"Sevginiz hiç eksilmesin."
"Sevgililer gününüz kutlu olsun"
Başımı yana yatırıp gülümsedim. Yönetmenim elleriyle kestik işareti yapınca cebimdeyken bile ısınmayan ellerimi çıkarıp birbirine sürttüm. Cihangir yarım ağız bir gülmeyle beni izliyordu. Daha fazla dışarıda kalırsam donacağımı anlayıp çekim yapılan eve girdim. Peşimden Cihangir gelmeye devam etti. Salonda bulunan koltuklaradan birine oturup evin ısısının bedenime işlemesini bekledim. Yanıma bir ağırlık çöktmüştü. Sonra omuzuma dolanan eller ve ben Cihangir'in göğüsüne bulmuştum kendimi.
"Çok mu üşüdün sen."
Çocuk gibi kafa sallayıp başımı boynuna koydum. Ellerim çoktan ellerini bulmuştu zaten. Bedenimde bir sıcaklık hissettim, evin içinde olmam değildi sebep. Saç diplerime arada konulan minik buseler beni derin bir huzura itiyor, rahatlayıp gevşememi sağlıyordu. Dün gecenin yorgunluğu baş göstermeye başlayınca göz kapaklarım ağırlaştı. Salonda bir o yana bir bu yana dolanan insanlar, sahneleri hazırlayan ekipler ve ekipmanların sesi birer uğultu gibi gelmeye başlamıştı. Soğuktan üşüyen burnuma, soğuk kesici nefesler yerinde artık yoğun sıcaklık ve kendine has olduğunu düşündüğüm bir kokuyla doluyordu. İyiden iyiye kendimi saldığımdan başım geniş omuzlara düşüvermişti. Kollarımı kavrayan yapılı parmakların yüzüme gelen saçları aldığını hissettim,sonrası yoktu.
Uyandığımda arabadaydım. Gözlerimi yavaşça açıp etrafıma bakındım. Yağmur vardı ve biz yoldan anladığım kadarıyla eve gidiyorduk. Yanımda araba süren Cihangir'e kaydı gözlerim. Uyandığımdan habersizdi. Boğazımı temizleyip dikkatini bana toplamasını sağladım.
"Ne zamandır uyuyorum ve çekim vardı noldu?"
"Bana hasta olup olmadığını sordular. Öyle bir uyuyordun ki valla bir an ben bile öyle sandım"
"Nasıl uyuyormuşum ben be herzamanki halim."
Gülüp önünde döndü. Daha fazla gülecekti biliyordum. Yanaklarının içini ısırıyordu.
"Bende hasta olduğunu söyledim. Hatta dedim ateşi var ondan yığıldı üzerime bilmem ne. İptal ettirdim çekimi."
"Naptın naptın?"
"İptal ettirdim. Ne var kızım dün geceden yorgunsun belli. Yormuşuz seni biraz."
Çapkınca gülüp yanağımdan makas alınca utancımdan montuma iyice sokulup pencereden yolu izlemeye koyuldum. Cihangir'in gülme sesini işittiğimde çaktırmadan güldüm bende. Yol boyu konuşmadık, evin önüne geldiğimizde kaşlarım çatılmıştı.
"Keşke beni evime getirseydin. Sen şimdi rahat vermezsin ben seni bilmiyor müyüm sanki."
"Burasıda senin evin ne fark eder. Çoğu eşyan burda değil mi zaten. Valla karışmam dokunmam sana"
"İyi"
Arabadan inip asansöre yöneldik birlikte. Kasıklarımın ağrısı kendini belli ediyordu. İçtiğim ağrı kesicinin etkisi geçmiş olmalıydı. Cihangir vakit kaybetmeden kapıyı açmasıyla içeriye attım kendimi. Çantamı ve montumu çıkarıp koltuğa bıraktım.
"Duş alıp yatacağım."
"Bende geleyim mi çok canım çekti."
Omuzuna vurdum birtane. Yüzünü buruşturdu acıyla.
"Kızım kırmaya niyetin mi var. Hayır varsa söylede bileyim ona göre."
"Canın çekmesin birşeyide. Rahat dur iki dakika."
Tekrar vuracağımı anlayıp kolumu havada kaptığı gibi sırtım soğuk duvarla birleşti. Dudaklarım aralandı, kızmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Tek yapabildiğim gözlerine bakmaktı. Onun bakışları aralanan dudaklarımdaydı görebiliyordum. Titrek bir nefes almıştı. Elleri omuzlarına tutunmamı sağlayan kolumu kaptı ve diğerinin yanına, soğuk duvara sabitledi. Öpmek için yaklaşıyor, ben öpeceğini sanıyordum ama o dudaklarıma deymekle kalıp geri çekiliyordu. Kollarımı aşağıya çekiştirdim. Boynundan tutup onu kendimle buluşturmak istiyordum. Elleri bileklerimde sıkılaştı. Hala benimle oyun oynuyor gibi yakınlaşıp öpmüyordu. Güçlü kolundan biri omuzlarımdan dökülen saçlarımı arkaya attı. Sıcak nefesini hissettim boynumda ve onu takip eden sıcak dudaklarını.. Kasıklarıma saplanan acıyla inledim hafifçe. Başını kaldırmayıp yaptığı işe devam etti. Boynumdan omuzlarıma doğru inen ıslak öpücükler beni kıvrandırıyordu. Ama ben ısrarla dudaklarını istiyordum. Kazağımı çekiştirip omuzlarımı buldu, oradan köprücük kemiğimi. Başını kaldırıp bana baktı. Küçük kız çocuğu gibi beni öpmediği için ağlamak istiyordum. Sonunda arzulamaktan öldüğüm dudaklarıyla buluşturdu beni. Çok sakindik ama ben eriyor hissindeydim. Bileklerimi tutan elleri gevşemiş hatta serbest kalmıştı. Yapılı kolları belimi sardığında bende düşünmeden boynuna doladım ellerimi. Kasıklarıma ardı ardına giren sancılar ufak ufak inlememe neden oluyordu ve bacak aramda hissettiğim sertlik bana hiç yardımcı olmuyordu. Tutkuyla devam ederken öpüşmemiz dudaklarımın eridiğini hissettmeme sebep olmuştu. Alt dudağımı emip geri çekildi Cihangir. Hala fazla yakındık, ikimizden biri konuşursa tekrar buluşurduk. Boynundaki ellerimi yüzüne getirip sevmeye başladım. Gözleri o kadar berrak bakıyordu ki deminki koyuluktan eser yoktu. Gülümsemiyor olabilirdi ama ben gözlerinden anlayabiliyordum, çok mutluydu. Gamzelerinden öptüğümde gülüşü genişledi ve biz birbirimize baktık öylece. Belimdeki elleri sıkılaşınca yeniden öpüşmeye başladık. Geri çekilip kollarından kurtulduğumda merdivenlere gitmeden durup ona döndüm. Elleri ceplerinde beni izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞARAP- Ecgir
Fiksi PenggemarBu bir set arkası aşkın en naif halidir. Şarap geliyor.. İyi seyirler🍷