Bölüm 25

1.5K 114 25
                                    

Tam bir ay sonraydı. Duygu aradı ve evleneceği günü söyledi. Murat' a işyerimin adresini verdiği için defalarca özür diledi, onu affetmemi istedi. Ben onu çoktan affetmiştim. Düğüne gitmeyi düşünmüyordum ama babamın ısrarı ile gitmek zorunda kaldım. Bana ne olduklarını bilmiyorlardı. Ne yaşadığımı, kalbimde nasıl bir fırtına koptuğundan habersizlerdi. Hiç sormadılar da ama benimle birlikte onlarda acı çektiler bunu biliyordum. Hissediyordum. Kesinlikle. Onları kıramadım ve gitmeye karar verdim. Bana hava değişiminin iyi geleceğini düşünüyorlardı. Bana şu an hiçbir şey iyi gelemezdi.

Düğün akşamından önce ablam ve yeğenimle vakit geçirdim. Düğünün olduğu yere kendim gittim. Görkemli bir otelin bahçesinde oluyordu. Her yer göz kamaştırıcıydı. Üniversiteden arkadaşlarımın olduğu masaya oturdum. Hepsi çok mutluydu beni gördüklerine. Bembeyaz örtülerle süslenmiş masalar, büyük ışıl ışıl parlayan şamdandaki mumlar, masanın üstündeki vazolarda rengarenk binbir türlü çiçekler vardı. Mutlu bir masalda, hayallerimizde canlandırdığımız gibiydi her şey. Duygu ve Ali' nin müzik eşliğinde bahçeye girişleri göz alıcıydı.

Tam karşı masamda sadece genç erkeklerin oturduğu bir grup vardı. Çok sonradan fark ettiğim Murat gözlerini ayırmadan bana bakıyordu. Nikah sonrasında takı merasimi için gelin ve damat yan yana gezerken usulca yerinden kalkıp benim masama doğru ilerlemeye başladı. Gelmesini hiç istemiyordum. 'Lütfen yanıma gelme' diyordum içimden. Yanıma gelerek hafif kafasını bana eğerek;

- Hayırlı akşamlar Tuana Hanım. Dedi sessizce.

- Hayırlı akşamlar. Dedim sessizce.

- Nasılsınız? Dedi.

- Sağolun. Dedim sakin bir ifadeyle.

- Biraz konuşabilir miyiz sizinle? Dedi.

- Niçin?

- Lütfen..

- Bilemiyorum.

- Söyleyeceklerim önemli.

Arkadaşlarımın gözleri üzerimdeyken onunla konuşmak istemiyordum. Hafifçe başımı çevirerek ona yaparken Murat;

- İleride, sakin bir yerde konuşalım isterseniz. Dedi.

Hiçbir şey söylemeden ayağa kalktım. Bahçenin ilerisinde hafif karanlık bir yer vardı. Sadece mumların olduğu düğün sahibi çiftin misafirlerden beklediği tebrik için yazı defterinin bulunduğu köşenin etrafına kadar yürüdük beraber. Büyük bir söğüt ağacı vardı tepemizde. Ağacın yaprakları başımıza değiyordu. Yerlerde bahar mevsiminin gelmesiyle tohumların doğuşundan oluşmuş küçük renkli çiçekler ve etraflarında yeşillikler vardı. Yüzüne bakmıyordum karşımdaki genç adamın. Sadece ayakkabımın ucundaki çiçeklerle ilgileniyordum.

- Tuana ben nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama seni ilk o tesbih dükkanının vitrinine bakarken görmüştüm ve sen benim hep namazlarımda dua ettiğim hayallerimi süsleyen kıza benziyordun. Seni o günün akşamı Duygu ve Ali' nin masasında görünce işte bu benim kaderim dedim içimden. Hatta o gece istihareye yattım ve seni rüyamda yeşillikler içinde bembeyaz bir elbiseyle gördüm. Sana çiçek yollarken yaptığım saygısızlık için senden çok özür dilerim, normalde böyle biri değilim ama kendimi tutamadım. İçimde yaşadığım duygulara engel olamadım. Ben hep senin gibi biri için Rabb' ime dua ettim. Senden istediğim ve eğer sende istersen önümüzdeki yılları beraber paylaşalım mı? Ömrünü benimle paylaşır mısın Tuana?

O bunları söylerken ben hiç yüzüne bakamamıştım ama son cümlesi yüzünden yaşadığım anlık bir refleksle gözlerine baktım. Bu adamda huzur vardı. Tam gözlerinin içinde şefkat vardı. Masumiyet vardı. Ne diyeceğimi bilemedim. Uzun bir sessizlik oldu aramızda. Bahçedeki hafif bir esinti ile yan yana masalarımıza doğru yürüdük. Cevap vermemiştim ama galiba ona bakışımın evet anlamında olduğunu biliyordu. Masasına varıp oturduğunda ona bakmıştım ve bana bakarak tebessüm etti.

Bilmesi gereken bir şey vardı. Bu kalp çok acılıydı. Ben şimdiye kadar kimseye anlatamadığım acımı onunla paylaşmak istedim. Ona anlatmak istedim. Düğün bitiminde ablamın arabasını ödünç almıştım. Tam arabaya binerken Murat geldi yanıma. Sadece bana bakıyor ama konuşmuyordu.

- Bilmen gereken bir durum var. Dedim ve anlatmaya başladım kısaca.

Uzun uzun dinledikten sonra gözlerime baktı.

- Tuana. Dedi.

- Ben senin geleceğinle ilgileniyorum. Sadece ve sadece geri kalan ne kadar ömrümüz var bilmiyoruz ve bu ömrü beraber paylaşalım istiyorum. Dedi ciddiyetle.

- Tamam. Dedim masumca gözlerine bakarken.

- Teşekkür ederim. Sana söz veriyorum seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.

BEKİR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin