Merhaba evrenin güzel insanları<3
Oy vermeyi yorum yapmayı ve yukarıdaki müziği açmayı unutmayın.
İyi okumalar dilerim:)
"Bu hikaye karanlıkta kalmış, yolunu aramaya çalışan ya da umudunu kaybeden herkese gelsin..."
---
3. Bölüm: FISILTILAR
*Dünya yok, evler yok, insanlar yok, masalar yok, kadehlerin tokuşturulduğu o tok ses yok. Sadece... Sadece dudaklarımızdan dökülen o fısıltılar var...Sessizlik.
Kelimelerin dudaklara dökülmediği, bağırmaların olmadığı, çığlıkların olmadığı bir sessizlik. Karanlıkta, saatin gece yarısına geldiği vakitlerde Merve, ben ve Barış'ın grubu sessizlik içinde sadece bir kaç dükkanın ve sokak lambalarının aydınlattığı sokakta yürüyorduk. Konserin olduğu alandan uzaklaştıkça sesler azalıyordu. Sessizlik belki de şu hayatta ki en güzel şeylerden biriydi. Sessizlik belki de şu hayattaki en kötü şeylerden biriydi. Ağaçların hışırtıları, hafifçe esen rüzgar sessizliğin içinde kulağıma bir melodi gibi geliyordu.
Bazı sokaklardan geçip vintage görünümlü bir yere geldik. Burası bir meyhaneydi. Dışarıdan duman altı bir mekan gibi görünse de içeri girdiğimizde öyle bir yer olmadığını anladım. Sadece bir kaç insan vardı ve Yıldız Tilbe'nin şarkılarından biri çalıyordu. Ortadaki masalardan bir grup insan oturmuş kadehlerini tokuşturarak kahkahalara boğuluyorlardı. İçeri girmeden önce biraz tereddüt etsemde içeri girdiğimizde dudaklarımda küçük bir tebessüm oluştu. Köşede ise bir çift oturmuş şaraplarını yudumluyorlardı. Böyle bir mekana ilk kez gelmiştim. Bizde diğer köşedeki masaya oturduk.
Barış, "Hakan abi," diye seslendiğinde yanımıza bir garson gelmişti.
Adının Hakan olduğunu öğrendiğim kişi Barışa bakarak, "Oo kimler gelmiş, kimler. Hoşgeldiniz abicim ne içersiniz?" diyerek Barışla tokalaştı.
Barış ise, "Hoşbulduk abi, her zaman ki gibi ben bir viski alayım." dedi. Sonra bize dönerek "Ne içersiniz?" diye sordu.
Kırmızı şarabım önüme geldiğinde "Teşekkür ederim." diye mırıldandım.
Garson bana gülümseyerek, "Afiyet olsun." dedi. "Sen buralarda yenisin galiba?"
Ben daha ağzımı açamadan, "Evet daha yeni geldi. Grubumuzun yeni üyesi: Bengü Işık." diye bir ses duydum. Barış benim yerime Hakan abinin sorusunu cevaplamıştı.
"Tekrar hoşgeldiniz. Her zaman bekleriz. Başka bir arzunuz var mıydı?" dedi, Hakan abi.
Eren, "Yok, Hakan abi. Sağ ol." diyerek garsonu buradan gönderdi. Merve'nin üzerinde siyah sırt dekoltesi olan mini bir elbise vardı. Bu, onu çok daha cesur göstermişti. Asi bir kız olduğunu her şekilde belli ediyordu. Merve ikinci kadehini de bitirdiğinde bir bira daha istedi. Oysa daha ben önümdeki şaraptan bir yudum dahi almamıştım. Murat çoktan sarhoş olmuştu bile, bu şekilde nasıl eve gideceklerdi? Barış hala ayıktı. Eren ile bir şeyler konuşuyordu. Barış'ın gözleri bir an önümdeki şarapta kaldı.
Sonra bakışlarını yavaşça bana çevirerek, "Bengü, sen neden içmiyorsun?" diye sordu. Önümde duran şarabı elime alarak bir yudum aldım.
"Yavaş içmeyi seviyorum," diye mırıldandım. Başını belli belirsiz bir ifadeyle sallayarak Eren'e geri döndü. İçeride hafif bir müzik başlayınca köşede duran çift dans etmeye başladı. Küçükken babamın kollarında dans ederdim. Ablam beni dans kursundan aldıktan sonra babama yalvarır benimle dans etmesini söylerdim. Sonra babam beni kucağına alır ve dans etmeye başlardık. Hiç şarkı olmadan öylece dans ederdik. Bazen de ısrarlarımın sonucunda öğrendiğim bir şarkıyı açar, öyle dans ederdik... Zaman ne kadarda hızlı geçiyordu öyle... Derinlerden gelen bir ses kulağıma doğru fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE IŞIKLARI
Teen FictionBengü Işık. Babam bana küçükken kızım senin adının anlamı ebedi, sonu olmayan demektir, demişti. İçime öyle bir dokunmuştu ki o an çocuk halimle ben sonsuza kadar yaşayacakmıyım yani, diye sormuştum. Babam gülerek oradan ayrılmıştı... Aradan yıllar...