10.BÖLÜM: APTAL BİR EVLATLIK

498 65 9
                                    

    02.01.****

 Bugün inanamayacağım bir şey yaşadım şaka gibiydi sanki ama değil.

*******************

Annemin yanına gittim bugün, ne kadar anne diyebilirsem tabi neyse dün kızının ölü bedenini bulmuşlar ormanda tabi ne parmak izi nede ipucu.

   Ağlarken gittim yanına yeni yeni sakinleşmişti önce durumunu sordum pek iyi olmasa da "İyiyim" diyerek geçiştirdi beni... Bir kaç defa daha beni böyle geçiştirdikten sonra iyice sinirlenmiştim ben yokmuşum gibi davranıyordu 

"Neden böyle yapıyorsun?"

"Ne?"

"Neden beni önemsemiyorsun? Bir buçuk yıldır eve gelmiyorsun, aramıyorsun, sormuyorsun, bu kızım yaşıyor mu diye merak bile etmiyorsun? Bende senin bir kızınım ya, sizi en son dedemin cenazesinde gördüm ben, neden anne?" Sesim yükselmişti öfkeliydim. Öfkeli ve acımasız...

"Kes sesini."

"Neden sorularım ağır mı geldi yoksa kendi vicdansızlığına sende mi dayanamadın?" Bütün öfkemi kusuyordum şuan, biranda patlamıştım, bütün yılların acısını dökmek istiyordum ama annem buna izin vermeden iki cümlesiyle beni susturdu.

"Neyin derdindesin Işıl, sen benim kızım değilsin ki, yıllar önce yetimhaneden alınan aptal bir evlatlıksın sadece." O an dünyam karardı sanki...

"Çık git hayatımdan zaten sana para yollamaktan da yoruldum çık hayatımdan. Ha kendi aileni bulup onların başına bela olmak istiyorsan da Çiçek Yetimhanesine git." dedi acımasızca... Oradan çıkar çıkmaz eve geldim gözlerim kan çanağına dönmüş, dizlerimde derman kalmamıştı deli olacaktım. Bir yetimhane kızıydım ve bundan haberim yok muydu benim(?)

Eve gelir gelmez yatağıma uzandım ve uyudum yavaş yavaş uyandığımda hava kararmıştı, daha iyiydim ağlamıyordum en azından.

Aklıma aşağıdaki adama yemek vermediğim gelince hızla ayağı kalkıp mutfağa yöneldim. Dün sabah beni sinirlendirip yeni yıldaki yalnızlığımı yüzüme vurunca akşamda yemek götürmemiştim ona. İki öğünde bir şey yemediğine göre kesin şuan açlıktan kıvranıyordu. Dolaptan aldığım çorba paketlerinden birini hemen hazırlayıp bir ekmek aldım elime aşağı indiğimde yerde karnını tutmuş oturuyordu yüzünü ekşitmişti galiba açlıktan midesi bulanıyordu, yemeği koymamla hızla aldı ve yemeye başladı gerçekten çok acıkmıştı "Ne yapıyorsun sen ufaklık açlıktan öldürecek misin beni?"

"Burada neden olduğunu unutma." dedim alaycı bir şekilde sürekli gülümsüyordum üzgün olduğumu anlamasını istemiyordum çünkü... Yemeği bittiğinde midesi bayram etmişti sanki "Eee ufaklık uzun zamandır konuşmuyoruz." alaycı bir tavırla "Ne konuşacağız ki dediğimde Miray bana seslendi. 

Şşşşt Işıl çok gülüyorsun acı çektiğini anlayacak. demesine gerek bile kalmadan Kaya konuştu "Neden üzgünsün ufaklık?"

"Ne?"

"Çok gülüyorsun ama üzüntünü gizleyemiyorsun."

"Saçmalama moruk ben mutluyum."

"Ufaklık kendini kandırmayı bırak da anlat neden üzgünsün?"

"Sabah aç kalmak ister misin?"

"Senin için aç kalırım çünkü dikkatimi çekiyorsun, çok güzelsin." Dedi ayağa kalkarak, bu neydi şimdi? Bende ayağa kalktım.

"Ne demeye çalışıyorsun?" diye sorarken demire yaklaştığımda nedense hiç korkmadım bana zarar verir mi diye düşünmedim sanki kendimi ona teslim ediyordum. Dudaklarıma dokundu önce, sonradan derin bir nefes alıp konuştu "Çok hoşuma gidiyorsun Işıl'ım, gece yatarken gitmiyorsun aklımdan." dedi ve hayranlıkla bana bakarak ekledi "O kızışların, o gülüşlerin aklımı karıştırıyor. Galiba ölümüme aşık oluyorum." dedi bana aşık mı oluyordu yok artık canım. Bir şey söylemeden elime aldığım tabakla hızla kapıya yöneldim, zaten oda durdurmaya çalışmadı. Aslında çok yakışıklıydı ama güvenilir miydi Miray bana onu öldürmem gerektiğini söylüyordu ama emin değildim, ne yapmalıydım? Ne düşünecektim ben şimdi, evlatlık olmamı mı, yeni ailemi mi yoksa öldürmek üzere olduğum adamın bana aşık olmasını mı?

ŞİZOFRENİ HASTASININ GÜNLÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin