Hissizlik hastalığı, bireyin fiziksel olarak herhangi bir şey hissetmeme hastalığıdır. Hastalığın tedavisi mümkün olmamakla birlikte, bu hastalığı giderecek ilaçlarda bulunmamaktadır. Tıp dünyası bu hastalık yüzündne ikiye ayrılmıştır.
Bir taraf bu hastalığın kalıtsal yollarla aktarıldığını savunurken, diğer taraftaki doktorlar fiziksel ya da ruhsal travmalar sonucu ortaya çıktığını savunuyorlar.
. . . . . . . . . . .
Kyungsoo oturduğu sedyede, yerden kesilen bacaklarını sallarken, karşısında oturan dedesine şirinlik yapmayı sürdürüyordu. Doktoru, kolundaki tansiyon aletini açarak elindeki tansiyon aletini, önündeki beyaz büyük masanın üzerine bıraktı. Masanın üzerinde duran beyaz kutudan bir çubuk aldı
'' Bay Kyungsoo, lütfen ağzınızı açıp ' aaaa ' der misiniz? ''
Kyungsoo, doktorunun dediğini yapıp ağzını kocaman açtı
'' Aaaaaa! '' Kadın, çubuğu masanın altındaki çöp kutusuna atarak offalmoskop'u eline alarak Kyungsoo'ya sıcak bir gülümseme sundu
'' Biliyorum çok sıkıldın ama az sonra bitecek lütfen biraz daha dayan. '' Kadın, elindeki aleti Kyungsoo'nun gözlerine tutup inceledikten sonra, son olarak Stetoskop'u eline aldı.
'' İşte bu aleti sevmiyorum. ''
Kyungsoo, doktorunun bir şey söylemesine fırsat vermeden üzerindeki kazağı yukarıya doğru sıyırdı. Bedenine değen diyafram ile istemsizce titredi - Diyafram, Stetoskop'un ucundaki yuvarlak şeyin adı. -
'' Derin nefes al... Ver... Al ... Ver '' A/N: Ne verem abi me
Kadın Stetoskop'u beyaz masanın üzerine bırakarak ellerini masanın kenarlarına koyup destek alarak arkasında oturan orta yaşlı adama döndü.
'' Bir sorun görünmüyor ama her ihtimale karşı hastaneye gid...'' Kyungsoo, doktorunun sözlerini bitirmesini beklemeden hızla ayağa kalktı.
'' Kyungsoo, koşma düşeceksin! '' Orta yaşlı adam sesindeki telaşa engel olamadan konuşmuştu. Kyungsoo, ailesinden kalan son kişiydi, kızının emanetiydi. Ona bir şey olmasına dayanamazdı.
Kyungsoo, hızla merdivenleri çıkmaya başladı; geç kalmışlık korkusu tüm bedenini kapladı. Odasının kapısını hızla açarak, perdeleri kapalı camının önüne gitti hemen.
Derin bir '' Ohhh! '' çekti Kyungsoo. Daha gelmemiş, diye geçirdi içinden. Kol saatine bakarak dakikaları saymaya başladı. Heyecanla zıpladı yerinde, odasının önünde onu izleyen öğretmeninden haberdar olmadan.
Her gün, rutin olarak yaptığı gibi penceresinin önünde durup, karşı villada yaşayan çocuğun okuldan gelmesini bekledi. Onu izlemeyi seviyordu; bunu neden seviyordu bilmiyordu, seviyordu işte nedensiz.
Onun, taş yolda arabasıyla çıkardığı teker seslerini, yüksek sesli dinlediği şarkıları dinlemeyi, arabadan inerken önce sağ ayağını sonra vücudunu çıkarmasını, yüzüne yerleştirdiği gülümsemesiyle birlikte saçlarını geriye itmesini, tek omuz taktığı çantasının kenarına astığı deri montunu, kaşındaki ve dudağının iki kenarındaki piercingleri, dövmelerini... Jongin'e ait her şeyi seviyordu.
Gece, penceresini açıp ellerini camın kenarlarına koyup derin bir nefes almasını, sandalyesini çekip camın önündeki çiçekleri izledikten sonra dizlerini karnına çekip kitap okumasına kadar her şeyini seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi Sokağa Çıktı (Kaisoo Fanfic) (✓)
FanfictionHastalığın adı hissizlik değil Jonginsizlik..