğum için çok sade döşenmişti açık kahverengi eski bir gardolabım vardı hemen karşısında yatağım onun yanında da küçük beyaz ders masam öğrencilik yıllarından kalma. Ben tatillerde geldiğim bu odada sakin bol bol kitap okuyarak zaman geçirirdim. Pembe eşarbımı iğnelerken bir gün önceki beni düşündüm. Ne giymiştim nasıl görünüyordum diye aynanın karşısına geçtim. Mavi eşarbım vardı gözlerimin renginde. İğne kullanırdım küçüklüğümden beri. Muntazam ve hizalı olurdu örtüm. Beyaz tişört giymiştim mavi uzun bir kap giymiştim. Her zamanki gibi sadeydim. Öyle takı falan takmazdım. Kullanmazdım. Almazdım. Paramı onlara harcamayı sevmezdim. En sevdiğim şey ikinci el kitapçılardan dokunulmuş okunulmuş kitaplardı. Çok küçükken başlamıştım okumaya ben. Babam teknoloji aletlerine karşı aşırı derecede karşıydı. Bunlar bizim sonumuzu getirecek derdi. Salonumuzun ortasında ayrılmış çok büyük bir kitaplığımız vardı. Her şeyimiz oydu. Bizim tüm varlığımız, zenginliğimiz o kitaplıktı. Bir kitap okunmadan asla orada yerini bulamazdı. Bulmamalıydı. Annem sürekli toz alırdı. Onlara bizden daha değer verirdi. Her tür okurduk. Klasik edebiyat, divan edebiyatı, dünya edebiyatı vb.. ama en çok dinimiz ile ilgili okurduk. Beraber oturur peygamberler, sahabeler hakkında saatlerce konuşurduk. Güzel bir çay demlenir uzun gecelerce sadece elimizdeki kitapları birbirimize anlatır sohbet ederdik. Bizim evin zenginliği buydu. Ve ben bu hayata çok ama çok özenirdim. Hep bu hayatın hayalini kurardım. Bir eşim olacak ve ben onunla aynı annem babam ve çocuklarımla bu hayatın aynısını yaşayacaktım. Bazen hayatımızda ne dilediğimize çok dikkat etmemiz gerekiyor değil mi?

BEKİR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin