Naif olmaktan çıkmış olan öpüşme git gide alevleniyordu. Hızını alamadı genç adam kızın kalçalarından destek alıp kucağına aldı. Arabanın önünde oturtup devam etti öpmeye. Dilini devreye soktuğunda ve istediği karşılığı aldığında artık onu durdurabilmek imkansızlaşmıştı. Nefesi tükenmeye başlayınca kendini geri çekti. Ece nefes nefese ve kızarmış dudaklarıyla yüzüne baktı. İnce, soğuk parmakları Cihangir'in önce yanaklarını buldu. Sonra çenesini sevmeye başladı usulca. Burnunu burnuna sürttü ve gülümsedi. Nefesini yeterince düzene sokan Cihangir tekrar buluşturdu dudaklarını kadınınki ile. Sonra ayrıldı birden, kendini geri çekti. Ellerinden çekiştirip arabanın arka koltuğuna oturdu önce kendisi, Eceyi de kendi kucağına oturttu. Gülüyordu Ece.
"Noldu niye gülüyorsun?"
Bir yandan yüzüne gelen saçlarını omuzlarından geriye atıyordu Cihangir. Montunu çıkardı ve ön koltuğa attı, Eceninkini de. Cevap bekler gibi yüzüne baktığında, Ece'nin onu kendisine bastırmasıyle inledi hafifçe. Sonra çapkınca bir gülüş belirdi dudaklarında. Kendisine yer açtığı boynunda gezindirdi dudaklarını. Öyle yavaş öyle sakindi ki Ece bir anlığına öleceğini sandı. Sonra sakinliğini yitirdi Cihangir, yerine hoyrat ve doyumsuz bir adam geldi. Ece sabahına morluklar olacağına yemin edebilirdi, hatta buna kızabilirdi ama kendinde o gücü bulamıyordu. Cihangir geri çekilip Ece'nin üzerindeki ince kazaktan kurulup karşısına çıkan manzarayla dudaklarını yaladı. Derin nefesler alıyor ve her saniye kendini kontrol etmekte daha çok zorlanıyordu. Kadının sütyeninden taşan göğüslerine ıslak öpücükler bıraktı ve bazense dişlerini geçirdi. Ece başını geriye yaslamış, ona ufak inlemeler bahşediyordu. Cihangir onu kucağından indirip koltuklara yatırdı. İki göğüsünün ortasından başlayıp Ece'nin karnına kadar diliyle yol çizdi. Genç kadının bacak arasından tüm bedenine yayılan ince bir sızı vardı. Cihangir elini sütyenin kopçasına attığında telefon çalmaya başladı. Ece onun yerine almak istediğinde eline gelen ilk sertliği telefon sanıp sıktı. Cihangir boynuna düşüp inledi. Ece gözlerini kocaman açarak bu sefer almak istediğini alınca erkandaki yazıyı garipsemedi ve Cihangir'e doğru salladı.
"Al Özgür arıyor"
Cihangir yerinden doğrulup nefesini düzene sokmaya çalıştı. Telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Özgür'ün bu saatte araması biraz kuşku uyandırsada düşünmedi ve telefonu açtı. Ece dirseklerinden doğrulup meraklı gözlerle onu izledi.
"Efendim kardeşim"
Cihangir'in yüz ifadesi git gide değişirken Ece yerinden tamamen doğrulup yüzüne gelen saçlarını eliyle düzeltmeye çalıştı. Cihangir yutkunup cevap vermeden telefonu kapatınca Ece kaşlarını çatıp yüzüne doğru eğildi.
"Nolmuş?"
Cevap gelmeyince ters birşeylerin olduğunu anlamıştı.
"Cihangir sana diyorum nolmuş. Cevap versene niye boş bakıyorsun suratıma."
Cihangir kafasını sallayıp boğazını temizledi. Ece ellerine dokunduğunda gözleri dehşetle açılmıştı.
"Ellerin buz gibi. Bişey olmuş. Söylesene!"
Sesinin tonuna hakim olamayıp biraz yükseltmişti. Cihangir üzerinden çıkardığı kazağı eline verdiğinde Ece vakit kaybetmeden giyindi. Cihangir arkadan ayrılıp önce geçtiğinde sonunda kendinde konuşacak gücü yeni yeni buluyordu.
"Öz- Iıı Özgür kaza geçirmiş."
Bunu söylerken çok garip hissetmişti nedense. Olanlara inanmıyor gibi bir hali vardı. Ece şokla olduğu yerde kalırken inmeden ön koltuğa geçmişti bile.
Ece ve Cihangir koşarak acile giriş yaptıklarına Cihangir panikle etrafına bakınmıştı. Ece'nin gözleri danışmanı bulmuştu.
"Özgür, Özgür Meriç trafik kazası demişlerdi"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞARAP- Ecgir
FanfictionBu bir set arkası aşkın en naif halidir. Şarap geliyor.. İyi seyirler🍷