On günlük tatilimin sonunda artık sevdiğim şehre gelmiştim. Altı ay önce bu şehre gelirken bütün sevdiğim her şeyi Ankara' da bırakıp geldiğimde nelerin beni beklediğini bilmiyordum. Öğrencilik anılarımı, gençliğimi, hatıralarımı hepsini orada bırakırken bu şehre hüzünle geldiğim günü hatırladım. Şu an en sevdiğim yerdeydim. Bunun gerçek sebebi neydi diye sorduğumda tek sebebinin o kişinin olduğu cevabını veremiyordum kendime ama kim olduğunu biliyordum. Sadece kendime de itiraf edemediğim duygularımın rüzgarlarını yaşıyordum içimde.
Günlerdir konuşamamanın hüznü vardı kalbimde. Onu özlemiştim. Onun bana bakmasını, çocuk gibi gülümsemesini çok özlemiştim. Gür sesini, keskin parfümünü, kasıla kasıla yürüyüşünü hepsini çok özlemiştim.
Aramak istedim. Geldim demek istedim ama yapamadım. İlk adım hep ondan gelirdi. Biliyordu buraya ne zaman geleceğimi ama hiç aramamasına bozulmuştum. Mesajına yanıt veremediğim o akşam acaba bana kızdı mı diye düşünmüştüm. Öyle bir zamanda oldu ki ne yazacağımı bilemedim ve kendimi ona mesaj atmamak için engelledim. Ona mesaj atamadığım için pişmanlık duyuyordum. Şimdi arasam, konuşsam dedim? Yine içimdeki başka bir ses yapma dedi. Bekle ondan gelir diye söylendi.
Eve geldiğimde, annem mutfakta ocaktaki mis gibi kokan tarhana çorbasını karıştırıyordu. Çok severdim o kokuyu. Babam salondaki her zaman kahverengi berjerinde oturup kitap okuyordu. Onları da çok özlemiştim. Onların bu muhteşem uyumu beni büyülüyordu. Onların hayat tarzları ve birbirlerine uyumları yetenekli bir ressamın muazzam çizdiği bir aile tablosu gibiydi. Tek hayalim onlar gibi bir hayat yaşamaktı. Bunun içinde onların karakterinde hayat arkadaşını bulman gerekiyordu. Bekir' i kondurdum babamın koltuğuna bende ocağa geçtim bir an. Annemin sesiyle irkildim.
- Hoşgeldin kuzum, senin sevdiğin çorbayı yaptım, nasıl geçti ablanla? Dedi.
- Hoşbuldum anneciğim, ellerimi yıkayıp geliyorum hemen, çok güzel geçti. Derken valizimle içeri geçerken.
- Gel gel bakalım küçük kızım benim. Dedi babam.
- Anlat bize neler yaptığınızı.
- Tamam babam, hemen geliyorum.
Annem mutfakta sofrayı hazırlamış, babam oturmuş beni bekliyorlardı. Başladım anlatmaya.
- Arkadaşımı gördüm Duygu' yu, nişanlanmış dedim.
- Ya üniversiteden arkadaşındı değil mi?
- Evet anne görücü usulü biriyle tanışmış.
- MaaşAllah. Dedi babam.
- Hayırlı olsun. Dedi annem.
- Ne güzel.. diye devam etti.
- Sen benim kütüphanemden kitaplar mı aldın dedi.
Babamın farketmemesi imkansızdı zaten, ben nasıl öyle bir hata yaptıysam.
- Evet baba, bir arkadaşım için almıştım. Bana geri verdi odamda, yerleştirmeyi unuttum.
- Anladım. Onlar temel bilgiler ne yapacakmış ki onları?
- Hiç bilmiyormuş bende öğrensin istedim.
- İyi yapmışsın kızım ama biliyorsun ben onları camiye gelen genç öğrencilerime örneklerle anlatıyorum.
- Biliyorum baba merak etme hemen yerine koyacağım.
- İşe yaradı mı bari?
- Bilmiyorum babacığım.
- İnşAllah birazcıkta olsun kalbine dokunmuştur, yararlı olmuştur müslümanlık adına. İnsan kendi isterse değişir kızım sadece. İçinden gelecek o duygu ancak öyle değişebilir. Biliyorsun değil mi?
- Evet, İnşAllah babacığım.
Ah hiç bilmiyorum. Gerçekten işe yaramış mıydı? Yararlı olmuş muydu? Hiç bilmiyordum ama bunun için her gün dua ediyordum.
Odama geçtim. Yol yorgunluğu yaşıyordum. Uzun zamandır okuyamadığım kırmızı kaplı Kur'an-ı Kerim'i aldım ve kaldığım yerden okumaya başladım. Bir anda nasıl olduysa içimden dualar etmek geldi. Ağlamaya başladım.
"Allah' ım ne olur bana yardım et. Onun imanını kuvvetlendir, onu ibadete yaklaştır. İnançlı biri olmasına izin ver. Kaderimdeki kişinin o olmasına izin ver. Onunla el ele Hacc' a gitmeyi nasip eyle." Dedim ve ağlamaya devam ettim.
Onunla yaşamak ve onunla yaşlanmak istiyordum. İçimde büyüyen bu sevgiyi hatasıyla, günahıyla kabul etmiştim. Çok sorgulamama rağmen kendimi, kalbimin sesini dinliyordum. Aklımın içindeki doğru yolun çizgilerini kabul ediyor ama uygulayamıyordum. Kayboluş içinde hayallere dalmışken telefonumun mesaj sesi ile yerimden doğruldum.
"Geldin mi?" yazıyordu.
Yüzümde ufak bir tebessüm belirerek gözümden yaşlar süzüldü.
"Çok şükür" dedim gülerek.
"Geldim." yazdım.
"Hoşgeldin :)"
"Hoşbulduk :)"
"Yarın buluşalım mı öğretmenim :)"
"Olur :)" dedim.
"Sevgi kafesinde olur mu?"
"Olur." dedim.
"İyi geceler."
"Hayırlı geceler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEKİR (TAMAMLANDI)
SpiritualBekir. Eski sevda demeye çok utandığım, her gün Allah' a ona inandığım günlerden dolayı beni affetmesi için yalvarmama sebep olan bu kömür gözlü genç adam. Şimdi yine yanımdaydı. Onu dinlememi istiyordu. Anlatacak neyi vardı ki? Biz yıllar önce o ya...