Okul.. Kyungsoo burayı başka türlü hayal etmişti. Tamam, belki çok absürt şeyler değildi hayal ettikleri ama hayal ettiğinden daha başkaydı okul. Bir kere, indirim görmüş gibi oradan oraya koşuşturan kızlar hayal etmemişti ya da vahşi hayvanları. Koridora doluşan öğrenciler o'nun için vahşi hayvanlardı, hareketlerinin başka açıklaması olmazdı yoksa nasıl açıklayacaktı birbirinin sırtına atlayanları, birbirini çöp kutusunun içine sokanları, gizli gizli sigara paketlerinin alış-verişini..
Bu tuhaftı, Kyungsoo için. Ilk defa bu kadar kalabalık bir yerde tek başınaydı. Ilk defa tek dışarıdaydı, ilk defa o'nu koruyacak kimse yoktu etrafında. Korkmuş muydu? Kesinlikle. Kim korkmazdı ki? Senelerce evde eğitim görmüştü. Dışarıya sadece hastaneye gitmek için çıkıyordu. Çıktığında ise sanki arkasında bir düzine korkuma ordusu ve zırhlı araçla seyahat ediyor gibi geliyordu Kyungsoo'ya. Kendisini kilitli kasada taşınan elmas gibi hissediyordu. Kilitli olduğu kesindi ama kendisini elmas gibi hissetmiyordu. Kendisinden iri tüm o erkek öğrenciler korkmasına neden oluyordu. Sanki, insanlar üzerine üzerine geliyor bilerek kendisine çarpıyorlar gibi hissediyordu. Bunun tek nedeninin koridorun ortasında durduğu için olduğunu fark etmemişti.
" Hey, sen Kyungsoo olmalısın. Ah! Bir dakika. Şunu bırakayım.. İşte oldu. Dolabım biraz zor kapanıyor da. Tamam. Ben Suho, pek bir önemim yok. Sana okulu gezdirmek için görevlendirildim. Boş boş oturuyordum zaten. Gel hadi. "
Kyungsoo, şaşkındı. Karşısında nefes almadan konuşan çocuğu tanımıyordu. Adı dışında bir şey bilmiyordu doğrusu. Suho neşeliydi, sesinden belli oluyordu. Okul dolabı gerçekten çok karışıktı, tsunami sonrası dolabına oturmuş büyük bir çöp dağı vardı içeride. Kulaklıklar yara bantları, müzik çalarlar, sigara paketleri, izin kağıtları, garip kutular ve makyaj malzemeleri.. Her şeyi anlamlandırabilirdi Kyungsoo ama ruj ve diğer o kızsı şeyler ne içindi?" Ben okuldaki ticari akıştan sorumluyum. Dolabımdaki o şeyleri merak ediyorsan. Gidip ispiyon yaparım, yakalatırım. Kimi rujunu kaybeder, kimi müzik çalarını.. Bense o'nlara istediğini satarım. Bir şey ister misin sen de? İlk gün indirimi yaparım sana. "
" Ge..gerek yok teşekkür ederim, her şeyim var. "
" Doğru.. Zenginsin değil mi? "
" Dedemin biraz birikimi var o kadar. "
Kyungsoo, omzuna inen yumrukla ne yapacağını şaşırmıştı. Eli istemsizce omzuna gitmişti. Canı acımamıştı, istese de acıyamazdı zaten. Hissizlik hastasıydı.. Canını hiçbir şey yakmıyordu. Fiziksel acı hiç yoktu ama ruhsal acı hadsafhadaydı. Bu Kyungsoo için bir lütuf ve lanet gibiydi. Canının acımaması iyi bir şeydi, acının nasıl bir şey olduğunu bilmemek ise.. Ister zayıflık diyin, ister hediye.. Kyungsoo'ya göre sadece acizlikti.. Acının nasıl birşey olduğunu bilmiyordu ya da acının nasıl hissettirdiğini, insanların bununla nasıl başa çıktığını da. Meselaa en çok karın ağrısını merak ediyordu, en çok acı veren diş ağrısını. Baş ağrısını, kağıt kesiğnin verdiği acıyı..
" Dedenin biraz birikimi var öylemi. Hahahaha, bu çok komik. Benim de babamın birikimi var ama sadece yeni araba alacak kadar. Senin dedenin dünyayı alacak kadar birikimi olmalı. "
" A..aslında bu..bu konuda konuşmasak. "
" Hem çekingen hem de parasını konuşmayı sevmeyen biri. Senin gibilerinin Jongin tarafından mutasyona uğratıldıklarını sanırdım. Sen türünün tek örneğisin. Gel, sana okulda hayatta kalmak için birkaç tavsiye vereyim. Bunları dikkate alırsan okuldan canlı mezun olursun.. "
Kyungsoo, iyice korkmaya başlamıştı. Neden öğrencilerden azılı suçluymuş gibi bahsediyordu Suho? Hayatta kalmak için mücadele etmesi gerekiyordu Kyungsoo'nun, Suho bunu anlatmaya çalışıyor gibi davranıyordu. Vahşi doğada bir çakışla hayatta kalmasını istiyordu sanki Suho Kyungsoo'dan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi Sokağa Çıktı (Kaisoo Fanfic) (✓)
FanfictionHastalığın adı hissizlik değil Jonginsizlik..