-9-

786 63 27
                                    

Herkese merhaba dostlar.

Şaşırdınız biliyorum. Ama internet kıtlığından sizleri bir gün erken ağırlamak durumundayım.
Evin internetinde sorun çıktığı ve kendi internetim de bittiği için, bağlandığım ilk internetle hazır olan bölümü yayınlamaya karar verdim.

İyi okumalar :)

"Sultanııım, geliyorum, az kaldı gülüüm."

Duyduklarıyla kulağına dayadığı telefon elinden düşüp mutfağın diğer ucuna fırlarken almayı unuttuğu soluğunu tutup yerine çakılmıştı. Gözleri dolarken yanağının ıslandığını fark etti.
Duyduğu tek bir cümleyle tüm yaşadıkları, tüm o kaçış çabaları, tımarhaneyi andıran o evin içinde geçen kabus dolu geceleri gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçerken gelen şeyin kurulu düzenini bozacağını çok iyi biliyordu.

"Sultan." diye koşarak mutfağa giren genç adama baktı. İşte bu yüzdendi ona olan direnişi.

Kendi kabusuma seni de ortak edemem.

...

BİRKAÇ SAAT EVVEL...

Mahallenin eski abisi ile yeni ve ilk, muhakkak da son yengeleri arasındaki gerginlikle başlayan gün, öğle vakitlerinde İbo'nun emir üzerine alışkanlık ettiği yemek getirme işiyle tavan yapmak üzereydi.

"İstemiyorum dedim İbo." diye beline koyduğu elleriyle genç adama iki basamak yukarıda olmasından mütevellit tepeden bakarak çıkışıyordu Sultan.
Madem Kürşat anlayıştan, sakinlikten, kibarlıktan anlamıyordu, onun dilinden konuşmasını da bilirdi.

"Yenge yapma gözünü seveyim, abim falakaya yatırır."

"Başlatma abine." diye basamakları inerek gençten yana adımlarken gerileyen İbo ne kucağındaki tepsiyi bırakıyor, ne de gidiyordu.

"Ya biliyorum bozuksunuz, ama beni karıştırmasanız?" diyen İbo medet uman bakışlar atarken tam karşısına dikildi Sultan. Yeşil gözleri bu kez cennetin aksine ateşi yansıtırken izlendiği hissiyle başını kahveden yana çevirdi.
Gördüğü sima kısık gözleriyle kendisini süzerken ellerinin arasındaki tesbih kopma raddesine gelmiş gibi gergindi.

"Ben içeri bir bırakayım..." derken yanından geçme çabasıyla soluna doğru adımlayan gencin tuttuğu tepsiye alttan vurduğu gibi havaya fırlattı.
Tepsi üzerindeki üç küçük güveç yere boca olup parçalara ayrılırken gözünün önünden süzülüp yere düşen parçalarla gözlerini Kürşat'tan çekmek şöyle dursun, kırpmadı bile Sultan.
Dişlerini sıktığı oynayan çenesinden belli olan Kürşat parmakları arasındaki tesbihi çektiği an boncuklarını yere savururken attığı bir adımın ardından gelen sesle durmak zorunda kalmıştı.

"Abi." diye koşarak gelen Dolap yengesinden yana bakıp genç kadın içeri girerken yeniden abisine dönerek konuştu.

"Abi."

"Ne var abi abi?" diye sinirini genç adamdan çıkarmak için dikkat kesildiğinde gencin soluk soluğa:

"Haber geldi, akşama maç var." deyişiyle dikkat kesilmişti Kürşat.
Jetonun sesi ise saniyeler içinde kafasında yankı yaptı.
Çenesinde hareketle yerinde beklerken:

"İyi." diye söylenip yeniden bacaklarını harekete geçirerek gönderdiği yemeğin döküldüğü kuaför kapısına yanaştı. Bakışlarını üzerinden çekmeden direkt gözlerine bakan Sultan'ın karşısına dikildiğinde ikiside konuşmuyordu. Bir an için şöyle bir yere göz gezdirerek ellerini arkaya atarak genç kadından yana bir adım daha yaklaşarak sordu Kürşat:

BİR KADIN SEVDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin