Herkese tekrardan merhaba. :)
Sizleri uzun bir bölümle baş başa bırakıyorum. Dilerim beğenirsiniz.Geçen günler ikilinin henüz baş gösteren didişmelerini de beraberinde getirirken olanlar mahallenin gençleri dışındakilere yeni yeni yansıyor, millet şimdiden Sultan'ı gelin sayıyordu.
"Kız Sultan." dedi Çağla'nın manikür yaptığı mahallenin ağzında bakla ıslanmayan dedikoducusu Filiz.
"Kürşat yine kapına dayanmış, öyle diyorlar."
Duyduğu lafla önce saçlarını boyadığı Pınar'ın kızı Pelin'e, ardından da aynadan görünen arkasındaki Pınar'a bakmıştı. Omuz silken Pınar'la la havle çeken Sultan sessiz kalırken, orta yaştaki kadın gülerek konuşmaya devam etti.
"Bana bak, sakın eve alma ha, sonra alışıyorlar."
"Öyle diyorsan." derken genç kızın saçlarıyla ilgilenmeye devam etti Sultan. Kadının bozularak:
"O ne demek kız?" diye sormasıyla öne atıldı Pınar.
"Aman bırakın şimdi onu bunu da, yeni katalog var diyordun Sebiha, getirdin mi?"
"Getirdim abla." diye yerinden kalkıp askılıktaki çantasından kalın birkaç katalog çıkardı Sebiha. Çamaşır kataloğu olduğunu gören Filiz bu kez gülerek:
"Sultan, sende bak kız, genç adam ne de olsa, heves eder, dışarı gitmesin." deyiverdi.
Sinirlendiği her halinden belli olan Sultan dişlerini sıkarak bir kez daha aynadan Pınar'a bakıp, elini boğazına götürerek boğacağım en sonunda diye dudaklarını oynattı.
Parmağını dudaklarına götürerek susmasını işaret eden Pınar'la istemeye istemeye işine dönerken Filiz'in bir kez daha sesi duyuldu."Bana bak."
"Efendim, abla." diye kelimelerine bastırarak ardına döndü Sultan. Baygın yeşil bakışlarını kadına yönelttiğinde sinirini zerre fark etmemiş olan kadın kataloğun açılı olduğu sayfadaki transparan gecelikleri işaret edip gülerek konuşmasını sürdürüyordu.
"Otuzu devirmişsin ama hâlâ inceciksin maşallah. Kürşat şunlarla bir görse, aklını yitirir valla. Gözü gönlü açılır kız."
"Kürşat'la..." diye elini koyduğu beliyle kadından yana bir adım atmıştı ki Pınar'ın öksürmesiyle durdu. Fakat asıl dikkatleri çeken ve Filiz'i bir kez daha kıkırdatan ses, dışarıdan geliyordu.
"Yenge, yemek getirdim."
Kapıdan yana bakarak burnundan solumaya başladığı sırada Çağla ayaklandı.
"Ben bakarım abla, sen işine bak."
"Bak. Bak yoksa çıldıracağım ben bu gün." diye sessizce konuşarak işinin başına döndüğünde:
"Sahi kaç yaş var sizin aranızda?" diye yeniden varlığını belli etti Filiz.
"Dört dimi?"
Ustası kadar olmasa da sinirle burnundan soluyup kapıya çıkan Çağla'yla yüzü güldü İbo'nun.
"Çağla." dedi neşeyle. Çağla onu gördüğü için aynı tepkiyi vermezken o sevinçle hâl hatır eder olmuştu.
"Nasılsın?"
"İyi İbo, sen?" diye bıkkınlıkla konuştu Çağla. Her karşılaşmalarında böyle sırıtması mı gerekiyordu?
"İyi bende, yemek getirdim size."
"Öyle mi?" diye kaşlarını memnuniyetsiz ve sahte bir gülümseyişle kaldırıp indirdi Çağla.
"Zahmet etmişsin ama, hem bir daha getirme dedi ya Sultan abla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KADIN SEVDİM
General FictionDİKKAT! SABIRLA OKUNMASI GEREKİR! Durdu. Derince bir nefes alıp derin sulardan aldığı yeşil gözlerini karşısındaki adama dikerek söylendi. "Benim ateşim seni ısıtmaz." Sözleri başka konuşurken, gözleri başka konuşuyordu. Gözlerini bir an bile bu...