-19-

502 53 44
                                    

Herkese merhaba.
Bu günün son bölümüyle karşınızdayım.

Duymayanlar için belirteyim, artık çarşamba ve cumartesi günleri iki ayrı bölümle karşınızda olacağım.
Tabii bu bir deneme süreci.
Aksaklık çıkmazsa bitişe kadar böyle olacak.
Fakat eğer ki beni zorlarsa -çünkü diğer hikayemde de yoğun ısrar üzerine haftada iki bölüm gelecek- tekrardan bir güne düşecek.

İyi okumalar :)

2015

4,5 YIL EVVEL...

"Ya çekilsene önümüzden." diye çıkışıyordu genç kız ama delikanlı bir türlü anlamak nedir bilmiyordu. Sanki onları içeri almamak için yemin etmiş gibiydi. Zaten ayda yılda bir geliyorlardı, izinlilerken neden bırakmıyordu ki içeri girsinler?

"Olmaz diyorum kızım. Burası sizi aşar, hadi evinize." diye elini havaya doğru salladı genç delikanlı. Ne laftan anlamaz herifti.

"Ya izin aldık diyorum, laftan anlamıyor musun?" diye söylenip:

"Ayrıca ben senin kızın falan değilim, düzgün konuş." diye de ilave etmeden duramamıştı genç kız. Delikanlının kendisine olan hislerinin farkındaydı ama göz yummayacak, sessiz kalmayacaktı. Zaten ne zaman kalmış, bunca yıldır kimi söz sahibi etmişti ki onu edecekti?

"Yav yaşınız tutmuyor yaşınız, başımı belaya mı sokacaksınız?"

"İzinliyiz diyorum oğlum, niye anlamıyorsun lan?" diye bir kez daha diklenen genç kıza karşı sakin kalma çabasıyla beklerken, sarışın olanda konuşmuştu.

"Hadi İpsiz ya, izinliyiz işte, bırak girelim." diyen genç kızla:

"Kim ya size izin veren, hı, kim?" diye kafasını iki yana sallayarak sordu İpsiz. Tamam, kendisi de henüz reşit olmuş olabilirdi, ama yine de işlerin içinde olması ona ayrıcalık sağlıyordu.

"Ahanda o." diye sessizce konuşup arkasını işaret eden genç kızla, ardına dönüp gelene baktı.

"Çe... Kü-kürşat abi?" diye soran gözlerle bakıp üzerini düzelttiğinde, yirmi beşinci yaşına henüz girecek olan genç adam gençlere bakınıyordu.

"Abi ben..." diye konuşacak genci susturup:

"Tamam, ben dedim gelin diye." diyerek kızlara başıyla içeri girmelerini işaret etti. Kızlar zafer kazanmış bir sevinçle içeri koştururken gözden kaybolmadan önce:

"Çağla!" diye seslendi.

"Efendim?" diye geri döndü kızlardan esmer güzeli olanı.

"Bir saat." diye uyarısını yapan mahallenin genç abisine başıyla onay verip, diğer gence göz süzerek içeri girdi. 

Birazdan ne kadar bilet varsa satılmış olduğu belli olurken, salonun maçların yapıldığı alt katı tıka basa dolmuştu. İyi kazanıyordu Kürşat. Serserilik yapıp okumamış, ama paranın ucunu da bir yerden tutmuştu. Böylece ne ablasına yük oluyordu, ne yanında kaldıkları eniştesine, ne de başına buyruk abisine...
Gerçi eniştesi bir günden bir güne enişte olduğunu hissettirmemiş, bir abiden farksız davranmıştı. Sorun, az biraz öz abisindeydi. 
Rahmetli babasının deyimiyle erkek güzeli olan abisi, biraz fazla başına buyruk, laf söz dinlemeyen birisiydi. Zaten bu da gidip gidip gelmelerinden fazlasıyla belli oluyordu. 

Bir vardı, bir yoktu o.
Bir evdi, bir el... 
Nerede olduğunu bulmak ise, bilmece çözmeye benzerdi. 

"Gelmeyeceksin sandım." diye kapının kapanmasına, maçın başlamasına dakikalar kala içeri girecekken söylendi Kürşat. Ardı dönüktü, yine de onun geldiğini biliyordu.
Mahallenin yaşça kendisinden büyük abisi, hissettiriyordu.

BİR KADIN SEVDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin