Kyungsoo, saatine tekrar göz attı. Odasının penceresinde o tanıdık sesi duymak için bekliyordu. Araba tekerinin taş yoldaki sesini, yüksek müziği.. Okuldan eve gelir gelmez pencereye koşmuştu. Her zamanki gibi kapalıydı odasının perdeleri. Koyu bir perdesi vardı, karanlığı seviyordu Kyungsoo. Karanlıkla başbaşa olmayı.. Tıpkı Jongin gibi. Altı ay öncesine kadar kim olduğunu bilmiyordu Kyungsoo, tıpkı gülmenin nasıl bir şey olduğunu bilmediği gibi. Şimdi kom olduğunu keşfetmeye başlamıştı, gülümsemeyi öğrenmişti.
" Kyungsoo, deden yemek yemek için seni aşağıya çağırıyor. "
Kyungsoo, kapıda kafası önünde bekleyen kıza gülümsedi. Gülümsemeyi yeni öğrendiği için bunu hep yapıyordu ama kızın kafasını önüne eğdiği bazı şeyleri görmezden geldiği için fark edemiyordu insanlar, gülümsemenin nasıl bir şey olduğunu. Son kez pencereden dışarı baktı Kyungsoo, yemekten önce Jongin'i görme umuduyla. Cezadaydı, ne kadar geç geleceğini bilmiyordu Kyungsoo, bu yüzden o gelene kadar penceresinin önünde beklemek istiyordu.
" Hemen geliyorum. "
İnmek istemiyordu ama inmesi gerektiğini biliyordu Kyungsoo. Dedesi için yaptığı tek şey buydu zaten, birlikte yemek yemek. Annesi evlenmeden önce, henüz küçük bir kızsan dedesinin gözünde yemekleri hep birlikte yerlermiş. Evlendikten sonra bunu iki evladıyla yapmaya başlamış dedesi, anne ve babasıyla. Babası ve annesi yemek yaparken dedesi sofra kurarmış. Eve annesin yaptığı güzel yemeklerin kokusu sinermiş, yemekte hep annesinin seçtiği şarkıları dinleyip, sohbet ederek geçirirlermiş. Kyungsoo'nun annesi, annesini hiç görmemiş, tıpkı babası gibi. Kyungsoo da tıpkı annesi ve dedesi gibi annesini görememişti ve babasınıda. Bildiği tek şey, artık evde yemek yapmak yasaktı. Annesini hatırlatıyor diye dedesi bunu yasaklamıştı. Yemekler, evin dışına yapılmış mutfaktan geliyordu. Dedesi için yapabildiği tek şey annesi gibi oturup yemek yemekti, bundan başka bir şey yapamıyordu ve bunu yapmak zorunda gibi hissediyordu kendini. Dedesinin kendisi için yaptığı tonlarca şeyden sonra yani.
Kyungsoo, merdivenlere seke seke inerek masada çoktan yerini almış dedesinin boynuna dolamıştı ellerini. Dedesi sabah erken çıkıyordu, öğle yemeklerine geliyor ve akşam yemeğine kadat bir daha dedesini görme imkanı bulamıyordu Kyungsoo. Ama bugün, geçen günlerden daha çok özlemişti.
" Seni çok özledim. "
" Ben de seni çok özledim bebeğim, şimdi otur ve yemeğini ye. Yemekten sonra senden alacağım kocaman bir öpücük var. "
Kyungsoo, dedesinin boynuna doladığı ellerini çekerek yemek odasının sonundaki müzik çalara doğru ilerledi. Kendi telefonunu büyük müzik çalara yerleştirerek listelediği müziklerden dedesine dinletmek için can attığı şarkıyı açtı. Insanın içinden geçip bütün duyguları hissetmesini sağlıyordu meledosi. Aşkı, arkadaşlığı, ölümü ve üzüntüyü. Kyungsoo, dedesinin 15.seviyeye kadar izin verdiği ses seviyesini 20.seviyeye getirerek yemek masasındaki yerini aldı. Dedesinin yüzünde butuk bir gülümseme, altında ise sağlam duran acılar görünce hata yapmış gibi hissetti Kyungsoo.
" Bu şarkının hikayesini biliyor musun Kyungsoo? "
* 'm a big big girl
In a big big world
It's not a big big thing if you leave me *
" Hayır, bilmiyorum. "
" Annenin en sevdiği şarkıydı. "
* Miss you much...
I can see the first leaf falling *
" Ö..özür dilerim dede be..ben bilseydim. Bi..bilseydim açmazdım. Hemen kapatıyorum. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi Sokağa Çıktı (Kaisoo Fanfic) (✓)
FanfictionHastalığın adı hissizlik değil Jonginsizlik..