ME'VA-yılbaşı özel✨

1.2K 73 30
                                    


Yılbaşına son bir kaç gün kala bölümün son sekansı çekiliyordu. Saat gece yarısına vuruyordu, herkes yorgundu ancak onları bekleyen üç günlük tatili düşününce bu durum ister istemez katlanılabilir hale gelmişti. Ece üzerine siyah montunu geçirdi. Çantasını kaptığı gibi karavanını terk etti. Yanından geçen bazı çalışanların yeni yılını kutlamayı ihmal etmemişti tabi. Cebinde ağırlık yapan yeşil beresini kafasına geçirdi, önüne düşen kahkülünü düzelterek arabasına ilerledi. Sessiz sakin ilerlerken arkasından isminin yüksek sesle söylendiğini duyunca adımlarını durdurdu. 

"Efendim!" Damla ince bedeni ile ona yetişmeye çalışırken koşmuştu ve yanına vardığında nefes nefese kalmıştı. Destek almak ister gibi parmaklarıyla kolunu kavradı bu esnada Ece'den herhangi bir tepki almamıştı. Çünkü diğer ekip arkadaşlarına alıştığı gibi birbirlerine de alışmış olduklarından artık böyle ufak hareketlere ses etmiyordu. Damla tıpkı onun gibi kabanını giymiş kafasına da kahverengi bir bere takmıştı. 

"Yılbaşında ne yapıyorsun?"  Buna verecek çok cevabı yoktu. Muhtemelen ya bir arkadaşında toplanacaklardı ya da evinde bir araya geleceklerdi. Fakat ne gürültüyü çekecek mecali vardı ne birilerine laf yetiştirmeye çabalayabilirdi. Evinde otursa, kendiyle baş başa kalsa kafiydi işte. Nasıl olsa her sene aynıydı. 

'Dünya her gün yaptığı şeyi yaptı, döndü ve biz bunu kutladık' 

"Barlarda sürtmeye niyetim yok açıkçası. Ama henüz bir program yapmadım. Sen?"

Burun kıvırdı Damla, onunda planı yoktu. Ushan ile ayrılıkları onun kafasını bayağı bir biçimde meşgul ediyor ister istemez zihnini boşaltmaya ihtiyaç duyuyordu. Muhtemel zil zurna sarhoş olacak ve kafayı vurup yatacaktı. 

"Ben niyetliyim de bakalım. Neyse görüşürüz. Mutlu yıllar hayatım." Kısa bir öpüşmeden sonra ikisi de arabasına yönelmişti. Damla, Ece 'den önce arabasını sokaktan çıkararak anayola girmeden, Cihangir'in numarasını buldu ve aramayı başlattı. 

***

Yılbaşı günün sabahı biraz geç uyanmıştı. Bir süre önce hayatının iplerini elinden kaçırmıştı ve bir daha eline almak için herhangi bir çaba göstermemişti. O kadar yoğun geçiyordu ki hayatı son iki ayda evde geçirdiği zaman çok kısaydı. Özellikle kendine bir meşgale buluyordu çünkü düşünmek istemiyordu artık. Bunun için çok kafa patlatmıştı ve sonuna varmayınca kendini kontrolsüzce işine verdi. Bu sabah her zamanki kahveden ziyade çay içmek istedi, bu alışkanlığı ona aşılayan adamı hatırlaması da cabasıydı. İnce belli bardağa çay doldururken gülümsediğini fark ettiğinde hemen kaşlarını çatmış ve hiçbir zahmete girmek istemediği için sadece tost yapmakla yetinmişti. Dün akşam kendisini biraz daha meşgul etmek amacıyla küçük bir çam fidanı, biraz süsleme almıştı. Salon koltuğunda çay eşliğinde kahvaltısını yapmaya başladı ancak gözü sürekli çam fidanındaydı. Hangi süsü nereye koyacağını kestirmek için kafasında ölçüp biçiyordu bu sebeple gözleri kısılmıştı. 

Tüm ısrarlara rağmen arkadaşlarından gelen teklifleri geri çevirmişti. O yüzden rahat rahat çam fidanını süslemeye koyulmuştu. Kendisi için, sadece kendisini mutlu edebilmek için yapıyordu bunu. Duyguları kimse ile paylaşılamayacak kadar aşınmıştı ve bir süre oralara uğramaya da niyeti yoktu. Kalbi ıssız bir çöl gibi yağmurlara hasretti ancak her buluttan da yağmur istemiyordu. Yapabilse tek bir bulut yeterliydi ama yapamıyordu işte. Bir kere yanmıştı eli, bir daha ateşe değdirmeye niyeti yoktu. 

Biraz büyükçe ama oldukça parlak yıldızı çamın tam tepesine yerleştirdi. Az ama öz süslediği ağacı ona yeni umutlar veriyor gibi gülümsüyordu sanki yüzüne. Ona karşılık verir gibi tebessümü genişledi ve kocaman bir gülüş belirdi dudaklarında. Uzun zamandan sonra içten bir gülümsemeye şahit oluyordu o yüzden şaşkınlığı da üzerindeydi. Pencereden dışarıya baktığında hava kararmak üzereydi. Yürürken ayağına takılan kahve bardağı tahta zeminde kırılmış ve bin parçaya saçılarak etrafa dağılmıştı. Sessiz bir küfür etti ve etrafına bakındı. Aynı bardaktan en az iki tane daha çarpmıştı gözüne. Hiç farkında değildi ne yaptığının. O kadar dalmıştı ki şu ufak ağacı süslemeye, bu iş artık onun amacı olmuş, sanki yapmasa yeni yıla tamimiyle mutsuz girecek ve tüm senesi boşa gidecek gibi bir his ile dolup taşmıştı. Ayağını ve elini kesmemeye özen göstererek topladığı bardağın camları ile son ana kadar iyi ilgilenmişti ancak son anda sol avucunda hissettiği kesik ile tiz ama ufak bir çığlık atmıştı. Kan, tomurcuklar halinde avucunda belli belirsiz toplanmaya başlayınca hemen parçaları çöpe atarak elini suya tutmuştu. Örgülü saçları, solgun ve sarıya çalan yüzü ile oldukça berbat göründüğünün de farkındaydı. Hayır böyle devam etmeyecek, yeni yıla perişan bir biçimde girmeyecekti. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 31, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞARAP- EcgirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin