Bölüm 20

1.3K 102 20
                                    

Bekir ile aramızdaki bağ git gide artıyordu. Tarif edilemez güzel zamanlar geçiriyorduk beraber. Ben anlatıyorum bildiklerimi o dinliyordu. Saatlerce konuşuyorduk. Aynı annem ve babamın ilişkisi gibi her oturduğumuz yerde Allah için sohbetler ediyorduk. O kadar güzel bir duyguydu ki insanın sevdiği ile Allah rızası için O' nun adını anarak sohbet etmesi. Bu her şeye değerdi. Her ne kadar bazen değişik hareketler içinde bulunsada. Öyle durumlar oluyordu ki dalıp gidiyordu sanki başka yerlere.

O her zaman gülümserdi. Sohbeti güzeldi. Din sohbetlerimizin hoşuna gittiğini düşünüyordum hatta bundan dolayı mutluluk duyuyordum. Babamın kitaplığından gizlice aldığım kitaplardaki bilgilerden konuşuyorduk genellikle. Beni canı gönülden dinliyor gibi gözüküyordu bazı zamanlarda ama bazen hiç dinlemiyormuş, aklı başka yerlerdeymiş gibi durumlar sergiliyordu işte o durumlardada şaşırıyordum onun hareketlerine. Bunlara rağmen biz genel olarak çok iyi anlaşıyorduk. İstiyordum ki her şeyi öğrensin, uygulasın ve yaşasın. Hatta belki de bu davranışıyla ileride başka insanlara örnek olup yaşatsın istiyordum.

- Ben. Dedi.
- Çok küçükken bir kere gittim sadece camiye o da babaannem yüzünden hayal meyal hatırlıyorum. Dedi.

Çok şaşırmıştım bunu söyleyince ve çok üzülmüştüm. Müslüman bir ülkede yaşayan bir genç nasıl uzak durabilmişti bu kadar dinden, imandan ve ibadetten? Bu kadar kültürlü, her konu hakkında bilgisi olduğunu düşündüğüm adam nasış dinden bu kadar uzak yaşayabilmişti?

- Ailen? Dedim.

- Ailem. Annem ve babam ayrı yaşıyorlar benim ben çok küçükken ayrıldılar. Annem evlenmedi bir daha. Annemle yaşadım yıllarca. Babam ise Lonra' da yaşıyor. Orada evlendi. İki tane erkek kardeşim var. Yani üvey ikiz kardeşlerim var. Annem inançlı biri değil ama başarılı bir doktor.

- İlk defa anlatıyorsun bana bunları.


- Evet biliyorum ama artık senin bana öğrettiklerin sayesinde daha farklı biri olacağım.
- Sen iyi bir insansın. Dedim gözlerine bakarak.
- Aslında değilim. Dedi. Ne demekti bu? Ben onun hiç kötü bir huyuna rastlamamıştım. Bir insanın kötü biri olduğu davranışlarıyla belli olmaz mıydı? Ben mi göremiyordum yoksa onun kötü olduğunu?

- Hayallerimde Mavi Derya diye bir balık restaronı açmak var senin için, hem de duvarlarda o bana anlattığın sahabe hayatlarından ve güzel dini sözlerden oluşacak anlam yüklü özlü sözlerden yazacağım duvarlarında. Dedi heyecanla.
Bunu duyduğumda çok duygulanmıştım. Mavi eteğimin üstüne gözlerimden yaşlar süzülerek damladı. Hem çok duygulanmış hem de çok sevinmiştim.
Tam o sırada her zaman giydiği siyah ceketinden bir kutu çıkardı. Ellerimin arasına koydu.
- Bu senin güzel gözlüm. Dedi.
İlk defa böyle hitap etmişti bana. Kalbim deli gibi küt küt atıyordu.
- Bu ne? Dedim utanarak, yanaklarım kıpkırmızı olmuştur diye düşünüyordum çünkü vücudumu ateş basmıştı bir anda.
- Çok sevdiğim bir kuyumcu arkadaşım var, geçenlerde onun yanındaydım ve bunu görünce sana almak istedim, lütfen kabul et bana getirdiğin o kitaplar ve anlattığın o güzel yaşanmış dini bütün insanların hayatlarını bana öğrettiğin için.
Kutuyu açtığımda Arapça Allah yazılı Işıl Işıl gözlerimi kamaştıran beyaz bir kolye vardı. İnanılmaz büyüleyiciydi.
- Olmaz. Ben bunu alamam. Dedim.
- Lütfen Tuana lütfen beni kırma. Dedi.
Bu yanlıştı ama. Ben bir şey karşılığında yapmamıştım ki bunu. Onun benden istediği dinimizi öğrenmekti ve ben bunu Allah rızası için yapmıştım.
- Olmaz Bekir lütfen ısrar etme dedim içim sıkılarak.
- Sen bana bir sürü sure ezberlettin ben hiçbirine olmaz demedim bak en son Ayetel Kürsi' yi senin için ezberledim.

- Bekir onları benim için değil, Allah rızası için ezberlemen gerekiyor.

- Madem öyle sende benim için değil Allah rızası için hediyemi kabul et. Dedi.
Bu cümleden sonra söyleyecek sözüm kalmamıştı. Utanarak.
- Allah rızası için. Dedim.

Yanaklarım al aldı bunu hissediyordum.
- Teşekkür ederim.
- Asıl ben teşekkür ederim sana çok yakışacak güle güle kullan. Dedi.

Cebinden bir belge gibi bir şey çıkardı ve bana uzattı. Adım yazılıydı. Kolyenin taşları pırlantaydı ve o belge de sertifikasıydı. İşte o zaman daha da utandım. İlk defa ailem dışında biri beni düşünmüştü ve bana hediye almıştı. Ama bu hediye çok değerliydi hem manen hem madden.

Biz her zaman gittiğimiz sahil kenarındaki çay bahçesinde oturup sohbet ederken bir anda aylar önce gördüğüm tanıştığım arkadaşını gördüm. O da bize bakıyordu. Yavaşça yanımıza geldi.

- Samet. Dedi Bekir şaşkınlıkla.

- Merhaba. Dedi arkadaşı gözlerini Bekir' den ayırmadan sakin bir ifadeyle. Ama gözlerine baktığımda pekte sakin gibi durmuyordu.

- Ne yapıyorsunuz? Derken elimdeki kolyeyi gördü. Göz ucuyla bana baktı. Kafasını çevirdi.

- İyiyiz, Tuana hanımla oturuyoruz. Dedi Bekir gülümseyerek.

Sanki gözleri ile başka türlü şeyler konuşuyorlar gibiydiler.

- İyi bakalım, akşam görüşürüz. Dedi ve bir anda gitti.

-Neden böyle yaptı? Dedim Bekir' e.

- Ne bileyim eserikli o biraz. Dedi. Bence sebebini biliyordu ama söylemedi bana. Bende soramadım ama çok merak etmiştim.

- Akşam görüşürüz derken? Dedim.

- Bazen akşamları onun evinde kalıyorum onu demek istedi herhalde. Dedi geçiştirerek..

- Anladım. Dedim. Aslında hiçbir şey anlamamıştım.

Bekir bazen çok iyi bir adamdı, bazen de bambaşka haller içindeydi. O kadar farklı bir karaktere sahipti ki, hiçbir şekilde onu çözemiyordum. Sürekli sorguladığım bir konu daha vardı, bizim aramızdaki ilişki neydi? 

BEKİR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin