-10-

841 52 10
                                    

Herkese iyi akşamlar :)
Bu kez çok gecikmedim sanırım.

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim.
Yazımına başladığın yeni hikayem SAPLANTI yayında.
Bakarsınız diye şeyettim :|

İyi okumalar :))

Geldikleri sokakta kırık beton zemin yüzünden düşmemek için birbirlerine tutuna tutuna topukları üzerinde yürümeye çalışan ikili yaptıkları tıkırtı yüzünden de dikkat çekiyor, gözleri üzerlerinde topluyorlardı.

"Sana uyan aklıma tüküreyim ha." diye yarı yoldan beri söylenmeye devam eden Sultan iki de bir dönmeyi teklif ediyor, Pınar'ın reddine rağmen kendince geri dönüyor, birazdan Pınar tarafından yeniden yola koyuluyordu.
Aklı kızlara bıraktığı dükkandan çok, gideceği yerde duyacağı saçmalıklardaydı.
Öncesinde oturulup bol bol sohbet edilecek, sonra yaşlı üç kağıtçı da dinlediklerinden yola çıkarak güya biliyormuş havası yaratacaktı. Üstüne bir de boşu boşuna para verdikleriyle kalacaklardı. Mahallelinin diline bir düşseler, daha sittin sene kurtulamazlardı.

"Aman yeter söylendiğin, geldik zaten." diyerek önünde durdukları üç katlı eski bir evin duvardaki tek ziline bastı Pınar. Sultan hâlâ gözlerini devirip fısıltıyla söylenerek sokağı süzmeye devam ederken kapı sessizce açılmıştı.

"Hoşgeldiniz." diye kendilerini içeri alan genç, güzel kadına ceketini verirken birazdan ödeyeceği aptallığının bedeli için çantasını yanına aldı.

"Sultan." deyip dikkatini çekerek evin girişine attığı bakışları üstüne aldı Pınar.

"Bak bu Arife, benim görümcemin görümcesi."

Pınar'ın gülümsemesini eksik etmeyerek tanıttığı kadına elini uzattı.

"Memnun oldum."

"Bende, buyrun içeri geçelim." demesiyle peşine takıldıklarında merdivenlerden çıkarken Pınar'ın kolunu tutup gözlerini patlatarak yeniden söylendi Sultan.

"Bana bak, öyle para mara vermem ben o şarlatana, ona göre."

"Yok para falan, hem bir gör bakalım, şarlatan mıymış?" diye imalı bakışlar atarak tutulan kolunu kurtarıp önüne geçen Pınar'ı ya sabır dileyen bakışlarıyla birlikte takip etti. Üst kata çıkıp içeri girdiklerinde pencere önündeki turuncu, eve göre fazlasıyla yeni olan koltuk takımında oturan yaşlı kadını fark etmeleri uzun sürmemişti.

"Anne, misafirlerimiz geldi." diye dikkat çeken bu kez Arife'ydi.
Yaşlı kaynanasının bu işlerine hiç hoş bakmıyordu ama bir şey de diyemiyordu. Gerçi o da herkese he demiyordu ama, yapılan şey yine de kabul gören bir durum değildi.
Yaşlı kadın ise girdiği boyundan büyük günahın farkındaydı.
Bakışlarını mahalleyi izlediği pencereden alıp gelen genç kadınlara yöneltti. Yaşlı, yorgun gözlerinin buluştuğu yeşiller ürkek olmasına karşın hiddetle bakarken başıyla selam vermekle yetindi.

"Buyrun oturun abla, ben bir kahve yapayım." diye oturmalarını işaret eden Arife'ye karşı ellerini kaldırdı Pınar.

"Yok kuzum yok, hiç zahmet etme. Çok kalmayacağız zaten. Sultan Merzuka anneyi görmek istedi de, ondan geldik, hemen kalkacağız."

Konuşan arkadaşına göz devirerek başını belli etmeden iki yana sallayan Sultan yeniden önüne döndüğünde yaşlı kadının hâlâ kendisine bakındığını gördü.
Hareketini görmüştü görmüş olmasına ama tebessümle karşılık vermiş, sonrasında da sesini duyurmuştu.

"Arife, sen Pınar ablanı al, kahvenizi mutfakta için."

"Peki anne." diye onaylayarak tüm direnmesine rağmen yanına kattığı Pınar'la aşağı indi Arife.
Yalnız kalan ikili gözlerini birbirlerinden ayırmazken Sultan kendince kibar, anlayışlı bir şekilde söze girdi:

BİR KADIN SEVDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin